Paylaş
Karşıma aldım, esneyerek ve omzumdan öteye, uzaklara doğru bakmasına aldırış etmemeye çalışarak açıklamaya çalıştım: “Veterinerler, nakliyeciler ve ustalar sandığının aksine bizim dostumuz, hepsi de hayatımızı kolaylaştırmaya çalışıyor, tamam mı birader?”
Kediyi taşınmaya ikna etmeye çalışıyorum ama kabul etmeliyim ki haklı olduğu bazı noktalar var.
6-7 yıl önce, bir kutuda kapıdan girdiğinde yaklaşık 10 yıldır oturduğum dairede yaşıyordum.
“Bir deneyelim, sevmezsek ayrılırız” diye başladığımız ilişkimiz yedinci yıla doğru koşuyor.
Kedi geldikten birkaç ay sonra uzun yıllar, hem de severek oturduğum o evden taşınmam gerekti.
Hiç direnmediğini hatırlıyorum; sakince kutuya girmiş, yolda otomobil seyahatlerinden kısa da olsa hoşlanmadığını belli eden bazı sesler çıkartmış, yeni eve girince tepkisini birkaç saat ortalıktan kaybolarak göstermişti.
Malumunuzdur, ev işi baht işi. O evde sadece yedi ay yaşadık. Eski mahallemizde ikimizin de seveceğini düşündüğüm bir ev bulunca hiç alışamadığımız yeni evden apar topar palamarı çözdük.
Eve önce ikimiz gittik, sonra eşya geldi. Boş bir evde, 1980 model, bunalımlı entel hezeyanı temalı filmlerdeki gibi durduğumuz saatler pek şiirseldi; sıkıntıdan omzumda uyuyakalmıştı.
Lakin kader ağlarını nakliye firmaları lehine örmüştü. Balkonundan suya baktığımız o küçük evde ancak bir yıl yaşadık.
KUTU SAVAŞI
Yeni eve doğru yola çıkarken “Bir duramadın ha!” tepkisini elimi kolumu çizerek ve “Gerekirse feci psikopat sesler çıkarabilirim, haberin ola; valiz miyim lan ben?” şeklinde özetlenebilecek yüz ifadesiyle ortaya dan diye koymuştu.
Kutuya girmemeye başlamasıyla o evde tanıştık zaten. Bir veteriner seferimizde mecburen dişi çekilince “Bu kutuya ne zaman girsem istemediğim bir şey oluyor” uyanışı yaşadı.
O gün kutu savaşını kazandı. “Bu kedi, bu beyaz/gri kedi; dünyaya kutuya girmeye tepki olarak doğmuştur” manifestosunu patisiyle yazdı resmen.
Zekidir arkadaş, maşallah çok zekidir. Her türlü –adi ve kandırmacalı olanlar da dahil- numarama rağmen bir daha o nakliye kutusuna girmedi; iyi kalpli veterinerimiz bizzat eve gelmeye başladı vesaire...
Kısa bir süre önce yeniden taşınmak gerekti. O kadar kitap, plak, film gözümü korkutmadı.
Faturalı hizmetlerin kapatılması, yeniden açılması, gidilen yeni adresin boyası/badanası vesaire zerre kadar gözümü korkutmadı açıkçası.
Tek derdim ‘dünyaya veterinerlere, nakliyecilere ve ustalara tepki olarak doğmuş’ sevgili dostumu, kedimi nakletmekti.
NEREDE DELİĞİM?
Kucağıma aldım, patisiyle burnuma “Ya bırak bu işleri” diye tatlı tatlı vurduğu durumu açıkladım.
Âdet yerini bulsun diye kutuya yerleştirmeye çalıştım ama normalde nefes almadan yediği tavukla bile kandıramadım. Dediğim gibi, zekidir arkadaş... El yükselttiğim her numarama karşılık verdi, girmedi, favori kaçma noktasına gitti, sığındı.
Devreye aslında baş dostlarından olan, ancak hep iğneli ortamlarda karşılaştıklarından baş düşman bellediği veteriner girdi. Tom ve Jerry model bir dizi atraksiyonun ardından sakinleştiriciyle durdurulabildi.
Kucağımda “N’oldu be bana?” ifadesiyle hepi topu beş dakikalık yolculuğunu tamamlayıp yeni eve geldi...
Tam onun seveceği türden, pencere önünde gezebileceği bir nevi otoban bulunan, patinaj çeke çeke koşabileceği bir koridora sahip eve girer girmez, bomboş dairede kaybolacağı bir delik bulmayı başardı tabii.
Şoku yeni yeni atlatıyor; bir haftayı henüz doldurduk yeni adresimizde. Kapı zili çaldığında “Düşmanlarım geldi!” diyerek kayboluyor, ancak çok sevdiği/seveceği birinin geldiğinden emin olursa “Ya, bu Kanat var ya, taşınma manyağı yeminle” şeklinde şikâyet ederek ortaya çıkıyor. Bir dahaki veteriner şokuna kadar huzurlu ortamın tadını çıkarıyor.
Şimdi geldi, “Yine ne saçmalıklarla uğraşıyorsun sen?” ifadesiyle karşıma dikildi.
Nasıl taşındık onu anlatıyorum, evet senden bahsediyorum abi...
İyi tatiller.
Paylaş