Geyik muhabbeti konusunda engin deneyimleri olan, deyim yerindeyse gençliğini bu uğurda feda etmiş bir grup mekana kurulur. Bahsettiğim grup, çekirdek kadrodan, yani Riko, Topesto ve benden mürekkep değildir yalnız sevgili okur...
Çok nadir bir araya gelen genişletilmiş kadrodan bahsediyorum. Ortama yeni katılan birinin ilk cümlesinden ‘Bu
ren geyiği... Bunu çocuk masasına yollayın, karacalarla idman yapsın bir süre...’ gibi teşhis koyabilen bir ekiptir söz konusu olan.
Fakat aktaracağım muhabbet bu grubun oturduğu masada değil, onun tam arkasındaki masada gerçekleşti. Arada abarttığım yerler olacaktır fakat muhabbet üç aşağı beş yukarı böyle gelişti.
Manzara şöyle: Bizim masadan daha kalabalık bir ekip var. Yaşları bizden büyük. Bazıları birbirlerini tanıyor, bazıları belli ki yancı yazılmış ortama. Hangi amaçla buluştular, maksatları nedir tam bilemiyoruz.
Fakat Dünya Geyik Tarihi’nde örneğine az rastlanan bir hadiseye imza attılar o gün ve ‘Koparak geyikleme’ dediğimiz modelde bir muhabbete girdiler. Kim kimdir tanımadığımız için, sadece uzun bir diyalog şeklinde aktarabileceğim bu ‘koparak geyikleme’ hadisesi masada bir abinin ‘Mersinliyim ben’ demesiyle başladı ve tüm masaya yayıldı.
‘Saçmalıklar diyarından bir buket’ şeklinde gelişen bu eşsiz muhabbeti kayıtlara sadık kalmaya çalışarak yazayım ve kendi içimde sessizce dağılayım ben en iyisi...
*
Mersinliyim ben.
Yapma ya, benim kayınço Mersin’de askerlik yapıyor.
Kısa dönem mi?
Yok, şoför.
Şoför var mı tanıdık ya, bizim tekstilci bir arkadaş lise mezunu şoför arıyor.
Ne üstüne?
... Eee, otomobil üstüne?..
Ha-ha, tekstilde ne üstüne çalışıyor yani?
Çocuk giyimi ama taşeron olarak ünlü markalara da iş yapıyor atölyesi.
Mersin’de nerede?
Bağcılar’da atölye.
Yok, Mersin’de nerede askerlik yapıyor?
Askerliği beraber yaptık biz Sıvas’ta. Öyle soğuktu ki; afedersin dışarıda su dökmeye kalksan havada donarmış, öyle derlerdi üst tertipler.
Lorant toparladı ama takımı.
Pardon abi, dikkat edemedim. Lorant mı dedin?
Sivasspor taş gibi takım oldu harbiden. Ehhe, ama sana söyleyeyim Ali Sami Yen’de yeneceğiz biz Cimbom’u bu sezon.
Ben de Erzurum’da yapmıştım. Nöbetler 15 dakikaya düşerdi, öyle soğuk olurdu.
Hakan Şükür atar iki tane, iki tane de Ümit Karan, iki tane Necati, iki tane de Hasan Şaş...
Hatırım kalır iki tane de Mondragon atsın. Anelka koşmayacak bile oğlum, kaleyi gördü mü ekleştirecek...
Ben Antalya’da orduevinde takılmıştım. Her akşam alem yapardık. Mutfakta benim toprak çalışırdı, komutana çıkmayan et çıkardı gece yarısından sonra. Bir de orduevine içki getiren elemanı ayarlamıştık, ufak rakı çıkma yapardı. Kebap askerlikti yani benimki...
Hakem belli mi?
Aziz Yıldırım bizzat yönetecekmiş maçı.
Terbiyesizleşme, çirkin insan!
Mersin’de bir balıkçı vardı hani, mendireğin oralarda. Kekik salatası diye bir şey getirdiler. Önce dedim ki, bu ne be? Sonra bir yedim harika. Hanıma yaptırıyorum şimdi.
Birinin telefonu çalıyor... Alex üç, Anelka üç, Tuncay iki diyorum, sekiz atarız.
Telefondan değil senin kafadan geliyor o ses, zembereğini boşalttın sonunda beyninin.
Bir beyin söylesek mi ya, canım çekti.
Ben çok güzel beyin yaparım. İşin sırrı zarı iyi temizlemekte. Bir de haşlarken suyuna hafif limon sıkacaksın ki beyaz olsun...
Ben sakatat yemem.
Senin için ocağa brokoli attırayım mı? Ocakbaşındayız oğlum, Zencefil’de değiliz.
Zencefil’e kılım ben usta!
O da seni sevmiyor zaten. Ha ne diyordum, Mersin’de ev fiyatları nasıl. Havası filan güzel, emeklilik için Mersin’i düşünüyorum ben aslında.
İstanbul’da şu anda verdiğin kirayla orada krallar gibi yaşarsın abicim.
Bizim kayınço da öyle diyordu.
Ben Zonguldak’ı öneririm. İnsanları filan çok iyi, medeni şehir.
Çanakkale de öyle.
Sen Mersin’in insanları medeniyetsiz mi diyorsun?
Abi ben öyle bir şey demedim bu bir, ikincisi sen Rizeli değil misin? Rize gibi yer mi var ya, o yaylalar, mıhlama, alabalık...
Ya yeri gelmişken sorayım, Rize Fenerli, Trabzon Cimbomlu derler, doğru mu abi?
Bence Rize Rizeli, Trabzon da Trabzonlu ama kim çıkardıysa böyle bir laf da var.
Telefonu açacak mıyız?
Ben aradım Suphi’yi, trafiğe takılmış gecikecek.
Telefon çalıyor ya, ne Suphi’si.
Suphi geliyor, ahahahaha baksana çamur adam olmuş.
Alo? Ne oldu, Scunthorpe-Bury?
Ne diyo bu ya? Skuntoburi filan diyo...
İddaa hadisesi. FA Cup maçını soruyor.
Ne olmuş?
Ne olacak, kazmışlar bütün sokakları kunduz gibi mübarekler, baksana çamur içinde kaldım.
Maç ne olmuş?
Hangi maç, ne maçı, maç mı vardı...
Balıkları söylesek mi?
Yatırdı Bury bütün kuponu.
Ben lüfer alayım.
Telefon yine çalıyor.
Ben askerliği Manisa’da yaptım. O ne sıcaktı öyle ya...
Beyin geldi, kim söyledi bunu...
Mehmet Yozgatlı.
?
O atar, 1-0 olur.
Tuzda sinarit yapar çok güzel İzmir’deki Deniz Restoran bir de...
Benim biraderin birahanesi var Kadıköy’de. Şehir dışına mı çıkaracaklar şimdi hakikaten bunlar içkili yerleri.
Direnirim abi, kendimi zincirlerim Cumhuriyet Meyhanesi’ne.
Ben aslında pilot olmak istiyordum.
Teyzemin kızı Hava Kuvvetleri’ne girdi. Kız pilot olacak.
Kız pilot oluyor, sen olamamışsın, nı-ha!
Dokuz olur diyorum ben de, bir tane de Appiah atar.
Tabii tabii aslan parçası; 19 olur hatta; bir yüzünü yıka açılırsın. Sen dokuz diyorsan ben 10 derim!
Çamurlanmışsınız epeyce, geçmiş olsun...
Sağolun, siz kimsiniz?
Mersinliyim ben...
Kekik salatası yapıyor bizim arkadaşın hanımı. Mersin’de yemiş arkadaş, tarifini alıp hanıma vermiş...
*
Bütün gece masada minimum konuşup, arka masadaki muhabbetin kopuşunu dinlemekle yetindik. Gece, ilk sarhoş olan kişinin (Suphi Abi diyelim) ‘Bu akşam bütün meyhanelerini dolaştım İstanbul’un’ adlı eseri doğaçlamasıyla başlayan ve giderek renklenen bir fasıl operasyonuyla devam etti.
Son noktada, arka masa bize nane likörüyle kahve, biz de onlara ‘Midenin suyunu alır abi’ diyerek üzerine limon sıkılmış ve kahve serpiştirilmiş elma ikram etmemizle gece nihayete erdi.
Dağılma aşamasında Riko paltosunu giyerken ‘Alsaydık biz de şu kekik salatasının tarifini, merak ettim ben aslında’ dedi.