PEK kıymetli Hürriyet okurları, bu satırları size kariyerinin son noktasına gelmiş bir fakir yazmakta.
‘‘Yahu daha gençsin niye kariyerinin sonuna geldiğini söylüyorsun ki?’’ diye düşünebilirsiniz. Düşünün tabii, fakat böyle düşünmeniz hakikati değiştirmeyecek.
Niye kariyerimin sonuna geldiğimi, bunu nasıl öğrendiğimi açıklayayım size önce. Sonra durumu tekrar gözden geçirin isterseniz.
Efendim, geçen sene sonbaharda, Sabancı Üniversitesi'nde Hürriyet Gazetesi'nin geleceği ile ilgili bir arama toplantısı yapıldı.
Ben de katıldım bu toplantıya. Toplantıdan sonra, çalışma grupları oluşturuldu. Onda da yer aldım.
Bütün bu çalışmaların sonuçları, çarşamba günü Çetin Emeç Konferans Salonu'nda gazete çalışanlarıyla paylaşıldı.
Hakikaten faydalı bir çalışma olduğu bir kez daha görüldü.
Bu arada çalışmalar neticesinde ortaya çıkan fikirler bir taslak kitapçık haline getirilmiş. Dünyanın bütün gazetelerinin olduğu gibi, artık Hürriyet'in de bir 'style book' porototipi var artık. Hazırlayanların eline sağlık.
* * *
Buraya kadar her şey iyi, hoş... Kitapta yer alan ‘‘Kariyer Haritası’’nı inceleyene kadar ben de böyle düşünüyordum. Meğer ben bitmişim, kariyerim son bulmuş da haberim yokmuş...
Bakınız, olayın beni ilgilendiren kısmı nasıl gelişiyor.
Kariyer haritasında benim başlangıç noktam ‘‘Genç Muhabir’’lik. Evet, bunu yaptım. Sonra deneyim kazanınca unvanınızdan bir kelime eksiltiyor ve ‘‘Muhabir’’ oluyorsunuz. Tamam bunu da yaptım.
Sonra yol üçe ayrılıyor. Ya ‘‘Yazar/Yorumcu’’ ya ‘‘Uzman Muhabir’’ ya da ‘‘Editör/Redaktör’’ oluyorsunuz.
‘‘Uzman Muhabir’’lik yaptığımı söyleyemem. Ama ‘‘Editör/Redaktör’’ olarak uzun süre çalıştım. Ve bir süredir de sadece yazı yazıyorum.
Buraya kadar da iyi geldik. Fakat benim haritadaki şu anki konumumdan yani ‘‘Yazar/Yorumcu’’ konumumdan sonrası yok...
Yani var da yok. Çünkü şu anki pozisyonumdan çıkan ok ‘‘Başyazar’’ı gösteriyor ki; bunun aynı zamanda Oktay Ekşi'yi gösterdiğini düşünürsek, benim için yol bitmiş demek oluyor.
Ben bitmişim diyorum size arkadaş!
‘‘Tek rakibim Oktay Ekşi’’ diyemezsiniz. Çünkü Oktay Bey'in daha önce verdiği röportajlardan birinde ‘‘Ben yumurtayı 25 metreden vururum’’ demişliği var mesela.
Rakip tehlikeli, tırsarım ben.
Haydi tut ki, gözünü kararttın hedefini başyazarlık olarak belirledin.
İş Oktay Ekşi'yle bitmiyor ki. Arada o kadar adam var. Şöyle diğer yazarları bir gözden geçirdim. Cüsse olarak en irileri Fatih Altaylı.
Hani bir yerde abimdir, Cimbombom filan diye bir noktaya kadar idare eder ama başyazarlık için kapışırsak bi kafa ekleştirir, yarısı boşa alimallah!
Emin Çölaşan'ın adını anmak konusunda bile tedirginim. Emin Abi'nin hakkımda yazı yazmasına bile gerek yok, bir paragrafta işimi bitirebilir.
Bu sebepten onun yarışa girmesi durumunda, ‘‘Abi benim gözüm ne zamandır garajdaki oto yıkama işindeydi, izin verirsen gerekli malzemeyi toplayayım ben’’ der ve uzarım ortamdan.
İzninizle Ertuğrul Özkök'ü bu işin dışında tutacağım. Çünkü benim tanıdığım Özkök, geri çekilip olayları izlemeyi ve vereceği gazla ortalığı kızıştırmayı tercih edecektir.
Doğan Hızlan da sanatsız ortamda soluk alamayacağı için zaten bu işe yanaşmaz diye düşünüyorum.
Ayşe Arman'a bizzat demin sordum. ‘‘Ayşecim sen başyazar olmak istiyor musun?’’ dedim. O da hemencecik ‘‘Cık!’’ dedi.
Pakize Suda kolay. Çünkü o seviyor, kıyamaz bana. Der ki yanaklarımdan öpüp ‘‘Kanatçım sen ol başyazar, ben seninle iftihar ederim.’’
Cüneyt Ülsever'i ‘‘Kıymetli büyüğüm liberalsen zaten unut sen bu işi, yedirmezler sana’’, Bekir Coşkun'u ise ‘‘Pako'nun önünü kapatmış olacaksın bu işe girersen bak ben söylemiş olayım abi’’ diye kandırırım diye düşünüyorum.
Tufan Türenç, Sedat Ergin, Enis Berberoğlu, Ferai Tınç, Gila Benmayor, Ege Cansen, Erdal Sağlam, Ercan Kumcu için de anahtar cümlelerim var, merak etmeyin.
Osman Müftüoğlu'nu ‘‘Çok stresli iştir, buna uygun detoks programı yazılmadı daha’’ diye kandırırım nasıl olsa.
Bir tek Mehmet Nuri Yılmaz'a ne diyeceğimi bulabilmiş değilim. Ona da ‘‘Hocam siz misyon sahibi bir insansınız, bu mevzu zihninizi dağıtır’’ filan diyebilirim herhalde.
Plan fena olmadı değil mi. O zaman hedefim belli, kollayın kendinizi Oktay Bey!