Paylaş
Aradan yıllar geçti; bir banka reklamında ıssız adada Beyazıt Öztürk’ün yüksek finans bilincine sahip çocuğu olarak beliren ufaklık söylüyor şimdilerde: “Kimseye etmem şikâyet ağlarım ben halime; titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime, baba!”
Peki... Karamsar, kırık, mutluluğu ve hayatı ıskalamanın pişmanlığını yansıtan bu şarkının, daha doğrusu bu sözlerin sahibinin gerçek hikâyesini bilir misiniz? Ben de bir kitap sayesinde yeni öğrendim.
Şişli Kaymakamı Mehmet Öklü, şarkının sözlerinin sahibi İhsan Raif Hanım’ın hayat hikâyesini araştırıp kitaplaştırmış.
İhsan Raif Hanım, 1877’de “Osmanlı eliti” bir ailenin çocuğu olarak doğuyor. Babası Köse Mehmed Raif Paşa, İkinci Abdülhamid döneminde valilik ve bakanlık yapmış, “Saray”ın gözde isimlerinden.
Nişantaşı’nda, Rumeli Caddesi’nde hâlâ duran Taş Konak’ta yaşayan İhsan Raif’in edebiyata, öğrenmeye yeteneği ve geleceğe yönelik heyecanı ve umutları vardır.
Aralarında Rıza Tevfik’in de bulunduğu hocalarından iyi bir eğitim almıştır. Babası, İhsan Raif ve diğer çocuklarının eğitimlerinin saltanat mensuplarıyla denk olmasına dikkat etmektedir.
“Kimseye Etmem Şikâyet”i yazmasına yol açacak “talihsiz hadise” İhsan Raif 13 yaşındayken Taş Konak’ta yaşanır.
Odasında kardeşi Belkıs’la oynarken bir gürültü kopar. Kapı açılır ve içeri hayatında hiç görmediği bir adam dalar. İhsan Raif’in hatıralarında “Arap Bacıların komplosu” olarak anacağı olayda içeri dalan ve İhsan’ı kaçırmaya kalkışan adam Reji memuru Mehmet Ali’dir.
Hiçbir temas olmaz, Mehmet Ali korkar ve kaçar ancak İhsan Raif’in “adı kirlenmiştir”.
Babası, İhsan Raif’in ve diğer aile fertlerinin ağlamalarına, yalvarmalarına aldırmaz ve 13 yaşındaki kızını “o hain Mehmet Ali’yle” evlendirir ve İzmir’e bir sürgün havasında yollar.
1890’da, 14 sene dönemeyeceği İstanbul’a veda ederken içinde ailesinden, çocukluk masumiyetinden, çok sevdiği İstanbul’dan, hem de hiç sevmediği kocaman bir adamın karısı olarak ayrılırken yazar İhsan Raif o şiiri:
“Kimseye etmem şikâyet; ağlarım ben halime
Titrerim mücrim (suçlu) gibi baktıkça istikbalime
Perde-i zulmet (karanlık perdesi) çekilmiş korkarım ikbalime
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime...”
Ancak 27 yaşında 3 çocuk annesi bir genç kadın olarak döner İzmir’den. Bir süre sonra çapkınlıklarıyla bezdiren hayırsız kocadan boşanmasına izin çıkar.
İkinci evliliği bir gün sürer. Zorla elini öptürmek isteyen ikinci eşi hemen boşar.
İlk ve tek büyük aşkı, entelektüel, yazar-çizer Şahabettin Süleyman ile üçüncü evliliğini yapar. Yahya Kemal’den Ahmet Haşim’e, Ruşen Eşref’ten Fazıl Ahmet’e entelektüel bir çevresi vardır. Şair olarak kabul, ilgi ve takdir görür.
“Fecr-i Âti”ci eşi Şahabettin Süleyman’ın bir Avrupa seyahatinde beklenmedik şekilde ölmesi tekrar karanlığa gömülmesine yol açsa da yas döneminde yanında duran bir Fransız’la (Bell) dördüncü evliliğini yapar. Bell, İhsan Raif Hanım’a aşkından dinini değiştirse de pek hoş karşılanmaz son evliliği.
Milli Mücadele’nin ateşli destekçilerinden İhsan Raif Hanım, 1926’da, henüz 49 yaşındayken ölür.
“Kimseye Etmem Şikâyet”in güftesinin İhsan Raif Hanım’a ait olduğu kesin. Mehmet Öklü, bestenin de ona ait olabileceğini yazıyor ancak güvenilir pek çok kaynak bu nihavent bestenin Kemani Serkis Efendi’nin bestesi olduğunu yazıyor.
Bu güzel şarkıyı bir daha dinlediğinizde, aklınıza İhsan Raif Hanım’ın acı/tatlı, iniş/yokuş hayatını da düşünün isterim.
İyi pazarlar.
(Kimseye Etmem Şikâyet, Mehmet Öklü, Doğan Kitap, 2013)
Paylaş