YAZININ başlığının absürd olduğunun ben de farkındayım. Fakat hadise, başlıktan daha absürd...
Bebek'ten yola çıktım, muhitime, yani Taksim'e dönüyorum.
Yanımda okuyacak bir şey yok. O yüzden tabela okumaya başladım. Bu çocukluğumdan beri süren bir şey. Bir tür hastalık. Okuyacak bir şey olmadığında tabela okumaya başlıyorum.
Normal değil ama ne yapayım, elimde olmadan lüzumlu lüzumsuz her tabelayı okuyorum.
*
Ortaköy'e geldiğimizde otobüs durağının arkasındaki büfenin tabelası, daha doğrusu bez afişi dikkatimi çekti.
Önce bir okudum. Sonra bir daha okudum: ‘‘Pekin Ördeği Dönerini denediniz mi?...’’ yazıyordu.
İçimden ‘‘Gerçekten böyle bir şey var mı?’’ diye geçirdim.
Baktım adamlar hakikaten döner satıyor.
Otomobilden inip Pekin Ördeği Döneri yemedim ama aklım takıldı tabii ki.
Döneri, normal et döner olarak seviyorum. Tavuk döneriyle pek işim olmuyor. Yine yakın zamanda çıkan sucuk döner de iyi fikir. Denedim beğendim ama henüz bir ayak alışkanlığı oluşturmadı.
Bambi'ye doğru yürürken bazen ‘‘Sucuk döner mi yapsam?’’ diyorum ama her seferinde ‘‘Yok abi, ben gideyim Bambi'ye, bir dilli kaşarlı, bir de üstüne Lüks Burger çakayım daha iyi...’’ diyorum.
*
Ama itiraf edeyim Pekin Ördeği Döneri beni biraz sarstı.
Sonra bu durumu Topesto'ya anlattım. O da dedi ki; ‘‘Bunda sarsılacak ne var usta. Sen ördek yemedin mi hiç, yedin. Eeee, ne diye abartıyorsun. Pekin Ördeği Döneri de gayet güzel olabilir...’’
Evet olabilir ama bu adamın serinkanlılığı beni öldürecek. ‘‘Yahu sana da tuhaf gelmiyor mu, adı filan?’’ diyorum, ‘‘Abartıyorsun...’’ diyor.
Doğru aslında, düşündüm de hiç fena olmayabilir.
Şimdi diyeceksiniz ki; ‘‘Bu hadisenin Kenan Evren'le ne alakası var? Niye adama zalim diyorsun?...’’
Kenan Evren'in memleketi yönettiği dönemi hatırlamayan genç arkadaşlar bilmiyordur.
Türkiye'ye bu Pekin Ördeği'ni getiren kişi Kenan Evren'dir netekim (Mustafa Kamil Zorti'nin kulakları çınlasın...)
Bu ördekleri ona hediye etmişlerdi yanılmıyorsam. Hediye ederken de çok hızlı ürediklerini söylemişlerdi herhalde.
Kenan Evren de Pekin ördeklerini (yine yanılmıyorsam) dönemin YÖK Başkanı İhsan Doğramacı'ya devretmişti.
*
Hatta, (bir kez daha yanılmadığımı umut ederek yazıyorum) İhsan Doğramacı, bu ördekleri beslerken düşüp bacağını mı ne kırmıştı...
Yani bu hızlı üreyen Pekin Ördeği'nin, İhsan Doğramacı'nın kırılan bacağının ve Ortaköy'de karşılaştığım dönerin tek sorumlusu Kenan Evren'dir.
Yaaa, gördünüz mü?
Fıkra da neymiş?
NURETTİN İğci, Karadenizli bir yazar. Daha önce yayınlanmış pek çok kitabı var. Ancak bu kez oturmuş ve bir kitap hazırlamış.
Kendisi yazmamış; Hürriyet, Milliyet, Posta, Sabah, Radikal, Akşam ve Bizim Gazete'de yayınlanan haberlerden bir kitap derlemiş. Kitabın adı ‘‘Medyatik Temel...’’
Haberlerin kahramanları Karadenizli vatandaşlarımız. ‘‘Başına köpek düşen adam’’ gibi çok bildik haberler de var, en azından benim gözden kaçırdığım haberler de. Ama yine de ister istemez bir noktada siniriniz bozuluyor ve gülmeye başlıyorsunuz.
Bir tane aktarayım...
Haberin başlığı ‘‘Peşinen indirim...’’
Özgür Öztürk, Giresun'daki Rus Pazarı'nda tanık olduğu olayı şöyle anlatıyor:
‘‘Bir Rus vatandaşı, getirdiği tişörtleri satıyordu. Türkçe bilmediği için de tişörtlerin fiyatını kağıda, Giresunlu birine yazdırmış olmalı. Kağıtta aynen şunlar yazıyordu: '80 bin, en son 70 bin...' Nasıl yani diye kendi kendime sorup uzun süre güldüm.
Bir de şu hikaye güzel. Trabzon'da, Fenerbahçe ile Trabzonspor oynuyor. Avni Aker Stadı'nda bir anda şöyle bir anons yapılır: ‘‘İşitme engelli Ali Kahraman! İşitme engelli Ali Kahraman! Stad kapısında bekleniyorsunuz!’’