Star Wars’a aşina olanlar "Dark Side"ın yani "Karanlık Taraf"ın ne manaya geldiğini bilir. Çekici yanları da olan ’karanlık taraf’, aslında tercih edilmemesi gerekendir.
Öyle düşünürüz. İyi adam genellikle kötü adamın marizine kayar. Biz de -bazen mecburiyetten- kötü adama sırtımızı döneriz.
Oysa yerim Şirinler’i; Gargamel daha delikanlı bir tip! Veya Superman’in perçemini şöyle sallayacak bir kötü adama içimden de olsa "Helal!" derim. "True Romance" başta olmak üzere kötü kahramanları daha çok sevdiğim sepetle film var.
Bu arada "Ulen Luyk! Babanın sözünü dinlesene, geçsene karanlık tarafa edepsiz! Ceday’lar tepesice!.." şeklinde, iribaş hayvan dostlarımıza yaraşır muhabbetler yapmışlığımız da vardır.
*
Demin verdiğim örnek karanlık tarafı sempatik hale getirmiş olabilir. Oysa karanlık taraf masum değil.
Buna kafayı niye taktım, önce anlatayım.
Manchester United’ı sevmem (Manchester’a karşı oynayanı neredeyse koşulsuz desteklerim. Arsenal’i tutarım. Hasan Cemal de Arsenal’i tutar!), Real Madrid’i sevmem (Barça’yı tutarım), Hamburg’dan tiksinirim (St. Pauli’yi tutarım) vesaire.
Tekrarlayayım: Manchester United’ı sevmem. Manchester United ’karanlık taraf’tır.
Takımda sevdiğim bir futbolcu varsa, sadece İngiltere milli takımı seviyesinde kalpten desteklerim. O da tuttuğum bir takıma karşı oynamıyorlarsa... Anladınız herhalde. Daha basit olarak Fenerliler için Galatasaray, Galatasaraylılar için Fenerbahçe; Celtic’liler için Glasgow Rangers; Boca Juniors’lular için River Plate gibi bir şey demesek de onun bir kademe altı diyelim.
*
Fakat geçenlerde bir Manchester United maçını seyrederken Christiano Ronaldo’nun gol atmasını isterken buldum kendimi.
"PES6’da (Play Station oyunu, bahsetmiştim) sürekli ilk 11’de oynatıyorum Ronaldinho’yla yan yana, belki onun gazıyladır" diye kendimi şöyle bir dürttüm.
Yok, utanç verici ama Manchester United’ın gol atmasını istiyorum.
Topesto’yu aradım: "Usta durum böyle, böyle, böyle... Karanlık tarafa geçtim ben. Albızlar alasıcalar lider zaten. Arsenal yakalayamaz, Chelsea de olmasın. Britanya’da Kırk katır/Kırk satır düzeyinde gelişiyor olaylar..."
Topesto "Bu bahsettiğin karanlık tarafa geçmek, mesela kendini radyoda çalan Barry Manilow şarkısına mırıl mırıl eşlik ederken yakalamak gibi bir şey mi?" dedi.
"Hayır usta, ama yakın. O durumda evde burbon varsa üst üste üç şat yapıp AC/DC dinlersin; şöyle bir headbang yapıp titreyerek kendine dönersin."
"Eeemmm! Bir örnek daha vermek istiyorum: Alec Baldwin’li veya Meg Ryan’lı film sevmek... Dur buldum! Bambi kapsama/besleme alanındayken, aslında hiç sevmemen gerektiğini düşündüğün, yememeye çabaladığın burger imparatorluklarından birine sipariş vermek. Tatlı kısmını bahane etme, waffle var iyi tarafta da!"
"Ruhu yakaladın usta. Peki ben ne yapmalıyım bu durumda? Manchester United kazansın istemiyorum. Kazanmalarına gizlice sevindiğim için de kendimi kötü hissediyorum. İyimser bir yaklaşımla, Kadıköy’e giderken, orada seni mis gibi Adapazarı Islama Köfte’nin beklediğini bilirken, yersen tıkanabileceğini de hesaplarken vapura simit alıp binmek gibi bir şey. Simit karanlık taraf değil ama, köfte üzeri Baylan’da Kup Griye ihtimalini zayıflattığı için gölgede kalmalı..."
*
"Hasta bir konu üzerinde konuştuğumuzun farkındasın di mi?"
"Evet ama ben karanlık tarafa geçip döndüm."
"Bu durumda hasta da ben mi oluyorum?"
"Galiba..."
"Akşam bir yerlerde sağlam müzik çalan grup var mıdır acaba?"
"Koptuk o işlerden ama hálá bir telefonla problemi çözecek itibarımız mevcut."
"Veya evde gitar cazırdatan albümler dinleyelim. Benim müdürden bir viski indirdim; pahalı duruyor ve işin enteresan yanı konuşmayı biliyor. Bak ’Kanat abi... Kanat abii’ diyor."
"Hasta olduğun böylece kesinlik kazanmış oldu."
"Riko’yu da arıyorum..."
"Karanlık taraf biziz be!.."
iPod’umda ne dinliyorum?
Mobil müzik çalan aletle seviyeli bir birlikteliğimiz var.
Dışarı çıkarken de kötü müzik riskine karşı cankurtaran görevini üstleniyor.
Evin hakimi plaklar ve CD’ler, dışarının amiri ise kamuoyunun bir bölümünün iPod olarak tanıdığı bücür.
Plakları aktarmadım ama bücüre.
Önceleri bu tür bağlantı işlerindeki sakarlığımı bahane ediyordum. Ama sonra plakları pikapta dinlemenin -saçma da gelse- ilkesel bir tavır olduğunu düşündüm.
Neyse, bücürde de güzel şeyler var tabii. Neticede hür irademle seçtiğim şarkılar.
İstersem Chemical Brothers dinleyerek geziyorum, istersem F.R. David. (Words var, yükledim...)
*
Çarşamba sabahı, evden çıkarken kendimi Cevahir Trafik Tıkacı Kuleleri’ne hazırlamak için Dead Kennedys dinlemeye karar verdim.
Can sıkıcı büyüklükteki alışveriş merkezinde zombi adımlarıyla bir vitrinden diğerine hareket eden kitleyi takip ederek biraz gezdim.
Müzik kitaplarına bakarken "Playlist" temalı kitapla göz göze geldim. Bu ilk karşılaşmamız değil. Fakat daha önce karşılaştığımızda yurtdışında bir kitapçıda "Kan versem bir kitap daha alabilir miyim?" pozisyonundaydım ve almaktan vazgeçmiştim.
Penguin’in "Rough Guide" serisini bilenler vardır. O seriden çıkmış, iPod ve MP3 çalarlarına "Ne yüklesem?" diye düşünenler için derlenmiş bir kitap.
Önce şunu söyleyeyim: Taşıdığınız müzik çalar kişisel zevkinizi yansıtmalı. Zaten de öyledir. Fakat kitapta meşhur insanların (Bazen dergilerde görüyorum ünlülerin iPod listelerini, muhakkak bakıyorum) oluşturdukları listeler var.
Müzik türlerine, gruplara göre listeler kitabın ağırlık noktasını oluşturuyor. Mesela "Jamaikalı Vokal Trio’ları" temalı liste de mevcut "The Cure" listesi de.
"Tavuk ve böcek temalı şarkılar listesi" diye bir şey de var. Hangi arıza insan bu listeyi iPod’una indirir, işin o kısmını öğrenmek istemiyorum.
Ben size "bebelere müzik" kontenjanından bir liste aktarayım. Kitaba göre çocukların müzik zevki 10 yaşında belli oluyor.
Fakat daha erken çağlarda "Naaaa-ne... Aj-dar, cic-ci... Çikk-itt-ta!." diyen çocuğun ağzına biber sürmek yerine tedbir alınabilir.
Mesela kitabın böyle bir "Delikanlı Bebeler İçin Şarkılar" listesi var. Onluk listeden beş şarkı aktarayım. Bir de "İşine gücüne kafası bozulanlar için" listesini ilginç bulanlar çıkacaktır. Son olarak da bu kadar konuştuktan sonra benim bücürde en çok çalan şarkılar listesinin ilk beşini ’cihaz’dan aktarayım.
DELİKANLI BEBEKLERE: Hello Goodbye (The Beatles) á Magic Bus (The Who)á Lookin’ Out My Back Door (Creedence Clearwater Revival) á Surfin’ Bird (The Ramones) á Hound Dog (Elvis Presley)
CEKETİ ALIP GİDERİM ŞARKILARI: I Will Survive (Gloria Gaynor) á Take This Job And Shove It (Dead Kennedys) á Career Opportunities (The Clash) á Workin’ For The Man (Roy Orbison) á Working Class Hero (Marianne Faithful veya John Lennon)
BENİM CİHAZ: I Fought The Law (Bobby Fuller) á Wrong ’Em Boyo (The Clash)á Iron Lion Zion (Bob Marley & The Wailers) á Teenage Kicks (The Undertones) á The Weight (The Band)