Paylaş
“Müzik zevkimiz mucize kabilinden gelişmiştir. Bizim kuşak Musikladen’lerle, Starparade’lerle çarpışarak geldi bugünlere!”
Starparade ve Musikladen’in ne olduğunu özellikle yeni kuşağın bilmesi imkânsız.
Şöyle özetleyeyim...
Televizyonun tek kanal, siyah-beyaz olduğu dönemler. “Ecnebi müzik” sadece maç yayınlarının arasında ekrana gelen Alman yapımı programlardan izleyebildiğimiz bir hadise...
İşte bu Starparade ile Musikladen de o programların en meşhurları ve “bizim görmek, dinlemek istemediğimiz ne kadar adam varsa” onları konuk etmesiyle meşhur.
“Gal Kaplanı” Tom Jones gidiyor, mikrofonu nadide bir çiçek gibi tutup ruhumuza işkence çektiren şarkılar söyleyen Engelbert Humperdinck geliyor; acımasız, vahşi bir ortam!
Programların asıl yıldızı ise her koşulda gülümseyen, yüzü sürekli kameraya dönük olarak yönettiği orkestrasıyla bizim ergen huysuzluğumuza hiç iyi gelmeyen mutluluk dalgaları yollayan James Last.
Yazının bundan sonrası bir hesaplaşma, itiraf, hakkını teslim etme ve vedalaşma şeklinde gelişecek.
James Last, gerçek adıyla Hans Last, hayranları tarafından seslenildiği şekliyle Hansi Last geçtiğimiz günlerde 86 yaşında hayata veda etti.
Uzun yıllar boyunca küçümsediğim, “ucuz müzik” yaptığı için dalga geçtiğim James Last’ı aslında çok sevdiğimi itiraf etmek artık boynumun borcudur.
1970’ler ve 1980’lerde büyük bir şöhret sahibi olan, bazı kaynaklara göre 190 plak yapıp, bu plaklarla da 80-90 milyonluk inanılmaz bir satış grafiği yakalayan James Last Türkiye’de de çok sevilmişti.
Bunu ikinci el plak satan dükkânların raflarındaki “James Last albümü” yoğunluğundan net bir şekilde anlıyoruz zaten.
Basit bir formülü vardı James Last’ın. Her tür müzikten popüler melodileri alır, nefesli sazların ön planda yer aldığı büyük orkestrasıyla neşeli neşeli çalardı.
Müziğini “Happy Sound” olarak etiketlerdi zaten; dinleyenlere hayattan kaçış imkânı tanıyan, sentetik de olsa mutluluk hissi veren bir “sesler dünyası”na hükmederdi.
Kompleksleri olmayan bir adamdı. Bir gazetecinin “Size Ucuz Müziğin Kralı diyorlar, gocunuyor musunuz?” sorusuna “Yoo, niye gocunayım, doğru söylüyorlar” diyecek kadar tatlı bir tipti.
İngiltere’de, popüler müziğin ABD’yle birlikte hâkimi olan İngiltere’de 1962-1986 arasında 52 adet hit albüm çıkarmıştı, ki bu alanda sadece Elvis tarafından geçildiğini söylersem başarısını anlatmış olurum herhalde.
Sadece “avcı-toplayıcı” bir müzik adamı da değildi. İyi bir caz basçısı kabul edilirdi; müziğinde de bas hep aslan payını alırdı.
Yazdığı bazı şarkılar Elvis Presley, Petula Clark, Andy Williams tarafından söylenmiş ve büyük başarı elde etmişti.
Tarantino’nun “Kill Bill”inde Zamfir’in (aman Allah’ım pan flüt!) seslendirdiği “The Lonely Shepherd/Yalnız Çoban” parçası vardır ya; hah işte o da James Last’ın bestesidir mesela.
Bu bir “Kör ölür badem gözlü olur” yazısı değildir. James Last ve mesela Paul Mauriat’ya beslediğim “gizli tutkuyla” bundan yıllar önce yüzleşmiş, plaklarını zevkle ve “utanç duymadan”, gururla dinlemeye başlamıştım.
“Pek benim tarzım değildi” derdim, yine de diyebilirim ve derim ama gerçekte ruhumun derinliğinde James Last’ı ve “sadece mutluluk vermeyi amaçlayan” müziğini severek dinlerim.
James Last’ın ardından çok büyük bir caz efsanesi olan Ornette Coleman’ın ölüm haberi geldi.
Oturup böbürlenerek bir Ornette Coleman yazısı döşenebilir, ne kadar rafine bir müzik zevkine sahip olduğumu cümle âleme göstermiş ve havamı atmış olurdum.
Ancak Ornette Coleman’ı ve mucidi olduğu “free jazz”i asla severek dinleyemedim, derinliklerine vâkıf olamadım, özetle hiçbir şey anlamadım!
Bu itirafla biraz daha özgürleşmiş olarak yoluma devam edebilirim.
James Last’a veda ederken, onu ve müziğini ne kadar sevdiğimi söyleyerek af da dilemiş olayım kendisinden.
Yıllarca ukala muhabbetlerimizde çok harcadık adamı, affetsin bizi; sağlam bir müzik insanıydı vesselam!
(NOT: TRT Müzik’e açık çağrımdır. Arşive dalıp bir James Last anma programı yapmak zannımca boynunuzun borcudur...)
Paylaş