İslami yayın gettosunda

GÜNDEMDEKİ “getto” polemiğine şöyle bir sürtünerek ifade etmek gerekirse “salı günü yayıncılık dünyasının İslami tarafının gettosunu” ziyaret ettim.

“Getto” dememin sebebi belirttiğim gibi sadece gündeme teğet geçmek isteği.
Zaten kitabın olduğu yeri getto olarak kabul etmem pek mümkün değil.
Diyanet İşleri Başkanlığı, Diyanet Vakfı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bu yıl 30’uncu kez düzenlediği kitap fuarı (tam adıyla Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı), Sultanahmet’te başlayan macerasını iki yıldır Beyazıt Meydanı’nda sürdürüyor.
Önceki yıllarda düzenlenen fuarlara da gitmiştim.
Ara sıra Cağaloğlu’ndaki Cezerî Kasım Paşa Camii’nin altındaki kitapçıyı da ara sıra ziyaret ettiğimden “İslami Yayın Gettosu”ndaki gelişmeleri, çıkan kitapları az buçuk bilirim.
* * *
Meydana kurulan büyük çadır dev klimalarla serinletiliyor. Ağustos sıcağının zulmünden yılmak üzereyken böyle serin bir ortama paralel geçiş yapmak ilk izlenim olarak gayet iyi.
Diyanet “İslami hassasiyete sahip olanlar” dışındaki yayınevlerine herhangi bir çağrıda bulunmuyor anladığım kadarıyla.
Dün konuştuğum “diğer yayın gettosundan” yönetici bir dostum “Çağırılmıyoruz” dedi zaten.
Yine de gettolar arası geçiş yapma şansını yakalayan bazı yazarlar ve kitaplar gözüme çarptı.
Stand kuran bazı pazarlama şirketleri, kenarda köşede de olsa Ahmet Ümit, Elif Şafak, Ece Temelkuran gibi kitapları “diğer getto yayınevleri” tarafından basılan yazarlara yer açmıştı.
Bir de çoksatan kitaplar listesinin gediklisi haline gelen “Olasılıksız”ın yazarı Adam Fawer’a ilgi fazla, bir not olarak belirteyim.
Edebiyat klasiklerinin pek itimat telkin etmeyen, “kötü özet, özensiz çeviri” örneklerini de diğer gettodan sızıntı yapanlar arasında sayabilirim.
* * *
Şimdi...
Sanırım şunu belirtmenin zamanı geldi.
Fuara gitme nedenim “izlenim yumurtlamaca” oynamak, “Aaaa bak, İslami getto Adam Fawer ve/veya Ece Temelkuran da okuyor; amanınnekadan da interesting!” şeklinde saçma tespitlerde bulunmak değil.
Ancak şu soruyu sormak gerektiğine inanıyorum Diyanet’e, Belediye’ye:
“Niye sadece belli yayınevlerine açık, niye sadece bazı yayınevlerine kapalı bu fuar?”
Bir kitap fuarını sadece belli yayınevleriyle dizayn etmek ayrımcılıktan öte, ziyaretçi kitlesine saygısızlık olmuyor mu?
“Diyanet’in organize ettiği fuara gelen kitle ancak ve ancak ve ancak bu kitapları okur” yargısıyla hareket etmek “hem çok hem iyi okur” olduğunu bildiğim potansiyel ziyaretçi kitlesine yönelik -haydi hakaret demeyelim- küçümseme, kalıba sokma girişimi olmuyor mu?
“İslami yayın gettosunun çadırına giren okur çoğunlukla yaldızlı cilt estetiği ve metre hesabıyla kütüphane doldurma maksadını çağrıştıran dev kitap setlerinden hoşlanır” izlenimi yaratmak hak mıdır, reva mıdır?
* * *
Yanlış anlaşılmasın, sadece yaldızlı cilt estetiği ve dev kitap setlerinden ibaret değil bu getto.
Çok beğendiğim, iyi yayıncılık yapan sağlam kuruluşlar var.
Böyle olmasa “heybem dolu kitapla” vaziyetinde ayrılmazdım fuardan.
Zaman Kitap’tan çıkan, taşınmalar sırasında kaybettiğim “Âsaf Hâlet Çelebi’nin Defter-i Meşâhir’i” gibi, kitaplığımda güzel ve geniş bir alana yayılan Dergâh Yayınları’nın “Dekadanlar”ı (Fazıl Gökçek) gibi kitapları hem de güzel indirimle bulmuşum, hiç kaçırır mıyım?
* * *
Fuar, 26 Ağustos tarihine kadar açık.
Sohbetler, söyleşiler, imza günleri gibi etkinlikler de var.
Mesela 14 Ağustos’ta, yani önümüzdeki pazar günü İsmet Özel’in imza günü var.
İçimden “Hah, ‘Evet İsyan’ı ve ‘Celladıma Gülümserken’i kapıp geleyim bu pazar, imzalatırım” derken posterdeki ibareye takıldım: “İsmet Özel SADECE ‘Of Not Being A Jew (Yahudi Olmamak Hakkında)” kitabını imzalayacaktır.
Şu soruyla baş başa kalakaldım:
“Eski şiirler de mi getto tellerine takılıyor artık?”
Yazarın Tüm Yazıları