Hey Okan! Adamım, ’reggae’ olacaktı

Nakit para taşımak yerine banka kartıyla ödeme yapmayı özendiren reklam filminde Okan Bayülgen farklı kimliklerle rol alıyor.

Zaga’yı özlemiş kitleler olarak Okan Bayülgen’le reklam kuşakları aracılığıyla hasret gideriyoruz.

Sesini duyuyoruz (köstebeği seviyoruz), bu reklamda olduğu gibi bazen yüzünü görüyoruz.

Fakat, bu son reklamlarda her gördüğümde koltuğumda çırpınarak ve göğsümü yumruklayarak "Hayııııırrr!" dediğim bir detay var.

Okan Bayülgen CD kapağında rastafaryan bir vaziyette beliriyor.

Bob Marley’in ölümünden sonra yayınlanan ve çok satan, çok bilinen "best of" albümü "Legend"ın kapağındaki pozu veriyor.

Bob Marley kahramanlarımdan biridir.

Okan Bayülgen’i de laf olsun diye değil, gerçekten hem severim hem tutarım.

Ancaaak!

Ustacım, rastafaryan Okan’ım, Jah Man’ım... CD’nin üstüne niye "REGGEA" yazdınız.

"Reggae"yi "reggea" diye yazmak 10 kusurlu hareketten biridir.

Johnny Depp’e "Johnny Deep" demektir.

"Nüans farkı" demektir.

"Okan’ın suçu ne? Reklamı kim hazırladıysa onu bul ona ukalalık yap!" diyeceksiniz büyük ihtimal...

Diyebilirsiniz, fark etmez. Ben Okan Bayülgen’i tanırım.

Reklamı hazırlayan ajansı bulup, grafikere "Lütfen bir kağıda bin kere ’Reggae’nin hastasıyım’ yazar mısın?" şeklinde ceza kesecek halimiz yok.

Eğer çıkıp "Biz espri olsun diye yapmıştık" derlerse iyice yıkılacağım. Böyle kötü espriye "espri" denmez. Özrü kabahatinden büyük olur.

Mümkünse Bob Marley & The Wailers’dan "Roots, Rock, Reggae" şarkısı eşliğinde veda etmek isterim.

Derbi programı hazır, haydi hayırlısı

Bilmeyen var mı aranızda ama söylemek zaten hoşuma gider: Galatasaraylıyım.

Ve her ne kadar çaktırmamaya çalışsam da, "Derbi de neymiş, bilardo seyredin" tarzı yazılar yazdıysam da fena halde heyecanlıyım.

Aklım fikrim Galatasaray’ın -umarım- parçalı, Fenerbahçe’nin -umarım- çubuklu klasik formalarıyla sahada belirecekleri anda.

Herkesin derbi heyecanı farklıdır.

Bende fırtına, takımların tünelden belirdikleri anda kopar ve maç başlayınca büyük ölçüde biter.

Yine salladım... Bu gece zor uyurum ben be!

*

Derbiyi seyredecek Fenerbahçeli arkadaşlarıma, kıymetli büyüğüm, sevgili ağabeyim, dünya tatlısı insan Hulki İlgün modelini öneririm.

Büyük Fenerlidir Hulki Ağabey.

Bir restoranda suni teneffüs yaparak hayata döndürdüğü adama gözünü açar açmaz "Hangi takımı tutuyorsun sen kardeş?" diye sormuştur mesela.

Adamcağız "Galatasaray" deyince de kahkahayı patlatıp "Ulan bilseydim kurtarmazdım" diye şakayı patlatacak kadar müthiş bir adamdır.

Bir Galatasaray-Fenerbahçe maçında sarı-kırmızılılar penaltı kazandığında diz çöküp "Allahım! Güzel Allahım! Biliyorum sen de Fenerlisin! Kaçırsınlar Allahım!" diyerek herkesi kırıp geçirecek kadar esprilidir.

Hulki Ağabey yıllar önce Hürriyet’teki sütununda "Fener maçı nasıl seyredilir?" diye harikulade bir yazı yazmıştı.

TRT’de fasıl bulunuyor, balık pozisyonu alınıyor, rakı koyuluyor, tavada balıklar, sahada Fener oynuyor da oynuyor...

Onun kadar tatlı anlatamam.

İstek yapalım Fanatik’te yayınlasın tekrar...

Fenerlilerin işini çözdük. Peki biz ne yapacağız?

Hasan Cemal hafta içi Katar’dan arayıp "Salatayı roka-domates ince kıyım yapmak daha mantıklı Kanat. Ayrıca tavuk da vardır gideceğimiz yerde diye düşünüyorum..." şeklinde görüş ve düşüncelerini iletti.

Mesajını dekoderden geçirdiğimizde "Maçtan önce çok saçma olmayan bir yerde buluşalım, ekibi haberdar et koç! Orrayt mı?" şeklinde bir özet elde ettim.

Stada yakın bir yerlerde "bi lokma ve bi kadeh bişiy" tüketebilmek üzere programlandık.

*

Yarın sabah uğurlu olduğuna inanılan şeyler giyilecek, stat önünden kulaklığını düzelte düzelte yayın yapan spikerler yakın takibe alınacak.

Kadrolar belli olacak, heyecan böcüğü "Haydi!.. Haydi!.." diye kaşıntı yapacak.

Evden çıkılacak, metroya binilecek ve restorana belki bir yarım saat erken gidilecek.

Garson gelecek, garson gidecek; turşu gelecek, kebap gidecek...

Hesap ödeme savaşlarının ardından, Mecidiyeköy’ün uğultusunu yararak stada doğru yürünecek.

Yaklaşık 150 kişiyle çarpışarak kapıya varılacak, kart turnikeye ’okutulacak’, maç günü dergisi katlanıp cebe konulacak.

Sonra çığlıklar, ıslıklar, marşlar arasında iki takım belirecek tünelin ucunda.

Haydi bakalım hayırlısı...
Yazarın Tüm Yazıları