TÜRKİYE’de yapılmış en güzel müzik albümlerini saymak gerekse, kişisel listemin üst sıralarına kesinlikle Bülent Ortaçgil’in “Benimle Oynar mısın?”ını koyarım.Plak koleksiyonerleri durumun farkındadır; 1973 tarihli ilk baskısı en değerli albümler arasındadır.
“Değerli” derken, müzikal değerini tartışmıyorum bile, maddi değerinden bahsediyorum. Temiz bir ilk baskı “Benimle Oynar mısın?” için yanılmıyorsam “1000 TL (Yazıyla bin lira)” gibi bir para isteniyor. Tabii bulabilirseniz. Neyse ki plağı ya Almanya’da ya da Hollanda’da yeniden bastılar yakın zamanda, daha makul bir fiyata “sıfır” olarak alabiliyorsunuz. Defalarca dinlediğim, pek çoğumuzun hayatının belli dönemlerine (ve aslında her dönemine) soundtrack olmuş bu harikulade albüm az kalsın çıkmıyormuş biliyor musunuz? Nasıl mı?.. * * * Ali Kocatepe’nin “Hey Gidi Dünya Hey” adını verdiği otobiyografik kitabını yeni bitirdim. Kocatepe’nin kimilerini daha önce kendisinden de dinlediğim anıları, Türkiye’de popüler müziğin tarihi açısından büyük bir katkı. 1960’lardan günümüze çoğu müzikten, bazıları medyadan, bazıları spor dünyasından tanıdıklar 550 sayfalık nostaljik turda Kocatepe’nin rehberliğinde birer birer beliriyor. Bülent Ortaçgil de bu isimlerden biri... * * * Yıl 1970. Nişantaşı’nda Selahattin Beyazıt’ın kurduğu, Antuan Şoriz’in genel müdürlüğünü yaptığı Disko Plak’ın ofisi. Ali Kocatepe’nin tarifine sadık kalmak gerekirse: “Delikanlı sakallı, çekingen, az konuşan biriydi... Gitarıyla iki şarkı çalıp söyledi. Sesi çatallı... Söylediği şarkılar çok farklı...” Bay Antuan kararsızdır. Ali Kocatepe “Bir 45’lik yap, 500 tane basarsın. Satmasa bile zararın olmaz. Bence ona bir şans vermelisin...” “Yüzünü Dökme Küçük Kız” ve “Anlamsız” 45’lik olarak yayınlanır, fakat pek satmaz. Oysa Ali Kocatepe başta olmak üzere İzmir Radyosu’nun bütün prodüktörleri (Efsane kadro, Sebla Özveren, Ümit Tunçağ, Hülya Tunçağ, Reşat Nevruzlu, Renin Faralyalı...) Ortaçgil hayranıdır. İzmir’de Mogambo Kulüp’te sahneye çıkar ama “Şık Latife” filan patronu pek açmaz. * * * Küskün ve anlaşılamamaktan şikâyetçi Bülent Ortaçgil tası tarağı toplayıp İngiltere’ye girmeye karar vermişken Ali Kocatepe çıkar yine karşısına. Yeni bir plak şirketi kurmuştur (Bir Numara) ve ilk plağını Ortaçgil’le yapmak istiyordur. Hey dergisinde Doğan Şener’in yanında buluşurlar. Ortaçgil teklifi aynen şöyle cevaplar: “Sen delisin. Galiba şirketi iflas ettireceksin!” Hemen kollar sıvanır. Atilla Özdemiroğlu, Ergun Pekakcan, Onno Tunç, Cezmi Başeğmez... O sıralar müzikle ilgisi olmayan Nükhet Ruacan “Yağmur”daki o enfes performansı bir amatör olarak sunar. “Günaydın”da “Taze simit var!” diye bağıran da bizzat Ali Kocatepe’dir. Bir efsane albüm işte böyle doğar... * * * 30 Nisan 2011’de beraber İzmir’deydik. “1970’li yılların radyo istekçileri buluşması”na beraber katılmıştık. 1960’larda, 1970’lerde İzmir Radyosu’ndan şarkı isteyenler, eski dostlarını/kahramanlarını unutmamışlardı. Sebla Özveren, Ali Kocatepe ve diğerleri 40 yıl sonra tekrar hayranlarıyla müzik dinleyip sohbet ediyordu. Bir İtalyan filmi sıcaklığındaydı gece. Ali Kocatepe anılarını yazacağını o gece söyledi, daha sonra bilgisayarından eski fotoğrafları gösterdi. “Bu fotoğraflar harika! Hepsini kullanmalısınız bence” demiştim. Hepsini kullanmak mümkün değildi elbette ama bol bol fotoğraf da kullanmış Kocatepe. Kitabın arşivsel değerini katlamış. Ali Kocatepe’ye toplumun müzikal harddisk’ine demirbaş şeklinde kayıtlı onlarca hit parça için teşekkür borçluyuz. Ama bu kitap için bir alkış daha...