Paylaş
Askeri lise öğrencisinden generallere kadar açılan yelpazede ordu mensubu var...
İlkokul öğretmeninden profesörlere kadar eğitimci var...
Alt kademe memurdan üst düzey bürokrata kadar “sivil” devlet görevlisi var...
Savcı var, hâkim var, her dereceden yargı mensubu var...
Sıradan polis memuru var, emniyetin tepesine yerleşmiş isimler var...
Meclis çatısı altında da var, Diyanet şemsiyesi altında da...
KATMAN KATMAN KİR
Ve biliyoruz ki bu manzara inlerine girilmiş halden sonraki manzara; kazıdıkça ortaya çıkan katman katman bir kir...
Öylesine bir ele geçirme ki bu, devletin en üst makamlarına nefeslerini yüzlerinde hissedecek kadar yakınlaşmış.
Cumhurbaşkanı’nın, Genelkurmay Başkanı’nın burnunun dibinde görev yapabiliyorlar; istihbaratın toplanıp dağıtılmasına, ülkeyi felakete sürükleyecek gizli kapaklı operasyonların koordinasyonuna karar verebiliyor, uygulamaya koyabiliyorlar.
Ve açık konuşalım tehlike sezilse bile darbeye kalkışabilecek, ülkeyi yangın yerine çevirip kaosun kollarına itebilecek imkâna sahip olabiliyorlar.
KAN DONDURAN İFADE
O meşum gecede İstanbul’da tankları halkın üstüne yürüten İstanbul 2’nci Zırhlı Tugay Komutanı Tuğgeneral Özkan Aydoğdu’nun ifadesini gördünüz mü?
“...13 Temmuz günü Yurtta Sulh Hareket Planı’ndan bahsedildi. Tugayımın yapacağı işler bana anlatıldı. Bunun üzerine ben de hazırlık amacıyla askerin çarşı çıkışlarını iptal ettim. Emrimdeki askeri birliklerin Sabiha Gökçen Havalimanı, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, Boğaziçi Köprüsü’nün Anadolu yakası, Üsküdar Çevik Kuvvet Amirliği, 1. Ordu Komutanlığı’na yönlendirilmesi, Ümraniye Avea, Acıbadem Telekom binalarının emniyet altına alınması hususları vardı. Gelen yazı üzerine birlikleri harekete geçirdim. Tanklar bomba ve mermilerle yüklü halde birliklerden çıktı...”
SESSİZ VE DERİNDEN
Peki Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın yaveri Yarbay Levent Türkkan’ın ifadesini okudunuz mu?
“Ben darbeyi 14 Temmuz 2016 Perşembe günü saat 10.00 sıralarında öğrendim... Paralel Yapı üyesiyim. Fetullah Gülen cemaatindenim. 1989’da Işıklar Askeri Lisesi sınavlarına girdim. Sınavdan önceki gece soruları getirip verdiler. Ve liseyi kazandım. Genelkurmay’da emir subaylığı görevine getirildikten sonra cemaat adına verilen görevleri yerine getirmeye başladım.
Genelkurmay Başkanı Necdet Özel Paşa’yı dinleme cihazıyla sürekli dinliyordum. İki boğum parmak ucu kadar ‘radyo’ diye tabir edilen dinleme cihazını her gün paşanın odasına herhangi bir yere koyup akşam da çıkarken alıyordum. Kendi hafızası vardı. Pili bir gün dayanıyordu. Haftada bir dolan cihazı cemaat abime götürüp veriyordum, boş olanları alıyordum...”
HAYRET ETMEKTEN YORULDUK
Ortalığa parça parça dökülüp saçılan itiraflardan, savcılık ifadelerinden darbe girişiminin usulca değil bağıra bağıra geldiğini öğreniyoruz ve açıkçası olarak hayret etmekten bitap düşüyoruz.
Ankara semalarında dehşet saçan F-16’lar Diyarbakır’dan bir gün önce gelmiş.
Demin ifadelerini aktardığım askerlerden biri 13 Temmuz’da, biri 14 Temmuz’da öğrendiğini söylüyor hain planı.
MİT ise 15 Temmuz’da öğreniyor ve saat 16.00’da Genelkurmay Başkanı’na bildiriyor.
Cumhurbaşkanı, Başbakan ve diğer yöneticilerin öğrenmesi için kalkışmanın başlamasına kadar vakit geçiyor.
Darbeciler Başbakan Binali Yıldırım’ın aracını kurşunlayacak kadar yaklaşıyor, Cumhurbaşkanı Erdoğan da kıl payı kurtuluyor Marmaris’te...
Bu kadarına pes demek kesmiyor; aklın, fikrin, izanın, basiretin tükendiği yerde sözlüklerdeki kelimeler de hayatı karşılamakta yetersiz kalıyor.
Paylaş