Paylaş
“Laiklik bir kere yeni anayasada olmamalıdır” ve “Yeni ve dindar bir anayasa olmalı”.
İslam Ülkeleri Akademisyen ve Yazarlar Birliği’nin (AY-BİR) bir etkinliğinde (Yeni Türkiye Konferansları) konuştu, yani hazırlanıp yaptığı bir konuşma.
Zaten “Yanlış anlaşıldım, sözlerim çarpıtıldı” da demiyor (onu Jöleoğulları Beyliği’nden biri öne atlayarak söyledi); tepkiler üzerine yaptığı yazılı açıklamada şahsi fikri olduğunu belirtiyor.
N’APTIN ABİ SEN?
Ne hikmetse “ağabeyi” olduğu siyasi hareketin vitrin yüzleri de “şahsi fikridir” diye geçiştiriyor, uzaklara bakıp ıslık çalıyor.
“Biz öyle bir şey konuşmadık bile. Muhafazakâr modernistiz, ezelden gönlümüz geçmez sekülerizmden” diyorlar...
“Hatırla Mısır nutkumu, gör rejime tutkumu” diyorlar...
“Taslakta da Maslak’ta da görebilemezsiniz böyle bir laiklik eksikliği” diyorlar...
“Kapatalım şekerim konuyu, tepki filan oluyor!” diyorlar...
İktidarın vitrininde bir “Nereden çıktı şimdi bu laiklik meselesi?” havası oluşsa da artık bunları yiyecek yerimiz kalmadığından mıdır nedir inandırıcı gelmiyor.
BİLMEZ OLUR MU?
İsmail Kahraman herhangi biri değil. O konuşmanın en azından makamına ve yeminine uymayacağını bilmeyecek biri de değil.
Türkiye’nin savaş coğrafyasında, kesintisiz terör tehdidi altında yaşadığından, Kilis’e roket/bomba yağdığından, her gün şehit cenazeleri geldiğinden habersiz olması imkânsız.
Toplumun kutuplaşmak konusunda mevzu sıkıntısı yaşamadığını biliyor olmalı; evlilik programlarındaki gelin adayları üzerinden bile kutuplaşma potansiyelimiz var çok şükür!
MARAZİ TİPLER FİLAN
Partisinde “çatlak yaratma çabaları olduğu” konusu tartışılırken, Başbakan Davutoğlu “marazi tipler” diyerek çıkışırken, Binali Yıldırım (oğlunun kumar görüntülerini kastederek) “Kafamda kuşkular var” dedikten sonra “Siyaset iddia işidir” diye eklemeyi ihmal etmezken...
“Daha anayasa kesecektik, başkanlık biçecektik...” aşamasına adım adım yaklaşılırken...
Ağabey bile olunsa reise rağmen sivri çıkış yapmanın siyasi intihara denk geldiği herkesçe malumken...
Sadece “şahsi fikrini” ifade etmiş yani İsmail Kahraman...
Kahraman’ın siyasi çizgisini, yolunu, fikirlerini, temelini bilmiyorduk sanki...
Laikliği anayasada görmek istememesinde de dindar anayasa istemesine de şaşırmamak gerekiyor, şaşırmıyorum, biliyorum.
Ama neden şimdi söylediğini ve arkasını nasıl getireceğini bilmiyorum. Tahminlerim de bana kalsın...
Bildiğim, toplumun laiklik ilkesinin kurcalanmasından hiç hoşlanmadığı, anketler vesaire de böyle gösteriyor.
Birileri toplumun bu konuyu tartışmaya, çatışmaya, yeniden kutuplaşmaya başlaması gerektiğini düşünmüş olsa gerek.
PİLAV TARİFİ Mİ?
Hatırlar mısınız?
Şöyle bir şeyler demişti büyük bir büyüğümüz tam bu kelimelerle olmasa da: “Atıyorum önlerine bir konu, tartışıp duruyorlar...”
Son olarak...
Laiklik Tarık Zafer Tunaya’nın dediği gibi “Batı’daki gibi statik bir kavram değildir, dinamik bir kavramdır; Cumhuriyet ilkeleri içinde en önemli olanıdır...”
Yemek tarifi gibi laiklik tarifi isteyip duranlara da müjde olarak Bülent Tanör’ün “Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri” adlı çalışmasından bir parantez içi notunu hatırlatayım:
“(Laiklik) Devleti ve toplumu dinsel ideoloji ve kurallar baskısından kurtarmak misyonudur...”
İsmail Kahraman tarif gerekiyor diyor ya; yapılmışı var işte.
Hoşuna gider gitmez, orası ayrı...
Paylaş