Paylaş
007, maceradan maceraya atılmadan önce muhakkak Q’yu ziyaret eder.
İngiliz Gizli Servisi’nin teknoloji harikası otomobillerini, silahlarını, türlü türlü cihazlarını gururla tanıtır Q.
Zaten abartılıdır aletler ama ben biraz daha abartayım...
Uçağa dönüşen çakı...
Kapağını açınca denizaltı olan kalem...
Roketatar olarak da kullanılabilen kürdan...
Dünyanın en meşhur kurgusal casusu, sağlanan bu alet edevat sayesinde mucizelere imza atmayı başarır, hedefine ulaşır.
Can Dündar ve Erdem Gül’ün casuslukla suçlanmaları üzerine polisiye romanlara, casus romanlarına kendince meraklı bir vatandaş olarak, mesela Can’ın ve Erdem Gül’ün ne gibi aletler, silahlar kullanmış olabileceklerini düşündüm.
Mucizevi bir kalemden ötesi gelmedi aklıma, elimdeki ipuçları beni hep o kaleme sürükledi.
Bu kalem çok ama çok büyük bir güce sahip...
Mesela karanlıkta bir dolaba çeviriyorsunuz kalemi; orayı aydınlatıveriyor.
Gizli kapaklı işlere doğrultuyorsunuz kalemi; hakikat özelliğiyle kapaklarını attırtıveriyor.
Mazluma yöneltiyorsunuz kalemi; sesini yükseltip tüm dünyaya ileten mükemmel bir ses sistemine dönüşüyor.
Zalime sallıyorsunuz kalemi; kontrolünü kaybetmesini, öfkeden kudurmasını ve nihayet tarihin çukur yerlerine yuvarlanmasını izliyor cümle âlem.
Bu kalemin düşmanı da çok oluyor haliyle.
Hakikat gücüyle çalışan kalem korkmuyor, sinmiyor, tükenmiyor.
Ucunu kırsan yenisini çıkartıyor.
Satın alıp keyfine göre kullanmak istesen satılmıyor.
Piyasada satılanları var ama “çakma” oldukları için özelliğini kaybediyor, damlatıveriyor saçma sapan.
Sürgün etsen gittiği yerden, kodese tıksan yattığı yerden ışık saçmaya devam ediyor.
Al işte, Can’ın cezaevinde ilk gecesinde yine çalışmış kalem, mektubunu gazeteye yollayıvermiş.
Can ve Erdem Gül, bir dönem canciğer kuzu sarması olanların kavgasına, yasal dayanağı bulunmayan bir operasyona, dünyanın her yerinde, her yayın kuruluşunda manşet olacak bir habere çevirdikleri için kalemlerini, cezaevinde yatıyorlar.
Dünyanın tek yenilmez silahı olan hakikati temsil eden kalem, Silivri’de Can’ın mektubunu şöyle bitirmiş:
“Burası, dünyanın her yerinde baskıya, zulme, hukuksuzluğa karşı savaş verenlerin uğrak yeri...
Yazarlığın, insanlığın ortak evi.
Bunun bilinci ve huzuruyla giriyorum yatağa...
Uzak alkışları ve hıçkırışları işitiyorum.
Gece kısa...
Sabah yakın...
Sevgiyle kalın...”
Can ve Erdem...
Siz de sevgiyle kalın, kaleme de iyi bakın.
Paylaş