Paylaş
Ayakkabı kutusu, kol saati, bavul, ev dekorasyon ünitesi olarak banka kasasıyla tanıştık.
Aralarında bakan çocukları ve işadamlarının da bulunduğu 94 zanlıdan 24’ü tutuklandı, mal varlıklarına el konuldu.
19 Aralık’ta İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın görevden alındı.
21 Aralık’ta Adalet Bakanı Bekir Bozdağ Başbakan Yardımcısı iken İstanbul Emniyeti’ni “ziyaret etti”.
İçlenerek “Ne istediniz de vermedim” diyen Başbakan Erdoğan da 21 Aralık’ta “Yargıya sesleniyorum, bizim de bildiklerimiz var” şeklinde seslendi Fatsalı yurttaşlara.
Operasyonu tasarlamakla suçlanan cemaatin lideri Fethullah Gülen de aynı gün Pensilvanya’dan seslendi: “Allah onların evlerine ateşler salsın, yuvalarını yıksın, birliklerini bozsun, duygularını sinelerinde bıraksın, önlerini kessin, bir şey olmaya imkân vermesin...”
Kılıçlar çekildi; hakaretler, beddualar, tehditler savruldu...
22 Aralık’ta gazetecilerin Emniyet’e girişleri yasaklandı.
Savcılar atandı, savcılar sürüldü... Atanan savcıların yerine yine atama yapıldı, sürülenler, bir daha sürüldü...
Sadece savcılarla kalmadı karşı operasyon. Emniyet kadrolarında hızlı ve kitlesel görevden almalar, görev yeri değiştirme işlemleri yapıldı. Maliye’den Milli Eğitim’e TRT’den TÜBİTAK’a pek çok kurumda “kadro temizliği” yapıldı, yapılıyor...
Toplam rakamı hesaplamak güç fakat mesela 5 binden fazla polis “Gör gözüm yolları” diyerek bavul topladı.
Soran olursa, 23 Aralık’ta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de gazetecilerin rüşvet ve yolsuzluk operasyonu ile ilgili sorularına “Yarın bakarız” cevabını uygun gördü.
25 Aralık’ta operasyonun ikinci dalgasına engel olundu.
Yine 25 Aralık’ta 3 bakan istifa etmek durumunda kaldı.
Ha, soran olursa Egemen Bağış da “gitti...”
Daha sonra özür dileyecek olan Erdoğan Bayraktar istifa kararını açıklarken “Sayın Başbakan’ın talimatıyla yapılmıştır. Başbakan’ın da istifa etmesi gerektiğini ifade ediyorum” dedi.
İlerleyen günlerde AKP’den başka vekiller de istifa ederken, Başbakan Erdoğan “Bakanlık varken her şey cici...” diyerek tepki gösterdi.
Hükümet-Cemaat kavgası hiç hız kesmedi.
Hakaretler, tehditler, “Bi gel bak bişey söyliycem” tadında aba altından sopa göstermeler.
İki taraf da el yükseltti. Yeni tapeler, ses kayıtları çıktı. Yeni atamalar, yeni kanunlar, yeni yönetmeliklerle karşılık verildi.
Vatandaş kavgayı üstüne pislik sıçramasın diye tedirginlik ve şaşkınlıkla izledi.
Algı operasyonları mantık sınırlarını zorladı.
Medya manipülasyonunun şahına tanıklık edildi.
Dini referanslarla suçlamalar yapıldı.
Saflar belirlendi, sıklaştırıldı, atılan taşlar giderek irileşti, “Öküz öldü ortaklık bozuldu”...
Hayat, Murathan Mungan’ın şahane deyişiyle “Bu ülkede her şey olabilirsiniz ama rezil olamazsınız” şeklinde aktı.
“Ayakkabı kutusu” diye bağıran vatandaş gözaltına alındı, polis Galatasaray maçında tribünde beliren “Alo babacım, hırsız var” pankartını açanları bulmak için foto muhabirlerinin makinelerini kontrol etti.
HSYK’da deprem oldu, interneti inek içti, operasyon dağa kaçtı, vesaire vesaire...
Neticede olmayan yasal dayanak olduruldu, çuval mızrağa sığdırıldı...
İçeride kalan son 3 zanlı da serbest kaldı, mal varlıkları iade edildi, dosyadaki kayıtların silinmesine karar verildi...
Başbakan Erdoğan “Hak yerini buldu” dedi.
Hak yerini buldu... Oldu, gözlerim doldu...
Paylaş