Paylaş
Bu sefer uzak yoldan gelmiş, 2250 yılından arada bir çıkıp gelirler; okuyoruz, izliyoruz haberlerde.
Daha yakın geçmişte biri 2118 yılından geldiğini söyleyerek ortaya çıktı, 2045’ten gelen vardı, bir de 2030’a bakıp gelen.
Hatta bu 2030’dan gelen genç adam, yalan makinesinden de alnının akıyla geçti haberlere yansıdığı kadarıyla...
En uzaktan ve en taze gelen ne diyor gelecek için? Özetleyerek bakalım:
“Zaman yolcusuna göre 2050 itibarıyla dünyada gıda kıtlığı patlak verecek; tetikleyici artan küresel nüfus olacak. 2098 itibarıyla deniz suyu seviyesinin yükselmesi dev göç dalgalarına kapı açacak. 2150’de, günümüzde var olan tüm meslekler tarihe karışacak. 2168’de Satürn’ün uydusu Titan’da yapılan keşiflerle evrende yalnız olmadığımız kanıtlanacak. Uzaylılarla iletişim kuramama sebebimiz ortaya çıkacak. Sebep gelişmiş uzaylı medeniyetlerin kendilerini sürekli olarak yok etmesi olacak. Zaman yolcusuna göre benzer bir kader insanlık için de geçerli...”
Dinlediğim zaman yolcuları arasında en mantıklı konuşanlardan biri bu arkadaş oldu ama o kadar zaman yolculuğuna vesaire gerek yokmuş... Aklı başında insanlar yıllardır uyarıyor, kâbus gibi gelecek senaryoları çiziyor...
Mesela, Fransız düşünce insanı Jacques Attali, “Geleceğin Kısa Tarihi” adlı kitabını 2006’da yayınlamıştı.
Kısa bir süre içinde Türkçe olarak da yayınlanan Attali, insanoğlunun kaderi için 22’nci yüzyılda belirleyici olacak 3 ana senaryoyu işaret eder.
Birincisi, küresel sermayenin devletleri de yuttuğu, tek hâkim olduğu “hiper imparatorluk”...
İkincisi, kıtlığın, yoksulluğun, göçün, savaşların arasında doğan bir “hiper çatışma”.
Üçüncüsü, bir temenni boyutunda kalıyor biraz fakat insanoğlunun yaşadıklarından akıllanması ve “hiper demokrasi”ye erişmesi...
Attali’nin 13 yıl önce yayınlanan kitabına bakarak asıl onun gelecekten geldiğini söylüyor sanki 2019’da dünyadan yükselen sesler...
“Türkiye için bir tahmini var mıydı?” diye soracak olursanız, “ABD’nin Ortadoğu’dan çıkması ve Avrupa Birliği’nin gevşemesiyle Türkiye ile İran, Doğu Akdeniz’de bölgesel güç haline gelecektir” diyordu Attali.
Ve Türkiye’nin AB üyeliğini gönülden destekleyen Attali şöyle devam ediyordu:
“...Ne var ki geleceğin tarihi Türkiye’yi su, petrol, göçler, Batı ve Müslüman dünyası arasındaki ilişkiler, kadının konumu, azınlıkların durumu konularındaki en büyük koz kılmaktadır.
Eğer Türkiye bu sorunları çözmesini bilirse son derece vaatkâr bir geleceğe kavuşacaktır. Aksi takdirde etnik ve kültürel farklılıklar gösteren birçok parçaya bölünebilecektir...”
Gelecekten geldiğini iddia eden de, 13 yıl önce bu işin kitabını yazan da bir şeyler söylemeye çalışıyor.
İnsanoğlu ya akıllanacak ya canına okuduğu dünyadan silinip gidecek.
Zaman yolculuğundan son gelen arkadaşımıza bir sosyal medya kullanıcısı “2250 yılında kıyafetlerde hiçbir değişiklik olmamış gibi görünüyor” diyerek takılmış.
Tek derdimiz o olsa keşke...
Geleceğin Kısa Tarihi, Jacques Attali, Çeviri: Turhan Ilgaz, 2007, İmge Kitabevi
Paylaş