Paylaş
Güçlü bir tek parti iktidarı yaşadı ülke ve bu süreçte güç alanını sürekli genişleten, hayatın her alanında toplum mühendisliğine soyunan bir liderlik performansı izledik.
“Ya bendensin ya da ötelenirsin, itelenirsin” şeklinde tezahür eden bu “yeni rejim girişimi” sürekli olarak “tıpkı kendisi gibi” düşünmeyenlerle iletişim kanallarını kapalı tuttu.
Mağduriyet üretiminde dünya lideri olabilecek bir atmosfer yarattı; ayrıca bu mağduriyet alanlarından oy sağmakta ustalaştı Sayın Erdoğan ve kadroları.
TBMM’de elde ettiği çoğunluğa abanarak istediği yasayı çıkardı.
Bu en doğal hakkı olarak görülebilir, baktığınız yere bağlı tabii.
*
Ancak muhalefetten gelen uyarıları dinlememesi, gücünü kullanırken farklı seslere kulak tıkaması, hatta küçümsemesi, had bildirir tavırlar sergilemesi, bütün kapıları kapatmasının neticelerini görüyoruz işte.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçmenin “Valla anlaşın kendi aranızda” mesajı verdiği genel seçimin ardından hâlâ kendisine başrol istemesi görüldüğü üzere “işleri kolaylaştırmıyor”.
Muhalefet partileri Erdoğan’a sınırlarını ve makamının gerektirdiği sağduyulu davranmayı gerektiren pozisyonunu hatırlatmaktan bitap düştü.
Ama Erdoğan’ı hepimiz tanıyoruz şu veya bu şekilde. Kendisini denklemin dışında, “çelik iradesini” yeni hükümet “dizaynının” dışında görmeye tahammülü yok.
Hal böyleyken nasıl uzlaşılacak, yıllardır kapalı kalan diyalog kanalları nasıl açılacak?..
*
Erdoğan’ın 7 Haziran’ın ardından oluşan tabloda, bizzat inşa ettiği iktidar alanını paylaşmayı kabullenmesi güç gözüküyor.
Ama haberler kötü; kimse onunla görüşmek, sarayına gitmek istemiyor muhalefet cenahında.
AKP bir yandan “tartışılmaz liderini” memnun etmek bir yandan da yeni pozisyonuna uygun olarak iktidarda kalmak arasında sıkıştı.
Bu gündeme bir de 11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün başdanışmanı Ahmet Sever’in anıları üzerinden sızması çarşıyı iyice karıştırdı, dengeleri biraz daha bozdu.
AKP kadroları “papara yemeden” bu işin içinden nasıl çıkacak göreceğiz.
Manzara, partinin “AKP’yi kurtarmak” ile “Erdoğan’ı kurtarmak” senaryolarından birini seçmek zorunda olduğunu işaret ediyor.
*
Seçimin ardından “herkesi sorumlu davranmaya” çağıran Erdoğan’a sorumluluğunu ve yetki alanını hatırlatmak artık sadece muhalefetin değil, AKP’nin de işi oldu sanki...
Kolaylıklar dilerim!..
Paylaş