Paylaş
Bundan -mesela- sadece 5 yıl önce Suriye özgürlük, demokrasi, insan hakları alanlarında dillere destan bir ülkeymiş.
Bakmayın 2007’de insan hakları raporlarında “worst of the worst” yani “en beterin daha beteri” ülkeler arasında gösterilmiş olmasına.
Herkes bir özgürmüş, bir özgürmüş...
Muhalefete, basına, azınlıklara tanınan özgürlüklerin büyüklüğünü gören İsveçli, Norveçli isyan eder, ayaklanırmış “Hani bize? Hani bize?” diye.
O derece...
Bir varmış bir yokmuş.
2007 Nisan ayında bu özgürlükler diyarıyla ülkemizin arası da ballı börek, çanlı çörek kıvamındaymış.
Dostluk köprüleri kurarmışız.
Sadece köprü mü?
Bu dostluğun nişanesi olarak Asi’de ortak baraj kurmaya hallenirmişiz.
Yöneticilerimiz birbirlerine “Kardeşim” diye hitap edermiş.
Başbakanımız, stat açılışına ülkemizin en büyük kulüplerinden biriyle birlikte gidermiş.
Dostluk maçı gibiymişiz, berabere bitermişiz.
O derece...
Bir varmış bir yokmuş.
Gazetelerde şöyle haberler çıkarmış:
“İsrail’in önde gelen gazetelerinden Haaretz, ‘Esad uluslararası saygınlığı kazanmayı nasıl başardı’ başlıklı geniş bir analizde 8.5 yıldır Suriye’yi yöneten Beşar Esad’ın, uluslararası alanda giderek ‘saygı’ kazanmasının arkasındaki faktörleri değerlendirdi. Gazete, bu çerçevede ‘Başbakan Ehud Olmert, Türk arabulucu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yardımıyla hevesli bir biçimde Esad’a kur yapıyor. Kendisi ile buluşmak için Avrupa liderleri sıraya girdi. ABD başkanı olarak seçilen Barack Obama’ya yakın olanlar da, Suriye’yi, bölgedeki yeni bir güç dengesinin temeli olarak görüyor’ yorumunu yaptı.
Gazete, Olmert’in barış çabalarında Türkiye’nin etkisinin altını çizdi.” (Yeni Şafak, 15 Nisan 2007)
Biz Suriye’yle o kadar iyiymişiz ki İsrail bile övermiş!
O derece...
Peki nasıl oldu da oldu bu “Tutmayın, savaşacağım!” işleri?
Suriyelilerin adını anarken bile korkudan titredikleri Adra Hapishanesi 2007’de boş muydu?
Muhalifler 2007’de inim inim inlemiyor muydu, ölüm ölüm öldürülmüyor muydu?
“Bunun bir açıklaması olmalı?” diyerek 5 yılda neyin değiştiğini bulmaya çalıştım.
Arşiv taraması sırasında Yeni Şafak yazarı İbrahim Karagül’ün “Ilımlı Müslümanlar İçin Yol Haritası” (10 Nisan 2007) başlıklı makalesi gibi son derece faydalı okumalar yaptım.
Karagül’ün dört dörtlük makalesini bugün bir daha okumakta fayda olabilir.
Arşivlerde bugün savaş tamtamı çalanların o günlerde barış güvercini uçurmak için nasıl itiştiklerini de gördüm, faydalı oldu.
Arap Baharı, bölgesel dizayn çalışmaları, “yayılmacılar ve hop dedikçiler”, değişen konjonktür vesaire.
“5 yılda değişenleri elle tutulur bir şekilde ortaya koymaya yetmiyor bütün bunlar, ey erenler!” demeye hazırlanırken meşhur “Demokrasi Endeksi”ne bakmak geldi aklıma ve aydınlandım, pırıl oldum.
Toplam 167 ülke değerlendiriliyor endekste.
2007’de Türkiye demokrasi endeksinde 88’inci sıradaki ülke iken Suriye 153’üncüymüş.
2011’de ise Türkiye ileri demokrasi hamlesinin de etkisiyle... Yine 88’inci sırada.
Peki Suriye?
157’nci sıraya düşmüş.
Hah, şimdi anladım işte!
İşte bu düşüşten dolayıdır ki Esad Kardeş, Esed olmuş.
Bu düşüşten dolayıdır ki Suriye “özgürlük ve demukraaasi” anıtıyken baskı rejimine, diktatörlüğe dönüşmüş.
Ah be Suriye!
O dört basamağı düşmeyecektin işte Suriye...
Bir varmış bir yokmuş.
Gökten 3 sopa düşmüş.
Umarım hepsi savaş çığırtkanlığı yapanların kafasına denk gelir!
Paylaş