Paylaş
Rakip Astana karşısında ilk yarıda bu sezon benzerlerini hatta daha da kötülerini izlediğimiz türden bir “Galatasaray dramı” vardı sahnede.
Kendisini oyunun içine atamayan, gücünü kudretini, aklını fikrini toparlayamayan, tedirgin, tatsız malum Galatasaray işte, ne demek istediğimi anladınız diye düşünüyorum…
Yasin’in kaçırdığı, yine Yasin’in iyi vurduğu fakat kalecinin işini iyi yaptığı pozisyonu, Burak’ın direkte noktalanan vuruşunu, haydi bir de gül hatırına Sneijder’in şutunu sayalım, gerisi oyun olarak koca bir sıfır.
Bu sırada futbolun temel gerekliliklerini basit ve uyumlu bir şekilde yerine getirmekle yetinen, gücünü ve rakibini ciddiyetle tartarak oynayan taraf Astana’ydı. Astana’nın 32 dakikaya dört köşe vuruşu sığdırdığını, bir kez direğe takıldıklarını ve Galatasaray’ı epeyce terlettiğini hatırlatayım.
TARAFTAR HAKLI
İkinci yarıya biraz kıpırdanarak çıkan Galatasaray tam ataklarını sıklaştırdığı bir dönemde “ava giderken avlanan” tarafa dönüşüverdi.Bu “soğuk duş”un etkisiyle titremesi ve kendine gelmesi için fazla zaman gerekmedi.
Podolski ile giriştiği duvar pası organizasyonuna enfes bir topuk pasıyla katkı sağlamış olan Kaptan Selçuk pozisyonun devamında topu önünde buldu ve skoru yeniden dengeledi.
Astana teknik direktörü 1-1’in ardından iki hücum oyuncusunu Nusarbayev ve Dzholchiyev’i sahaya sürdü, bu süreçte Galatasaray gol “pozisyonumsularıyla” yine vaziyeti idare etti, bu sıkıcı, iç karartıcı maç da böylece sona erdi.
Maç sonunda tribünlerin yönetime odaklanan protestosu, bu manzaranın gerçek sorumlusunun kimler olduğunu bildiğini işaret ediyordu.Yine de zamanlamasının doğru olduğunu söylemek mümkün değil. Takım toparlanacaksa, bunun için biraz umut varsa ki var bana göre destek olmak zamanıdır.
Bu oyundan, Astana önünde zar zor kopartılan beraberlikten memnun olmamak hakkı taraftarın, ben de hiç mutlu değilim o da ayrı bir gerçek...
Paylaş