Paylaş
Hayır, gözlerimi dün, geçtiğimiz şubat veya geçtiğimiz kasım ayında açmadım bu güzel, bu “nice kahraman yetiştirmiş”, dünyanın bütün nimetlerinden fazlasıyla nasibini almış,bu şahane fakat bahtsız memlekette.
Ama asıl anlamadığım, memleketin bu duruma nasıl düştüğü değil.
Gözlerimizi kapalı tutma isteğimizin bu kadar güçlü olmasına bir anlam veremiyorum.
Kiminle konuşsam “Deniz bitti” havasında. Ama kimse çıkıp da bunu dile getirmiyor.
Ülke ortalamasının epey ötesinde kötümserlerden biri olduğumu söyleyebilirim.
Ama ben bile içimde o saçma umudu besliyorum gizlice.
Hani bir sabah uyanacağız ve işsizlik oranı düşmüş olacak, Türk Lirası güçlenmiş olacak, nüfusun yüzde 45’i köy ve daha küçük yerleşim birimlerinde sersefil yaşamıyor olacak (Hayır şehirlere göç etmiş olmayacaklar, memleketleri abad olduğu için göç etmeye gerek duymayacaklar),hukuk düzeni tıkır tıkırişliyor olacak, insanlar mutlu olacak vesaire vesaire.
Amayok işte, böyle bir hayali kurmaya bile fırsat tanımıyorlar.
Her gün içini sıkacak bir şey muhakkak buluyorlar.
“Bitti” demiyorlar, “Sessizce dağılalım artık” demiyorlar.
Kimsenin ruh hali normal değil.
Herkes pimi çekilmiş bir bomba gibi geziyor.
Normal fikirlere kimse artık itibar etmiyor.
Atıyorum şimdi, biri çıkıp dese ki Kıbrıs’ı dış borçlara karşı verelim gitsin, seçimi kazanmazsa kendimi oklu kirpi olarak Gülhane Hayvanat Bahçesi’ne bağışlarım.
Bu vaziyete getirdiler hepimizi.
Gayet aklı başında bildiğim, görüşlerine acayip güvendiğim, 70 kuşağından bir ağabeyim, “Ulan tam örgüt kurma zamanı. Aklı başında bir örgüt olsa katılırım” diyor mesela.
Ve bunu üniversite yıllarında “Haydi banka soyalım” diye yaptığımız geyiklerdeki gibi gülerek söylemiyor. İnanarak, bütün kalbiyle filan söylüyor.
Hani desen, “Usta gel kurduk örgütü. Enis Öksüz’ü protesto için Kızılay Meydanı’nda kendimizi uçan balonlara bağlayarak gökyüzüne doğru yükselmeyi planlıyoruz” katılacak.
Hayatını hiç iyi bir şey yaşamadan tamamlamak gibi berbat bir yazgısı olan vatandaş, artık kendisi için yaratılmış “dürüst”, “yurtsever”, “devletine güvenen” gibi kof, yapıştırma sıfatları daha fazla taşıyamıyor.
“Türkün Türkten başka dostu yok” edebiyatı istemiyor kimse.
İş istiyor, aş istiyor, güven duymak istiyor.
Çok mu popülist bu söylem.
Öyle olsun.
Millet aç, ekmek istiyor.
Bu kadar basit.
Paylaş