VILLARREAL faciasının ardından toparlayamadığım kafamla birlikte uzun bir yolculuk yaptım ve İstanbul'a demin ulaştım.
Kafam hala dağınık. Beni tanıyanlar ‘‘Ne zaman toparlamıştın ki?’’ diyebilirler ki; onlar da haklıdır.
Yol boyunca Galatasaray'la ilgili bir şeyler yazmayı düşündüm ama Milliyet Gazetesi'nin spor sayfasındaki manşeti görünce ‘‘Bunun üstüne bir şey söylenemez’’ dedim.
Milliyet, Sabri'nin sırtında ‘‘Sarbi’’ (!) yazan formasının fotoğrafına ‘‘Bir zamanlar tarih yazardı. Şimdi adını bile yazamıyor’’ manşetini atmıştı.
Sustum!..
* * *
Bu durumda kafamda uzun süredir dolaşan birtakım soruları sizlerle paylaşmayı ve söz konusu karışıklığı size aktarmayı tercih ettim.
Karışık teknik çalışacağız haberiniz olsun...
Yurt dışı seyahatine çıkan Türkler niçin her seferinde rehbere ‘‘Burada ev fiyatları nedir?’’ sorusunu yöneltir. Ve cevap ne olursa olsun ‘‘Yaşanır aslında burada!’’ der. Niye?..
Yenibosna tarafında bir girişimci memleket evladı pikabının arkasında ayran satıyor. Anormal bir durum yok bunda, biliyorum. Ama ‘‘Şoför Ayranı’’ diye pankart yaptırmış. Şoför Ayranı ne demek? Nasıl bir ayran bu? Ehliyet göstermeyene satmıyor mu ayran. Mesela ben bisiklete binmeyi bile bilmiyorum, içemeyecek miyim?... Niye?..
Son üç kar yağışının da perşembe günü gerçekleştiğinin farkında mısınız? Buna tesadüf denebilir mi?.. Hafta 7 gün kar kardeş! Niye hep perşembe günü yağıyorsun? Niye ya?..
İstiklal Caddesi'nde bir telefon dükkanı var. ‘‘Telefon Dükkanı’’ dememin nedeni, dükkanın sadece telefon işleriyle uğraşması. Alıyor, satıyor, değiştiriyor, tamir yapıyor, cep telefonu aksesuarları (ki büyük bölümü dehşet verici şeyler) satıyor... İsterseniz dükkandaki sabit telefondan görüşme yapıp kontör hesabıyla ödeme yapıyorsunuz filan... Bunların hepsini anlıyorum, ama adam parayla cep telefonu şarj ediyor. Süper bir hizmet aslında ama merak ediyorum, dünyanın bir başka yerinde böyle bir hadise var mı? Bir de kaç paraya dolduruyor telefonu onu bilmek istiyorum...
Reklamlarda durumun abartılmasına karşı değilim. Ama bir çocukların hem kendilerini hem ortalığı harap ettikleri deterjan reklamlarına bakıyorum, bir de kendi çocukluğuma ve ister istemez şöyle düşünüyorum: ‘‘Annem, bırak çocukluğunu yaşasın filan demez, canıma okurdu!..’’ Haksız mıyım?..
Futbolcuların maç sonu konuşmalarında kullandıkları cümleler, kuşaklar değişmesine rağmen niye hiç değişmez?.. ‘‘Artık önümüzdeki maçlara bakacağız... İyi mücadele ettik... Bu galiyeti taraftarlarımıza armağan ediyoruz... Mühim olan benim gol atmam değil (Ki buna ayrıca gıcık olurum çünkü benim için çok mühim mesela...) takımın kazanması...’’ Genetik kod gibi bir şey midir bu? Gizlice kursa mı tabi tutuluyorlar? Başka cümle kurmaları yasak mı?.. Bu konuda Aykut Kocaman'ı ayrı tutmazsam vicdanım beni yıllarca kovalar.
CHP, Temel Reis kampanyasını yapamayacakmış. Sebep, Temel Reis'in telif haklarını elinde bulunduran ajansın izin vermemesi. Çok pardon ama böyle şahane (!) bir kampanyayı akıl edenler telif hakkını akıl edememiş mi? Bir de CHP'nin telif haklarıyla ilgili olarak neler düşündüğünü bu olaydan sonra iyice merak eder hale geldim!.. Ooof, of!