Paylaş
İnsanlık için küçük, benim için büyük bir hadiseydi!
Malumunuz, maçta 3 gol atmayı başaran futbolcuya “Şapkadan tavşan çıkardı” manasında “Hat-trick yaptı” denir.
Takıntılı bir şekilde takipçisi olduğum Bob Dylan’ı İstanbul’daki ilk konserinde, 24 Haziran 1989’da Açıkhava Tiyatrosu’nda dinlediğinde ergen irisiydim.
*
Yıllarca “‘İyi akşamlar’ bile demedi... Bozuk bir telaffuzla ‘Tşeakurleyr İstenboğl’u çok gördü bize” şeklinde bir geyik malzemesi olarak anılan o konserin ardından ikinci buluşma için 21 yıl beklemem gerekti.
31 Mayıs 2010’da yine Açıkhava’da sahneye çıktığı gecenin ardından da benzer eleştiriler yapılmıştı: “Soğuk nevale n’olcak?.. Selamını esirgedi... Hangi şarkıyı çaldığını bile söylemedi...”
Vaktim ve sabrım varsa ‘bu’ muhabbetlerde ‘şu’ açıklamayı yaptım hep:
“Bob Dylan bu, pimapen mi? Modeli öyle, fıtratı böyle! Dylan’ı seyretmek kendi içinde bir eylem sayılır. Örnek vermek gerekirse –ki bence gerekmez de, neyse- Louvre’a gidip Mona Lisa’yı (La Joconde) ziyaret etmek gibi düşün. Aynı mekânı paylaşmak, o anda orada olmak hadisesidir canımın içi. Abimiz zaten hayatının hiçbir döneminde plak gibi çalmadı. Ayh! Sıkıldım senden! O berbat ifadeyle toparlamak gerekirse canikom: ‘Ya sev, ya terk et’...”
*
Bob Abi, cuma gecesi İstanbul’un yeni (ve belki de ilk) konser salonu olan Black Box’ta sahneye çıktı.
Ne çalacağını ve hatta hangi sırayla çalacağını biliyordum.
Uzun süredir (en azından 2014 başından beri) konser performanslarında aynı şarkıları, aynı sırayla çalıyor.
“Things Have Changed” ile başlıyor, dokuzuncu şarkıdan (Love Sick) sonra ara veriyor, “Long And Wasted Years” ile bitiriyor.
“Bis”te de “All Along The Watchtower” ve “Blowin’ In The Wind”i söyleyip sahneyi terk ediyor.
“Aaa, nerede şu şarkı? Niye ‘Hurricane’i söylemedi? Küs!” tribine girmek elbette mümkün ama durumu şöyle açıklayayım:
Mesela “Mr. Tambourine Man”i en son 2010’da Fransa’da çaldı.
Mesela “Knockin’ On Heaven’s Door”u en son 2003’te ABD’de çaldı.
Mesela “Talkin’ New York”u en son 1963’te New York’ta(!) çaldı.
Çok sevilen “One More Cup Of Coffee”yi 1993’ten 2007’ye kadar 14 yıl boyunca söylemedi; zaten son olarak da 2009’da Münih’te çalmıştı.
*
Bir not daha paylaşayım...
Dylan, İstanbul’daki üçüncü konserini 26 yıl önce başladığı “Never Ending Tour/Bitmez Tükenmez Turne” kapsamında verdi.
Bugün 73 yaşında olan adamımız, 7 Haziran 1988’de Concord, California’da başladığı ve 1997’de hastalığı nedeniyle sadece 3 ay ara verdiği turnesinde 2 bin 533’üncü konserine çıkmış oldu.
Kendisi “Ne alaka?” dese de fanatiklerinin “Bitmez Tükenmez Turne” olarak andığı bu epik hadiseye bir kez daha tanıklık etmeyi “fani bir Dylan hayranı” olarak büyük başarı addederim...
Çok mesudum be abi!
*
Son olarak Black Box’tan bahsetmek durumundayım.
(Nihayet) Mükemmel bir konser mekânı kazandı İstanbul. Akustik açıdan, oturma düzeni bakımından, ışıklandırmadan, giriş-çıkış hadisesine kadar her yönden kusursuz.
Emeği geçen herkesi, ellerini sıkmak, makas almak, yanaklarından öpmek suretiyle tebrik etmek isterim; ederim!
Paylaş