Paylaş
Kahve tutkunu İstanbul’da çay 19’uncu yüzyılın ortalarından sonra ufak ufak satılmaya başlamış, II’nci Abdülhamid döneminde Bursa’da yetiştirilmeye çalışılmış, başarısız olunmuş vesaire.
Cumhuriyet döneminde kendine yetme çabasındaki yeni rejim konuya sıkı şekilde eğilmiş, 1924’te çay için yasa çıkmış, Doğu Karadeniz bölgesinin çay üretimine elverişli olduğu anlaşılmış, Sovyet Rusya’dan, Gürcistan’dan tonlarca tohum getirilmiş ve işte bugün Trabzon’da Araklı Deresi’nden Hopa’da Sarp Köyü’ne kadar uzanan hattın kaderi değişmiş...
Yıllar içinde çay sevgimiz katlanarak artmış, sudan sonra en çok kullandığımız içeceğe dönüşmüş. Kişi başı yıllık çay tüketimimiz 3.5 kilogram ki; bu alanda dünya birincisiyiz...
Büyük üretici Çin ve Hindistan’da da çay tüketimi artsa da bizi yakalamalarına çok var; en yakın takipçimiz Libya’da kişi başı yıllık tüketim 2.4 kilogram.
Peki üretimimiz? 1960’lı yıllarda “kendi çayını kendi üreten” ülke haline geldik ve bugün de tamı tamına olmasa da içtiğimize yakın miktarda çay üretiyoruz. Üstünü ihraç ediyoruz ve tabii bu denklemde bir de “kaçak çay” var... Ortalama üretimimiz yıllık 250 bin ton civarında, 50 ton da “kaçak çay” girdiği rivayet edilir!
Dünyanın 7 büyük kuru çay üreticisi arasındayız ama listede önümüze geçenlerin sayısı artıyor ve üretim hızlarındaki artış bizden fazla; makas açılıyor...
2018 verilerine göre dünyada 5 milyon 954 bin ton kuru çay üretildi. Çin, Hindistan, Sri Lanka ve Kenya bizim önümüzde. 2018’de en büyük ilk 7 üretici ülke, dünya çay üretiminin yaklaşık yüzde 84’ünü karşılarken Çin’in payı yüzde 36, bizim payımız yüzde 4’te kalıyor...
Çay tüketimi hızla artıyor dünyada... Genel eğilim “kaliteli” ve “organik çay” üzerine yoğunlaşıyor.
Bizde gübre var fakat yapraklara ilaç sıkılmadığı için bir şansımız var... Çaydan çok anlayanlardan değilim, kahvaltıda severim sadece. Ama anlayanlar bizim çayın “çok da 1 numara” olacak bir çay olmadığını söylerler kalite bakımından. İşin o kısmında polemikleri göğüsleyecek kadar bilgi sahibi değilim açıkçası...
Ortamlarda “Çayın iyisi Ankara’ya, bürokrat ve siyasetçi tayfasına gider; biz çayın çöpünü içiyoruz abicim” muhabbeti belirirse sadece ciddiymiş gibi yaparak kafamı sallamakla yetinirim; beyan edecek fikrim yoktur...
Çaya önceki gün gelen yüzde 15’lik zam haberi üstüne (haziranda da yüzde 15 zam yapılmıştı) sokağa çıkan televizyon muhabirlerinin röportaj yaptıkları vatandaşlarda genel hava “Bir çay zevkimiz kalmıştı” şeklinde özetlenebilir.
Yorumlarda ise “O kadar zararı kapatmak için mecbur tabii zam yapmaya” görüşünün ön plana çıktığı görülüyordu.
“O kadar zarar ne kadar?” peki...
Geçen yıl Çay-Kur 657 milyon TL zarar açıkladı.
“Kendimizce üretiyoruz ve çılgınca tüketiyoruz” nasıl zarar bu diyenlere Çay-Kur Genel Müdür Vekili Yusuf Ziya Alim durumu açıklamaya çalışmış.
“Üreticiye ödeme için kredi kullanılıyor, kredi faizleri yüksek olunca da kurum zarar ediyor” şeklinde özetlenebilecek bir açıklama. Sermayede 1-1.5 milyar TL’lik bir artışın ilaç olacağını ekliyor bir de Sayın Alim...
Hesap ortada, tarih ortada, kurum ortada, tiryaki ortada...
Bu kadar çay içilen memlekette son 10 yılın 2’si hariç hep zararda çıkmak da başarıdır ve şerefine bir çay içilir diyen çıkar mı acaba?..
Paylaş