Paylaş
“Bir gece evinize geliyorlar. Gözlerinizin önünde oğlunuzu alıyorlar ve götürüyorlar...
‘Oğluma götürülürken son kez Cemil dedim’ diyor annesi, ‘O da bana Anne! diye seslenebildi. Son duyduğum sözler bunlar’...”
Hatip, sözlerini dikkatle dinleyen kitleye acısını aktardığı annenin sözleriyle seslenmeye devam ediyor:
“‘31 yıldır kapımı kilitlemiyorum’ diyor anne, ‘Belki bir gün çıkar gelir; gelirse kapıyı kilitli bulmasın diye hep açık tutuyorum’...”
Çoğu takım elbiseli, kerliferli adamlardan oluşan dinleyici kitlesi daha fazla dayanamıyor.
Omuzlarını titreterek, ellerini yüzlerine kapatarak, dudaklarını ısırarak ağlamaya başlıyor...
Hatibimiz, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan elbette.
3 yıl önce partisinin grup toplantısında konuşuyor.
Bülent Arınç, Ertuğrul Günay ilk ağlamaya başlayanlar...
Anlattığı, geçen sene 105 yaşında kaybettiğimiz Berfo Ana’nın hikâyesi.
Oğlu Cemil Kırbayır, 12 Eylül’ün hemen ertesinde alınıp götürülmüştü Berfo Ana’nın.
Öldüğü güne kadar haykırmaya devam etti:
“Ben Cemil Kırbayır’ın annesiyim, ölüsünü istiyorum. Cenazemi verin. Oğlumun kemiklerini bulmadan beni gömmeyin. Yeter!”
Başbakan Erdoğan, Cumartesi Anneleri’ni kabul ettiğinde Berfo Ana da oradaydı.
Derdini anlattı, 30 yıldır söylediklerini tekrarladı, Başbakan’dan söz aldı oğlunun cenazesinin bulunacağına dair.
Meclis İnsan Hakları Komisyonu Cemil Kırbayır’ın işkencede öldürüldüğünü yazdı raporuna ve suç duyurusunda bulundu.
Başbakan’ın iradesi, Meclis’in iradesi ve suç duyurusu ölüme derin acısıyla 103 yaşına kadar direnen Berfo Ana’yı ne derece ümitlendirmişti bilemiyorum.
Geçen sene kaybettiğimizde oğlu Mikail Kırbayır, son nefesine kadar Kenan Evren’e “Utanmıyor musun?” diye seslenen Berfo Ana’nın “devletten alacaklı olarak mahşere gittiğini” söylüyordu.
Dün Radikal’de İsmail Saymaz’ın haberi, “Mahşerde Berfo Ana’nın karşısına çıkacak olanlara kolaylıklar dilerim” dedirtecek türdendi.
Meğer 2002’de takipsizlik kararı verilmiş...
3 yıl önce yapılan suç duyurusunu kimseciklerin köşesinden bile tutmamış olması böylece “anlaşılmış” oluyor.
Meğer “Gel anacığım, görüntü verelim. Sen anlat ben ağlayayım. Ben anlatayım benim partililer ağlasın. Televizyon başında belagatime kurban milyonlar ağlasın. Köşeler ağlasın, ekran yorumcuları ağlasın, komisyonlar ağlasın...” diye “gözyaşları şelale, oylar şahane” ortamları yaratılmışken...
Ortada “takipsizlik” varmış.
Kimsecikler bunu söylememiş Berfo Ana’ya.
Elini öpen, gözünü silen, acısına “yancı yazılan” kimse “cidden ve kararlılıkla” merak etmemiş Cemil Kırbayır’ın davasını.
Haydi, “Berfo Ana’ya açıkça yalan söylemişler” demeyelim haksızlık olur.
Haydi, “103 yaşındaki ninenin acısını sömürmüşler” demeyelim vicdansızlık olur.
Haydi, “Umurlarında değildi ki Berfo Ana; koca adamlar ona ve oğluna değil, liderlerinin konuşma yeteneğine ağlıyordu” demeyelim uzun olur.
Başbakan’ın hisler diyarından bildirdiği konuşması...
Ağlayan bakanlar, vekiller, partizanlar...
Meclis raporları ve suç duyuruları...
Takip edilmediği bile takip edilip öğrenilmemiş bir davanın ahirette açılacak dosyasına ek olmuştur..
Bu en adisinden kandırmacaya bir şekilde bulaşmış olanlara Berfo Ana’nın karşılarına dikileceği o gün için cesaret dilerim; çok ihtiyaçları olacak.
Paylaş