Bence zaten lahmacun ama...

Malumunuzdur, Vedat Milor “O mu, bu mu?”, “Böyle mi, şöyle mi?” kontenjanından kamuoyunu gıdıklayacak anketler zincirine son olarak “Pide mi, pizza mı?” sorusunu ekledi.

Haberin Devamı

Soru bekleneceği üzere halkı ikiye böldü, Milor Gain’de bir pizza ve pide ustasını tatlı tatlı atıştırdı, iştah açıcı bu ankete belirlenen süre içinde 215 bin kişi katıldı ve pide oyların yüzde 60.5’ini alarak birinciliğini ilan etti.

Vedat Milor pidenin gelişime açık olduğunu ancak malzeme kalitesi ve standart konusunda sorunlar yaşadığını ve tercihinin pizza olacağını belirtti.

Bence zaten lahmacun ama...

Kıymetli Vedat Milor gibi bir uzman, yemek kültürü konusunda o boyutta donanıma sahip biri değilim; zaten konuyla direkt bağlantısı olmasa da benim tercihim her zaman lahmacun olur.

Pidenin de pizzanın da iyisine çoğunluk gibi bayılırım, tercihe zorlansam herhalde ben de Milor gibi tercihimi pizzadan yana kullanırım.

Haberin Devamı

Şimdi gelelim cep karşılaştırmasına.

Bence zaten lahmacun ama...

Bu tartışmaya bir katkı sağlar mı bilemem fakat pide ile pizza arasında tercihi belirleyen ölçülerden birinin “fiyat” olduğunu da hesaba katmak gerekiyor.

Gıda fiyatlarındaki artış haliyle paket servisle, gel-al ile ayakta durmaya çalışan restoranların mönülerine de yansıdı.

20-30 TL bandında hâlâ iyi pide yemek mümkün. Bu fiyata pizza da bulunuyor diyebilirsiniz ama kaliteli veya lezzetli bir pizza olmuyor genellikle.

Ünlü pizza restoran zincirlerinde promosyonlu kampanyalar dışında tek pizza almak istediğinizde 1 büyük pizzaya 70, 80, 90, hatta 100 TL ödemeniz gerekiyor.

Bildik çok meşhur pizzacılardaki fiyatlar bunlar, kalbur üstü İtalyan restoranlarının pizzalarından bahsetmiyorum.

Hal böyleyken, pide mi pizza mı diye sorulduğunda “Bence lahmacun ama, mecbursak pizzayı geçelim de iki pide söyleyelim” derim Vedat Bey.

Hürmetler...

BALIK HİLE ORHAN VELİ

DHA’dan arkadaşlarımız Can Çelik ve Yusuf Kantarlı’nın Adana’da hazırladıkları haberin başlığı “Balıkta hileye dikkat”, kulağa küpe edilecek mesajı ise “Ya balığı bil ya da balıkçını iyi tanı...”

Haberin Devamı

Haber, işini hakkıyla yapan balıkçıların anlattığı “balıkta hile numaralarına” odaklanıyor.

Ne numaralar var, ne numaralar sahtekârlarda...

Bence zaten lahmacun ama...

Balığı canlı göstermek, solungaçlarını parlak kırmızı hale getirmek için şırıngayla boya basmayı zaten duyarız, biliriz.

Balık ağır çeksin diye küçük balığı yutturmak, yine aynı amaçla kurşun yutturup, temizlerken el çabukluğu ile çıkarmak gibi numaralar da varmış ki, uğraştığına değer mi bu ayıbı yapmak için diye sorarlar insana...

“Frankenstein balık” neymiş onu da öğrendik haber sayesinde. 3’üncü günü geçen, gözleri solan, bayatlayan balığı karbonat ve tuzlu suya sokup şoklayarak parlak hale getiriyormuş muhteremler...

Haberin Devamı

Sahtekâr balıkçılarla hiç ilgisi yok ama haberi okurken Orhan Veli’nin içinden “haiku” esintileri geçen harikulade “Bebek Suite”inin “Balıkçılar” bölümünü hatırladım.

Ne diyordu Orhan Veli?

“Bizim balıkçılar

Kitaplardaki balıkçılar gibi

Şarkıyı

Bir ağızdan söylemezler.”

AMAN YAVAŞ, AHESTE

DÜNYA daha hızlı dönüyor, bilim insanları böyle söylüyor.

Okuduğum haberde “Profesör Paul Delaney dünyanın dönüş hızının arttığını ve bu değişimin yeryüzünde zamanın yavaşlaması anlamına geldiğini belirtiyor”du...

Hesaba göre 2021’de ortalama bir gün, 24 saatlik (86 bin 400 saniye) normal bir güne göre 0,05 milisaniye daha kısa olacak.

Bu bilgiyle ne yapacağımı bilemiyorum açıkçası ve aslında amacım sevgili Uğur Vardan’ın Twitter hesabında gördüğüm Susan Sontag paylaşımını kopyalamak!

Haber bahane yani!

Haberin Devamı

Uğur Vardan’ın Susan Sontag’dan alıntıladığı cümle şuydu:

“Zaman her şey bir anda olmasın, mekân ise hepsi bizim başımıza gelmesin diye var...”

Yazarın Tüm Yazıları