Paylaş
Neymiş? Savulun Battal Gazi filminde gerçek akrep değil, hamamböceklerine yapıştırılmış plastik akrepler kullanılmış! Film restore edilince “gerçek” gün yüzüne çıkmış!
Haberi görmeyenler için küçük bir hatırlatma yapmak gerekiyor sanırım bu noktada...
“Savulun Battal Gazi Geliyor”, 1973 yapımı, başrolünde Cüneyt Arkın’ın oynadığı bir film.
Battal Gazi ihtiyarladığı için “serdar” unvanını oğluna, Seyyid Battal’a devreder. İki rolde de aynı kişi oynadığı için biz bu devir teslim törenini sakallı Cüneyt Arkın’ın sakalsız Cüneyt Arkın’a kılıcı vermesi şeklinde izleriz.
O dönemde parlamenter demokrasi vesaire olmadığı için Seyyid Battal herkesin bir ok attığı yerde dört ok atarak, dev bir kütüğü havada çevirdiği kılıcıyla ipek mendil gibi keserek filan hak kazanır serdarlık makamına.
Lakin Kara Şövalye ve Azize Maria’nın Anadolu krallığı kurmak gibi bir planları vardır. Seyyid Battal köyde değilken baskın verirler, Battal Gazi’yi esir alırlar, kız kardeşine tecavüz ederler, tüm köyü kılıçtan geçirirler.
Film bu noktadan itibaren Cüneyt Arkın’ın aralarında -nereden geldilerse artık- bir Viking ve Ninja efektli bir Çinli savaşçının da (Çen-Yu) bulunduğu orduyu tepelemesi şeklinde gelişir.
İşte bu mümtaz eserin bir sahnesinde esir düşen Seyyid Battal’ı içi akrep dolu bir yere sarkıtırlar, gözlerini kör ederler. Daha sonra yine akrepten elde edilen bir ilaçla gözleri açılacak, ordunun kalanını telef edecek, arada Azize Maria’yla sevişecek, kaleyi zapt edecek, babasını kurtaracaktır.
İşte o akrepler meğer plastikmiş.
Haberlere “44 yıl sonra foyası ortaya çıkan film” şeklinde yansıyınca, Seyyid Battal’ın kılıç kuşanıp gelmesini bekleyene kadar ben devreye girme kararı aldım!
Tek kılıç darbesiyle bir manga askeri temize havale eden, yuvarlanan fıçının içinden dörder dörder attığı oklarla rakiplerini gözlerinden vuran, göğsüne bıçak saplanınca sinek konmuş gibi yürümeye devam eden, hatta uçabilen bir Seyyid geleceğine ben geleyim zaten, daha kansız hallederiz konuyu.
Kardeşim...
Bitmedi şu canım filmlerle meseleniz bir türlü.
Evet, onlar gerçek akrep değildi....
Evet, 8’inci yüzyılda stabilize yol yoktu, plastik gömlek düğmesi icat edilmemişti, amalgam diş dolgu malzemeleri henüz kullanılmıyordu, Anadolu halkı da Woodstock Festivali’nden çıkmış hippi gibi bandana takıp gezmiyordu dağda bayırda...
Evet, arkadan uçak, tanker, otomobil geçmesi mümkün değildi...
Evet, kalkanlara koli bandıyla desen yapılmıyordu o tarihlerde veya herhangi bir tarihte...
Evet, Bizans askeri kolunda dijital saatle gezmiyordu...
Ve evet, Cüneyt Arkın atlı veya atsız her türlü akrobatik çılgınlığı dublör kullanmadan yapsa da, bu uğurda başına gelmedik kalmasa da (eli kopuyordu gerçekten de bir filmde) kafasını canlı akreplerin arasına sokup, yüzünde yürümelerine izin verecek kadar aklını kaybetmemişti.
“Savulun Battal Gazi Geliyor”u ilkokuldayken, bir yaz tatili boyunca, Şişli Kervan Sineması’nda, bazı günler 3-4 kez izleyerek ezberlemiştim.
Filmin gazına gelerek “Savulun uleyn!” narası eşliğinde uçmaya çalışırken kafayı gözü patlatan, ağaç dalından yaptığı çakma yayla “Fiüşüvt!” efektini ağzıyla yapmak suretiyle ok fırlatan sayısız çocuktan biriydim o yaz!
Dün bazı sahneleri hatırlamak için filmi internet üzerinden izleyeyim dedim (yüz binlerce kez izlenmiş bu arada); yine baştan
sona seyrettim.
Akrepler sahteymiş...
Yok ya?!
Bakın bu son uyarımdır! Bundan sonra karşınızda beni değil Seyyid Battal’ı bulursunuz...
Çok pis ok atıyor, benden söylemesi...
Paylaş