2003'e girmemize birkaç gün kaldı. Her yıl bu zamanlar ‘‘Yeni yıl güzellikler getirecek’’ diye gaza geliyoruz ama neticede pek bir şey olmuyor.
Allah aşkına söyleyin... Geçen sene bu zamanlar diledikleriniz arasında, herkes ‘‘İstemiyorum’’ dese de artık çıkacağı kesin olan bir savaş var mıydı?.. Veya ‘‘2002'de daha da fakirleşeyim olur mu?.. Hayat standardım daha da düşsün lütfen’’ demiş miydiniz?.. Sanmıyorum ama öyle oldu...
Ben yine de olaya iyimser yaklaşabiliyorum aslında. Yeni yıl gecesi sadece ‘‘Cimbom şampiyon olsun’’ demiştim, olduk...
Ama yine de yılbaşı hadisesiyle ilgili sorular var kafamda...
Ziyadesiyle karışık halde olan kafamdan ayıklayabildiğim sorular arasında şöyle şeyler var...
***
Cimbom bu yıl şampiyon olabilir mi?.. Zor gözüküyor ama niye olmasın? Hem Beşiktaş olursa da vallahi üzülmeyeceğim. Pek çok Galatasaraylı gibi severim Beşiktaş'ı...
2003'te Slavoj Zizek'in ‘‘Kırılgan Temas’’ını okuyabilecek miyim?.. Kitapların arasından vicdan azabı şeklinde bakıp duruyor Zizek Abi... Hani hep okumayı istersiniz ama elinize alıp da bir türlü başlayamazsınız ya bazı kitaplara. Zizek'in kitabı da öyle...
Bu yıl da yeni yıl kutlamaları kapsamında Taksim Meydanı'ndaki direklere tırmanacak mı halk?.. Niye böyle bir şey yapıyorlar? Bir açıklayan olabilir mi?.. Tedirginim...
Bu yıl da 5'inci kat ekibi olarak mini ofis partisi yapacağımız kesinleşti... Her yıl bu partide millet kendisine gelen hediyeleri yığıyor, çekiliş yapılıyor... Neyyire Özkan'ın ekibi kız ağırlıklı olduğundan enteresan durumlarla karşılaşılıyor. Mesela geçen yıl Sebati'yle Senih'e kadın iç çamaşırı çıkmıştı. Ya bu yıl da bana kırmızı dantelli külot çıkarsa?... Sanki siyah çıksa sevineceğim, saçmalamışım... Ama bu konuda da tedirginim...
Ofis partisiyle ilgili endişelerim bu kadarla kalmıyor. Öğleden sonra üç gibi yapılıyor parti. Parti bittiğinde herkes çakır keyif vaziyette oluyor. Sonra geceyarısına kadar kahve içiyorsun... Tuhaf geliyor insanlara tabii!..
***
Üç tane çeyrek bilet aldım ama evde nereye koyduğumu hatırlamıyorum. Ya o biletlere ikramiye vurursa, ya ben o biletleri bulamazsam... Zengin olduğumu bile bilmeden yaşayıp gidersem. Daha fenası, bileti paraya çeviremeyeceğim bir tarihte bulursam çeyreklerimi. Yazık değil mi bana?.. İnanmayacaksınız ama yine tedirginim...
Seri cinayetler işleyen katillerden bahseden bir yazı daha yazarsam, o yazıda ‘‘seri cinayetler işleyen katil’’ yerine, ‘‘seri katil’’ dersem, Hakkı Devrim de yine bana köşesinden fırça atarsa... Tedirginim vallahi!..
Hürriyet'in asansörleri fazla yüklendiğinde ‘‘Dooooot!’’ diye bir ses çıkıyor.
Ben de inceyim diye, dolu bile olsa ‘‘Nasıl olsa sığarım’’ diye biniyorum hep. Bugüne kadar başıma gelmedi ama ya bir gün ben bindiğimde o ses çıkarsa ve ben inmek zorunda kalırsam... Çok utanırım herhalde. 2003'te boş asansörlere bineceğim; söz veriyorum...
İtiraf edeyim ve yeni yıla bu yükle girmekten kurtulayım... Şu ‘‘Ketchup Song’’ var ya... Hani ‘Hijas Del Tomate'' diye üç kızdan oluşan bir grup söylüyor. Şarkı saçma ama biz (kastım ben ve birkaç yakın arkadaşım) manasızca seviyoruz... Evimde bu albüm var. Nick Cave'lerin arkasında saklıyorum. ayıp mı?... Değil bence. 2003'te de seveceğim kötü şarkılar olacak mı?.. Bu konuda tedirgin değilim ama...
2002'yi evde çok az televizyon seyrederek geçirdiğim için kendimle gurur duyuyorum. Ama alt katıma taşınan eleman geçen gün ‘‘Baba gel bak ne göstereceğim’’ dedi. Eleman deve gibi bir televizyon almış. Çok güzel gözüktü gözüme. Öyle bir televizyon alırsam hep seyrederim. Allahım ne olur 2003'te irademin kırılmasına izin verme.
Aslında 2003'ten beklentim herkes gibi çok fazla. Olmayacağını bildiğim şeyleri bile istiyorum. Mesela bir anda süper bir şekilde gitar çalmaya başlamak, Monica Belluci'yle çıkmak, birkaç ay Londra'da öylesine takılmak, Cimbom'a Hagi gibi bir oyuncu bulmak... Hatta abartayım ve o futbolcu ben olayım mesela. Sizin adınıza ben 'Çüş' diyeceğim, zahmet etmeyin. Uzar gider bu liste yormayayım sizi...
Netice itibarıyla, 2003 delikanlı bir yıl olsun yeter.