AZTV1’de voleybol

Kanal D sağolsun, voleybolcu kızların maçlarını verdi. Doğal olarak, sadece onların maçlarını verdi.

Fakat futbolun da olmadığı şu günlerde, insan diğer maçları da seyretmek istiyor. Bazılarını EuroSport verdi.

Fakat tamamını veren tek kanal Azeri Televizyonu AZTV1'di.

Bazı maçları oradan takip ettim.

Mesela bugün (Hollanda'yı 3-1 yendiğimiz gün) Almanya-Rusya maçını oradan takip ettim.

*

Not aldığım cümleleri aktarayım:

‘‘Grün'ün derbesi (zerbe gibi söylüyorlar aslında; darbe diyor ama) sahaya düşer...’’

‘‘Oyundan en yahşı, en meraklı epizodları (bölümleri) izliyirik.’’

‘‘Hesap arasındaki fark ikiye yinir.’’

‘‘Time-out'ın vakti bitir.’’

‘‘Silvestır derbeyi inançsız vurdu.’’

‘‘Ruslar hesap arasındaki farkı 3'e kaldırdı.’’

‘‘Buaga hesabın beraberleşmesine imkan vermir. Hesap 10-11'dir.’’

‘‘Almanya komandası topu meydana dahil edir.’’

*

Sakın dalga geçtiğimi falan düşünmeyin. Çok sempatik geldiği için bunları aktardım. Gülünecek bir durum olsa, onlar da bizim konuşmamıza gülerler herhalde di mi?

Grup isimleri hadisesi tadında kalsa diyorum

Geçen hafta, ‘‘Grup isimleri nereden geliyor?’’ dedik ve bazı mühim müzik topluluklarının isimlerinin kaynaklarını yazdık.

Bu arada Moby Dick'in yazarı Herman Melville'i, Henry Melville yapmışız zaten kusura bakmayın.

Her neyse... Arkadaşlar, kıymetli okurlar, silah arkadaşlarım. Sorularınızla tek tek başa çıkabilmem için kendimi klonlatmam gerekiyor.

Bir de yorumlar var tabii: ‘‘Ya elin değmişken bir baksana, Beatles'ın adının Beat Kuşağı ile ilgili olduğu da söylenir. Hele bir incele bakim...’’ gibi.

Bildiklerimi yazdım. Daha yazamadığım çok topluluk var elbette ama, hangi birini yazayım, bana da yazık di mi?

Ancak Jethro Tull hakkında bana ufak çaplı (10 soru filan) bir sınav yollayan arkadaşa bu vesileyle seslenmek istiyorum: Öyle, boşlukları doldurun şeklindeki soruları cevaplayacak kadar hakim değilim Jethro Tull'a.

Daha doğrusu 1-2 grup dışında hiçbir gruba o kadar hakim değilim.

Ama Jethro Tull'un adını 18'inci yüzyılda yaşamış mucit bir çiftçiden aldığını biliyorum.

Bir de AC/DC için o kadar çok rivayet geldi ki. Anti Christ-Death To Christ diyene mi inanacaksın, Anti-Christ-Devil's Child diyene mi?... Herkes haklı diyelim olsun bitsin di mi?

İnanması zor belki ama Cimbom'dan iyi haber var

Galatasaray taraftarının bu sezon üzülecek yeri kalmadı desek yeridir. Neyse, mühim olan itibarı kaybetmemek diyelim bari...

Bugün Galatasaray taraftarları belki inanmakta zorlanacak ama onlara iyi haberlerim var.

Belki biliyorsunuzdur, Galatasaray'ın yıldızları, geçen hafta Fenerbahçe'nin yıldızlarını 1-0 yenerek şampiyonluğu garantiledi.

‘‘Artık o ligi mi takip ediyorsun?’’ diyenler çıkacaktır. Evet, birkaç yıldır Galatasaray'ın altyapısını dikkatle takip ediyorum. Mümkün oldukça seyrediyorum vesaire.

Öncelikle altyapıyı mükemmel bir şekilde idare eden Ali Yavaş'ı ve küçük kardeşlerimi tebrik ediyorum.

Ama asıl bahsedeceğim konu bu değil.

Galatasaray altyapısı bu sene gurur verici bir davet aldı. UEFA, ikinci kez düzenleyeceği ‘‘UEFA Forum For Elite Club Youth Coaches’’a Galatasaray'ı da davet etti.

UEFA Şampiyonlar Ligi'nin ‘‘bütün zamanlar sıralamasında’’ ilk 16 sırada bulunan takımların altyapı sorumlularının katılacakları forum 27 Ocak'ta Almanya'da düzenlenecek.

Galatasaray'ı bu forumda Ali Yavaş temsil edecek. Diğer davet edilen takımları da sıralayayım da işin önemi daha net anlaşılsın: Real Madrid, Manchester United, Barcelona, Bayern Munich, Juventus, Milan, Ajax, Borussia Dortmund, Valencia, Porto, Arsenal, GALATASARAY, Dinamo Kiev, Leverkusen, Rosenborg ve Deportivo La Coruna.

Bu arada bir de turnuva var. 9-23 Şubat tarihleri arasında İtalya'nın Viareggio kentinde bu yıl 56'ncısı düzenlenecek olan Coppa Carnevale'ye katılmak üzere davet aldı Galatasaray gençleri.

Turnuvaya Milan, Juve gibi İtalyan devlerinin yanı sıra 11 ülkeden seçilmiş takımlar da katılıyor. 1984-1988 doğumlular gidiyor ama her takıma 1983 doğumlu 2 oyuncu oynatma hakkı da veriliyor.

Geçen yıl Juventus kazanmış kupayı. Bu yıl kim alacak bakalım. İlk rakibimiz Roma...

Patenti Çetin Altan'a ait olan ama diğer köşe yazarlarının da severek kullandıkları o lafı ben de kullanayım bari: Enseyi karartmayın.

Cimbom'da iyi şeyler de oluyor.

Markiz'e girmek niye mesele

Markiz Pastanesi'ne yaşım itibarıyla yetişemedim. Ama ömrümün önemli bir kısmını ‘‘Keşke açılsa... Açılıyor galiba... Vazgeçtiler açmaktan... Açılıyormuş Markiz... Yok açmıyorlarmış... Restorasyon başladı... Restorasyon yarım kaldı...’’ haberlerini dinleyerek ve okuyarak geçirdim.

Neticede geçtiğimiz haftalarda açıldı Markiz.

Açılış gecesiyle ilgili haberleri okurken ‘‘Beyoğlu'nu Güzelleştirme Derneği'nin Çiçek Pasajı'ndaki yıllık eğlencelerinin haberlerini’’ okuyormuş gibi hissettim kendimi.

Hani Beyoğlu'na adım atmayan insanlar, senede bir gün Beyoğlu'nda toplanıyorlar, onda da Pasaj'ın kapılarını dev perdelerle kapatıyorlar ya; işte öyle bir şey.

Markiz Pastanesi'ne elimiz mecbur bir şekilde gideceğiz elbet. En azından yıllardır camına burnumuzu dayamak suretiyle incelediğimiz duvarlarını dünya gözüyle görmek için gideceğiz.

Ama içimde kendimi orada rahat hissedemeyecekmişim gibi bir his var.

Çok uzak, çok soğuk duruyor. Sanki girsem kavruk kalacağım.

Sanki Türk filmlerinde zengin kızın yalısındaki partiye davet edip sonra da arkadaşlarıyla dalga geçtiği ‘‘fakir ama gururlu’’ genç pozisyonuna düşeceğim...

Benim bu paranoyam yetmezmiş gibi, sevdiğim bazı köşe yazarları ağız birliği ederek ‘‘Ne o öyle Free-Shop gibi olmuş...’’ türü yazılar yazmaz mı? Yazar!..

Bu durumda, iyice tırstım tabii.

Bir süre önünden geçip içeriyi keserim... Bir gün de cesaretimi toplayıp girerim içeri.

Acaba hakikaten öyle şapkalı kadınlar oturuyor olacak mı içeride ?

Acaba kravat mı takmalıyım?

Acaba garsonlar ‘‘Sen buraya ait değilsin’’ gibilerden mi davranıyor insana?

Acaba ne sipariş etmek gerekiyor?..

Acaba hiç gitmesem mi?..
Yazarın Tüm Yazıları