Paylaş
Bu stresli dönemde gelen iki galibiyeti yüceltmeyi fazla iyimser bulanlar çıkabilir, hatta galiba ben de onlara katılırım.
Ama kötümserlik de içinde bulunulan durumda bizi bir yere götürmez, gerçeklerle yüzleşmek lazım.
Ne gibi gerçekler?
Mesela “Drogba’lı takım” yok artık, yeni bir takım var sahada.
Yeni Galatasaray.
Orta sahada Bilal-Rodrigues ikilisinin “Olur mu olur, lige yeter sanki?” dedirten performanslarını artı hanesine yazalım.
Carole yerinde hiç sırıtmıyor, hata yapsa bile olumlu yönleriyle hatırlanacak kadarını sahaya koyuyor.
Denayer hem hücumda hem savunmada fayda sağladı; Podolski’nin kafayla attığı ilk goldeki asisti mükemmeldi.
PEKİ DEVLER LİGİ?
İLK yarıda kopuk kopuk oynayan, aksayan makine görünümlü bir Galatasaray vardı sahada.
Gaziantepspor’un Muhammet’le bulduğu gole çabucak cevap vermenin yarattığı heyecan bile sürükleyemedi takımı.
Küçük parlamalar; çabuk sönüşler, bundan ibaretti oyun Galatasaray için.
İkinci yarıya biraz kendini toparlayarak çıkan Galatasaray ataklarını giderek sıklaştırdı, baskının dozunu artırdı ve 11 dakika içinde galibiyet golünü çıkarmayı başardı.
Golde nöbetçi golcü olarak işbaşı yapan Umut’un vuruşu kadar, golü hazırlayan uzun menzilli Hakan Balta pasına da şapka çıkartmak gerekir.
Yeni Galatasaray’a dönelim…
İdeal kadrosunun ideal performans sunması halinde memleket sınırları içinde şampiyonluğun “olağan şüphelileri” arasında kalır zaten Galatasaray.
Ama Şampiyonlar Ligi için?
Benim bu yazının geneline yaydığım iyimserlik bile kurtarmaz; öyle gözüküyor...
Paylaş