Paylaş
Tanesi 450 Euro (yaklaşık 5 bin TL) olan ‘VIP’ biletlerin tükenmesi için yalnızca birkaç saat gerekti...
2022’nin haziran ayında Primavera Festival’de bulunacak yüz küsur bin kişi arasına girmek için gösterilen yoğun ilgi sadece bu festivale özel bir durum değil. Pandemi sürecinde müzikten, danstan, birlikte olmaktan uzak düşmüş yorgun ruhlarımızın, yaşamayı yüceltmek ve kutlamak için hemen sanata sığınması sürpriz değil...
İspanya’da Barcelona, Katalonya bölgesi en ağır darbeyi yiyen yerler arasındaydı... Bu festival bir yerde “Yıkılmadık, ayaktayız” mesajını başarıyla verdiklerini ve işlerin yoluna gireceğini gördüklerinin kanıtı...
Kendi adıma “Merhaba turist, ben aşılıyım” maskesi yerine, bir festival düzenleme iradesine güvenmeyi tercih ederim...
COVID-19’un gösteri sanatlarında yarattığı tahribat üzerine geçtiğimiz süreçte defalarca yazı yazdım, sektörün yaşadığı sıkıntıları, umut ışıklarını, gelecek projeksiyonlarını yansıtmaya çalıştım.
İşler aşılamada hız kazananlar için yoluna giriyor, pandemide başarıyla sübvanse sağlayan ülkeler hasarı “olabildiğince” hafif atlatmanın meyvesini toplamak için hazırlanıyor...
Hal böyleyken Türkiye’de yüz binlerce kişinin evine ekmek götürdüğü sektörde kaos, haklı bir isyan ve yine haklı sorulara cevap arayışı var...
1 Haziran’daki “rahatlamada” adlarının bile anılmaması müzisyenlere “Bittik!” çığlığını attırırken, uygulamalardaki mantıkdışı çelişkiler niyet sorgulamasının eşiğine getiriyor olanı biteni izleyenleri.
Hürriyet’te Fulya Soybaş’ın hazırladığı habere bakalım...
Gitarist Engin Yıldız “Bu virüs ‘AVM’ye girmem, restoranda bulaşmam ama konserde bulaşırım mı?’ diyor...” diye sormuş. Haklı mı? Haklı...
Usta orkestra şefi Tarık Sezer “COVID-19’un bizim sektörden bulaştığına dair bir rapor, belge, bulgu da yok! Hayır, suçlu bizim sektör ise 16 aydır evde oturuyoruz öyleyse salgının bitmesi gerekmez miydi? İstanbul’da sokaklar dolu, toplu taşıma ağzına kadar kalabalık. Uçağa binmeden 1.5 metre arayla bekliyorsun, bindikten sonra yan yanasın. Bunlardan hiçbir şey olmuyor ama konser yapılamıyor. Sektörün günahı ne? Arkasında başka bir şey olduğunu düşünmek istemiyoruz ama...” demiş. Haklı mı? Haklı.
Halk müziği sanatçısı Yudum, hibeler konusunda “Sektördekilerin yüzde 90’ı zaten kayıt dışı, nasıl alacak o parayı? İzmir’den, Gaziantep’ten geçim sıkıntısı nedeniyle intihar haberleri alıyoruz. Bir mesleğin var ama icra edemiyorsun, düşünsene. Bu çok acı. Lütfen artık sesimizi duyun...” diye isyan etmiş. Haklı mı? Haklı.
Nilüfer’den Erol Evgin’e, Tarkan’dan Demet Akalın’a, Gülben Ergen’den Hakan Altun’a, Harun Tekin’den Redd’e, Peyk’ten Sattas’a müzik türlerinin farklı tarzlarında, farklı görüşlerde müzisyenler 1 Haziran’da yok sayılmanın isyanını sosyal medya hesaplarından dile getirirken Kültür Bakanlığı müzisyenlere 3’er bin TL daha hibe edileceğini duyurdu.
Sağ olsun Kültür Bakanlığı elbette; ancak 1.5 yıldır evine ekmek götüremeyen dev bir kitle söz konusu ve belirtildiği gibi yüzde 90’ı da bu yardımlardan faydalanamıyor...
“Düğün dernek yapılıyorsa, restoranlarda kapalı ortamda yemek yenecek duruma gelindiyse, AVM’lerde gezmek serbestse bizim suçumuz ne?” diyen müzisyenlere, tiyatroculara, kapana kısılmış tüm kültür sanat bileşenlerine 3 bin TL’den önce bir cevap borçluyuz...
Müzisyenlere, genel olarak sanatçılara karşı takınılan tavır, çığlığı bastırmaya, yangını söndürmeye yetecek bir tavır değil.
130 müzisyen canına kıydı...
Tek sermaye olan enstrümanlar, tesisatlar yok pahasına satıldı...
Borca batıldı, zaten ince bir tele bağlı olan umutlar uçtu gitti.
Hal böyleyken, çifte standart uygulanarak ellerinin kollarının bağlanmasında kasıt aramaya başlıyor sanatçılar.
“Açık havada, kurallara uyarak konser yapılmasında bir engel var ise daha büyük kalabalıkları daha sağlıksız ortamlarda toplayan etkinliklere nasıl izin veriliyor?” sorusu yakıcı bir soru ve cevaplanması şart...
Meşhur “Algı yapıyorlar algı” damarını kullanarak özetlemek gerekirse...
Hayata dönüşün işareti kamu spotlarında beliren “Sevgili turist, aşılıyım ben” yazılı maske sevimsizliğinden mi ibarettir?
O maskeye inanmam ama bir konser verebilecek rahatlığa erişmiş ortama inanırım...
Müziğe, tiyatroya, tüm sahne sanatlarına, kültüre, eğlenceye kapılarını (elbette tedbirlerini de örnek seviyede alarak) açmış bir ülke olmalıyız.
Algı dediğin böyle düzeltilir...
Paylaş