Meslekteki ustam olması itibarıyla kısaca "Usta" olarak hitap ettiğim Ayhan Atakol’un "akıl defteri" dediği bir defteri vardır. Yıllar önce defteri işaret edip "O ne usta?" dediğimde "Akıl defteri...
Küçük notlar almak gerekiyor bazen, onları yazıyorum; aklıma gelen şeyleri, bir yerde okuduğum ama aklımda tutamayacağımı düşündüğüm bilgileri not ediyorum" demişti. Özenmiştim ama klasik tembelliğimle özendiğimle kalmıştım. Çok sonraları ustamın izinden gitmeye karar verdim ve ben de bir akıl defteri tutmaya başladım. Bu defterler, özellikle son yıllarda elim ayağım olmaya başladı. Tabii benim defterler ustamınki gibi güzel olmuyor. Bu sebepten dolan defteri atıyorum, saklamıyorum. Biri görür de "Bu çocuk bildiğimiz manada salozmuş" der diye korkuyorum. Benim defterlerde bakkal siparişleri de var, resim konusunda artık kalbimi kırmaya başlayan yeteneksizliğimin örnekleri de... Televizyonda bir şey seyrettiğimde, bir yerlerde enteresan olabileceğine inandığım şeyler okuduğumda hemen önümdeki sehpada bekleyen kaleme davranıyorum ve akıl defterime not alıyorum. Bugün okuyacaklarınız işte bu defterden alındı.
EKSTREM AKİM’İN ADALETİNE HASTAYIM
20 Nisan Perşembe. Reality TV’de "Eye For An Eye/Göze Göz" diye bir program var. Stüdyoda mahkeme ortamı yaratılıyor.
Gerçek hayatta biriyle davası olan, Extreme Akim Abi’ye (Ekstrem Akim diyelim biz ona, Akim adı, soyadı da Anastopoulo) koşuyor.
Ekstrem Akim, televizyon yıldızına dönüşmüş gerçek bir hukukçu.
İki tarafı da dinliyor ve kararını açıklıyor.
Karar, muhakkak kamu vicdanına (En azından stüdyodakileri ve ekran başındakileri) "Oooooh, içimin yağları eridi" dedirtecek türden oluyor.
Mesela bugün, bir arkadaşı aracılığıyla tanıştığı adamla evinin taşınması konusunda anlaşan, ancak evi tamamen soyulan (İç çamaşırlarına kadar almış namussuz) bir kadın vardı.
Ekstrem Akim önce kadını, sonra da evini soyan adamı dinledi ve kararı açıkladı:
"Şimdi size profesyonel bir taşıma şirketi ayarlıyoruz ve yarım saat de süre veriyoruz. Gidin bu adamın evinden ne istiyorsanız alın!" dedi.
Kadın ekiple birlikte hırsızın evine gitti. Bu arada adam da sıfır numara salakmış. Kadından çaldığı televizyonu gardıroba saklamış, sanki bulunmayacakmış gibi...
Neyse, kadın adamın üstündeki tişörte kadar aldı.
Ekstrem Akim’in adaletine hastayım, özet olarak.
BANA YENİDEN VİTES DEĞİŞTİRTEN KADIN
17 Nisan Pazartesi. Q Dergisi’nin birkaç ay önce vermiş olduğu "Ivır Zıvır Bilgiler Kitabı"nda bulduğum şahane ıvır zıvır bilgileri okuyorum.
Orada gördüğüm bir web sayfası dikkatimi çekiyor.
Web sayfasına www.gearchange.org adresinden ulaşılabiliyor.
Otomobil kullanmadığım için duruma pek hakim sayılmam.
Fakat şarkının gazına gelip vites değiştiren yüzlerce taksi şoförü, minibüs şoförü tanıdım; yakın arkadaşlarımın insanlıktan çıkışlarına şahitlik ettim.
Web sayfasında insanoğlunun kötü şarkılar eşliğinde gaza gelip vites değiştirmeleri üzerine epeyce laf ediliyor, güzel makalelere ulaşma imkanı tanınıyor ve gaz şarkılarından örnekler veriliyor.
Girdim baktım. Şarkılar arasında ABBA’nın "Money, Money, Money" adlı şarkısı, Bon Jovi’nin (Olmazsa olmazdı bence de) "Livin’ On A Prayer"ı, Chicago’nun "You’re The Inspiration"ı (Aman aman aman!) gibi şeyler var.
Siteye girenler tam listeyi görür.
Bir de dilerseniz şarkılardan küçük örnekler dinleyebiliyorsunuz.
Petula Clark’ın "Downtown"ını tıkladım ve hayatım karardı.
Meğer Petula Clark bu şarkıyı Almanca olarak da söylemiş.
Geçen haftalarda Hollanda Pop Müziği’nin çok kötü bir şey olduğunu yazmıştım ya...
Bugün aynı konudaki fikrim sorulsa "Pardon, daha Petula Clark’ın Almanca seslendirdiği ’Downtown’ı dinlememiştim" derim...
FIKRALARLA TÜRKİYE ŞOKU
14 Nisan Cuma. Kanal 7’de "Fıkralarla Türkiye" diye bir yazı ilişti gözüme. Bütün cesaretimi toplayıp, Kanal 7’ye sabitlendim.
Ancak Fıkralarla Türkiye’yi beş dakika seyrettikten sonra, cesaretten daha fazlasına ihtiyacım olacağını anladım, hiç niyetim olmamasına rağmen kalkıp bir içki aldım.
Programda, çoğu yöresel lezzet tadında (Karadeniz fıkrası vesaire) olan fıkralar canlandırılıyor.
Benim seyrettiğim bölümün sunucusu İsmail Türüt idi. Sürekli sunucu da olabilir, hata yapmayalım.
Bir noktada şu anonsu yaptı: "Fıkra bizim işimiz, taklitlerden sakınınız..."
"Fıkralarla Türkiye"nin bir de taklitleri türemiş ha? Televizyon seyretmek giderek riskli bir hal alıyor...
BOŞVER ARKADAŞ DEDİRTEN KONU ÖZETİ
19 Nisan 2006 Çarşamba.
Öğleden sonra kadın programları arasından slalom yaparak ilerliyorum zap aleti yardımıyla.