Evin duvarlarında üç adet konser posteri asılı: Bob Dylan, Bob Marley ve Patti Smith.
Dört tane de sergi posteri var: Lene Berg’in Hegel sergisi, kış sporlarını resmetmiş Walde’nin sergisi, Sigmund Freud’un Viyana’daki evi ve bir Schiele/Kokoshka sergisi.
Bunlara sevdiğim bir ressamın tablosuyla, Pekos Bill’in "Hayalet Adam" sayısının büyütülmüş kapağını eklediğinizde evin "genel sergi raporu"nu çıkartmış oluyoruz. Saydıklarıma ek olarak ara sıra asıp kaldırdığım, bakmalara doyamadığım film posterleri de var.
Fakat bir poster/afiş koleksiyoneri sayılmam.
Çünkü bu işe sardıran kimseler tanıdım, posterleri ve fuaye kartlarını birbirine ekleyip dünyayı turlayabilecek şahıslar gördüm.
Benimki "espri" niteliğindedir. Bir de mecbur kalmadıkça röprodüksiyon almamaya çalışıyorum. O zaman fiyatlarda roket efekti beliriyor falan filan.
*
Ancak poster kitabı gördüğümde beni kimse tutamaz. Eski film posterleri, propaganda posterleri, reklam posterleri, konser posterleri, dönem posterleri...
Rus Avantgarde Film Posterleri mi?.. Koy sepete!
Meksika Film Posterleri?.. Kaçırırsam ağlarım!
Korku Filmleri?.. Bayılırım, yetinmem, ayılıp tekrar bayılırım!
Saul Bass’ın film posterleri, Polonya ve eski Çekoslavakyalı ustaların mesela Jan Lenica’nın çalışmaları sadece kitap boyutunda da olsa evde durur.
Posterin kolay ulaşılır ve saygı gösterilerek (iyi ve uygun çerçeve, belki biraz ışık)kullanılırsa çok iyi sonuç verecek ideal sanat objesi olduğuna inanırım.
En azından evimde posterlerimle mutlu olduğumu söyleyebilirim.
Beyoğlu’nda hala orijinal ve uygun fiyatlı posterler var.
Dergilerden çıkan posterler, üzerlerine 10-15 yıl yatarsanız iyi olabiliyor. Mesela öyle bir Metallica posteri buldum evi taşırken, gözlerim doldu... Arkasında da ne alakaysa Sheryl Srow var. Yine asmadım...
Galatasaray dergilerinden çıkan posterleri biraz daha saklarsam müzayedelik olurlar mesela.
Bir de 1970’lerin Alman müzik dergilerini sahaflarda bulduğunuzda kaçırmayın.
Ben öyle bir Led Zeppelin posteri yakaladım ki; vay, vay ve bir daha vay!
*
Bu muhabbetin ardından lafı Bant Dergisi’ne, Shepard Fairey’e ve posterin aslında ne baba bir sanat formatı olduğuna getireceğim.
Bant, yakından takip ettiğim bir dergi. Çok iyi işler yapıyorlar.
Kasım/Aralık sayıları aynı zamanda 50’nci sayı. Özel sayı...
Nasıl becerdilerse (Röportajda var, okursunuz) Shepard Fairey’e ulaşmışlar.
Fairey, günümüzün en popüler sanatçılarından biri.
Popüler kültürde "Obey" imgesiyle tanınan bir nevi yaşayan efsane.
Onaylamadığı, ikna olmadığı birini çizmiyor. Mesela Obama için yaptığı "Hope/Umut" posteri çok popüler oldu. McCain’i ise para için çizmesinin mümkün olmadığını söylüyor.
*
İşte Bant Dergisi, 50’nci sayı için Fairey’e bir "Atatürk" portresi yaptırmış.
Paradaki Atatürk’ü bir modern sanat şaheserine çevirmiş, yakasına da alamet-i farikası olan "Obey/İtaat Et" logosunu kondurmuş.
Bant, kapaktaki bu portreyi şahane basılmış bir poster ve çok güzel sticker’lar olarak veriyor okurlarına.
Size bir şey söyleyeyim mi?
7 YTL’ye Fairey’in sergi afişini satın alamazsınız.
Şimdi iyi bir çerçeve tasarlıyorum kafamda.
Ayarlayınca evimin başköşesinde Fairey imzalı bir Atatürk posteri olacak.