Paylaş
Dileyen “4.0 Versiyon” yerine “Dördüncü Kuşak Gurbetçi” ifadesini de kullanabilir.
Malumunuz, Ertuğrul Özkök bir süredir 3.7 milyonluk tirajıyla neredeyse Türkiye’deki gazetelerin toplamı kadar satan Alman mucizesi Bild’in de yazarı.
Ve tabii oraların da aklını fikrini karıştırıyor.
* * *
Son yazısının başlığı, sansasyonal vampir dizisi “True Blood”ın şarkısı olarak ünlenen “I Wanna Do Bad Things With You”, yani Türkçe şakırsak “Seninle Kötü Şeyler Yapmak İstiyorum” idi.
Peki kiminle “kötü şeyler yapmak” istiyordu Özkök? Almanya Devlet Başkanı Christian Wulff ile.
Niye? Çünkü “İslam da Almanya’nın bir parçasıdır” mesajı vererek kendi kamuoyunun en azından bir bölümünü öfkelendirmeyi göze almış olan Başkan Wulff, Kurban Bayramı’nda kutlama mesajı yayınlamayı unutmuştu.
Artık çarşı mı karışır, KaDeWe mi karışır ben bilmem.
Artık Wulff telefona sarılıp Bild’in yayın yönetmeni Kai Diekmann’ı arayıp “Ach mein gott! Das ist Multi-Kulti shock!” diye feryat mı eder onu da bilemem.
Bir Türkiyeli Türk yazar (Beyaz/Weiss), Almanya’da, İngilizce başlıklı bir yazıyla ortalığı karıştırıyor, ben sadece bunu bilirim.
* * *
Bu arada gözünüz aydın Şansölye Merkel. Dördüncü Kuşak Alamancı, uyum sorununu aşmış (Wagner dinleme maratonu tamamlamışlığı var, en sevdiği romanlardan biri Thomas Mann’ın Venedik’te Ölüm’üdür vb.) bir şekilde piyasada.
İlk kuşak orada yabancıydı.
Bakınız 40 saat tren yolculuğuyla Almanya’ya ulaştıktan sonra kötü şartlarda yaşamaya ve çalışmaya mecbur bırakılan Türkler.
İkinci kuşak hem orada hem burada yabancıydı.
Bakınız rahmetli Kemal Sunal’ın “tüylü şapka” ile “Türko-Punk” arasına sıkışmış kahramanı Gurbetçi Şaban.
Üçüncü kuşak, bir yerde iki pasaportu da yırtıp dünya vatandaşlığına yürüdü.
Bakınız Fatih Akın, bakınız Mesut Özil.
Şimdi dördüncü kuşak geldi.
İyi okuyun, hayırlı olsun, kolay gelsin.
(Not: Merak edenler için not düşeyim. Ertuğrul Özkök’e sordum, yazılarını Türkçe yazıyor, Almancaya çevriliyor.)
Prenses Pembo’nun dil seçimi
FANTASTİK Türk Sineması’na ilgimi, sevgimi, bağlılığımı bilen bilir. Cücü’nün (Cüneyt Baba... Malkoç, Cüneyt Arkın) filmleri, usta yönetmen Yılmaz Atadeniz’in “Kilink Uçan Adama Karşı”, “Yılmayan Şeytan” gibi klasikleri filan kalbimde yaşar, bayılırım seyretmeye.
Pazar öğlen saatlerinde kanallar arasında sekerek gezerken bu tarzın klasiklerinden “Pamuk Prenses ve 7 Cüceler”e denk geldim.
1970 yapımı olan, Zeynep Değirmencioğlu ve Salih Güney’in oynadıkları film dönemin şartlarına göre “enfes” çekilmiştir.
“Dur kaydedeyim” dedim dijital platformun sağladığı imkânı kullanarak.
Fakat ses yok! Sesi biraz daha yükselttim, ı-ıh!
Kanala neden sonra baktım ki TRT Şeş.
Zaten filmin adı da sağ alt köşede nal kadar yazmakta: “Heft Qambostan Û Prenses Pembo”.
* * *
Dijital platformun kayıt etmek dışında sunduğu bir diğer imkân da “dil seçimi” tuşu.
Filmleri, dizileri, maçları “orijinal” sesiyle veya “dil seçimi” tuşu marifetiyle “Türkçe” olarak seyredebiliyor/dinleyebiliyorsunuz.
“Acaba?” dedim, tuşa dokundum, orijinal sesi seçtim ve Pamuk Prenses ile Yedi Cüceler Kürtçe konuşmaya başladılar.
Bunu “Vay efendim, niye Türkçe yok!” diye hödükçe bir efelenme için yazmıyorum.
Fikrim sorulsa, isteyen kanalların “dil seçimi” tuşuyla çift dilli yayın yapmasına da itiraz etmem zaten.
“İleri” değil “Hiper” demokrasiye geçilebilir teknoloji marifetiyle.
Dil seçimini Türkçe, Arapça, Kürtçe, Zazaca, Rumca, Ermenice vesaire yaparsın, dijital imkânlar elini tutmaz.
Hem tartışma programlarına en az 2 yıllık malzeme sunmuş olursun, fena mı?!
Ama dikkatimi çekmedi dersem yalan olur. Türkçe kısmını olduğu gibi bırakamazlar mıydı?
Bakın seyirci kaybetmiş oldunuz TRT Şeş.
Benden söylemesi...
Paylaş