1960’lar kapıyı çalınca

İki hafta önce her zaman dergi aldığım gazete bayine uğradığımda Mojo’nun özel sayısını gördüm: Mojo ‘60’s... Bir tür zaman kapsülü. Yoğunlaşan nostalji atağıyla başa çıkamayacağımı hissedince, zaman ayarlarımı 1960’lara çevirdim

Bundan birkaç yıl önce hemen her plak meraklısının yaptığı türden bir ‘kategorizasyon krizi’ sırasında (Bakınız Nick Hornby’nin High Fidelity kitabı) en çok hangi ‘10 yıllık süreçten’ plak bulundurduğumu merak etmiştim.
1980’lerden çok plak çıkmıştı. Ama şaşıracak bir durum yok bunda. Sevdiğim pek çok indie-rock grubu 1980’lerde faaliyet göstermişti. Buna ‘gizli zevk’ kontenjanından gençlik takıntılarını ve bir ara kafayı taktığım, hâlâ da severek dinlediğim ska klasiklerini ekleyince epeyce plak çıkıyordu.
1970’ler ve 1990’lar umduğumdan azdı. Haydi 1990’larda bir heyecan CD’lere yüklenmiştim ama ya 1970’ler?
Tabii ki Pink Floyd ve Lez Zeppelin’ler, Steely Dan ve T-Rex’ler filan gırla... Ama yine de daha fazla plak beklerdim 1970’lerden.
Peki birincilik? Tabii ki 1960’lardan çıktı.
Sevdiğim, dinlediğim ve halen elimin ilk uzandığı çoğu plak 1960’lardan.
Bob Dylan’dan 13th Floor Elevators’a, Beatles’dan Jimi Hendrix’e, Animals’dan The Skatalites’e kocaman bir liste.
Sevdiğim grupların en sevdiğim albümleri 1960’lardan...
Kaldı ki nostalji manyağı bir adam değilim.
Yeni gruplara, yeni seslere kapım her zaman sonuna kadar açıktır.
Ancak o yılların sound’unun yeri başka; aşılamıyor işte...

SWINGING 60’S SİNYALİ

Twitter’da takip ettiğim, millete tavsiye ettiğim bir hesap var: twitter.com/swinging60s.
İşi gücü 1960’lar olan bir adres: Sinema ve müzik yıldızlarının efsane fotoğrafları, gazete/dergi reklamları, moda ikonları, klipler vesaire...
Sanal alemde gündem manyak bir hızla tüketilirken, laf sokuşturmalar akıp giderken, parlak tespitler havada uçuşurken bir anda ‘swinging60s’ sinyal çakıyor:
Michael Caine’in ‘Alfie’den afili bir fotoğrafı, bir Elke Sommer veya Jane Birkin veya Brigitte Bardot güzelliği...
Günün orta yerinde aklınızda hiç yokken gelip anı kurtaran bir şarkı; mesela The Rolling Stones’dan ‘Honky Tonk Women’, mesela 13th Floor Elevators’dan ‘You’re Gonna Miss Me’.
Andy Warhol ve Nico’nun bir parti hatırası, Jane Fonda’nın Barbarella halleri...
Zamanı kırmak, sonra kaldığın yerden devam edebilmek için güzel bir teselli ikramiyesi...
Bundan 50 yıl önce, 1961’de güzel ve tuhaf alametler beliriyordu dünyada.
Motown cephesinde The Supremes doğuyordu mesela.
The Beatles, Liverpool’un daha sonra kendi efsanesine sahip olacak kulübü Cavern’da ilk kez sahneye çıkıyordu mesela.
Bill Haley & His Comets’i ‘Twist’i hediye ediyordu rock’n roll dünyasına mesela.
Ve mesela, Liverpool’dan binlerce kilometre ötede The Beach Boys, ilk 45’liğini, ‘Surfin’/Luau’yu yayınlıyordu.
Patlayacak bombanın fitili 1962’ye hazırlanıyordu bunlar olurken.
Bir yıl sonra Mick Jagger ve Keith Richards ikilisi Brian Jones ile Londra’nın namlı blues kulübü The Ealing Club’da tanışacaktı.
Ve ondan bir yıl sonra da Elvis’in yerini Bob Dylan, The Beatles, The Spencer Davis Group ve diğerleri almaya başlayacaktı
Rock devrimi başlamıştı ve hiçbir şey bir daha aynı olmayacaktı...

BİR TÜR ZAMAN KAPSÜLÜ

İki hafta önce her zaman dergi aldığım gazete bayine uğradığımda Mojo’nun özel sayısını gördüm.
Şık bir ‘kutu kapak’ içinde, kuzu gibi yatan derginin tematik bir sayısı: Mojo ‘60’s...
Kapakta The Beach Boys elemanları gülümsüyor. Kapak konusuna gönderme; efsane albüm ‘Smile’ın öyküsü.
Derginin asıl sürprizi, benim gibi plak manyaklarının aklını başından alacak türden: The Beach Boys’un ‘Cabin Essence’ının 45’liği.
B yüzünde de ‘Wonderful’un bulunduğu sarı plak tam ‘ara ki bulasın’ denilen türden bir güzellik.
Dergi tamamen 1960’lardan haberler, gün ışığı görmemiş fotoğraflar, yayınlanmamış röportajlar, birinci el tanıklık öyküleriyle dolu.
Bir tür zaman kapsülü...
Yoğunlaşan nostalji atağıyla başa çıkamayacağımı hissedince zaman ayarlarımı 1960’lara çevirdim.
Dylan’dan girip Beatles’dan çıkan bir tek kişilik DJ’lik performansı yaptım önce.
Sonra da oturup bir ‘Blow-Up’, bir de ‘Butch Cassidy and the Sundance Kid’ seyredip huzura erdim.
Size de ara sıra tavsiye edeceğim garantili bir rehabilitasyon yöntemi.
Peace!..
Yazarın Tüm Yazıları