KÜLTÜR ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın Göztepe taraftarlarına verdiği söz başını ağrıtabilir.
Olaylar şöyle gelişti... Salı akşamı CNN Türk İzmir’de nabız tutuyordu. AKP İzmir adayı olan Ertuğrul Günay, şehirde geziyor, ziyaretler yapıyor, el sıkıyor... Bu ziyaretlerden biri de bu yıl şampiyon olan, köklü ve güzide kulüplerimizden Göztepe’nin Yalı Derneği’ne. Meşalelerle, tezahüratlarla karşılanıyor. İyi, güzel, şahane. Bu sırada Göztepeli taraftarlar Günay’dan “10 bin meşale” sözü alıyor. 10 bin meşale? Hımmm... İzmir, bir problemimiz var! Ertuğrul Bey, sizin problem biraz daha büyük...
Ertuğrul Günay bu sözünü tutarsa, 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanır. Bunu ben demiyorum, nisan ayında yürürlüğe giren “6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun” diyor. Kanunun 12’nci maddesinin birinci fıkrasında, b bendinde “Spor alanlarına sokulması yasaklı maddeler” sıralanırken “patlayıcı, parlayıcı, yakıcı yanıcı maddeler” deniyor ki; kastedilenlerden biri (hatta birincisi) meşaledir. Meşale, tribünde yakıldığında uzaktan harika görüntü veren ama tehlikeli bir madde. Görüntüsüne ben de bayılırım ama yasak işte ve yasak olması da gayet mantıklı. 6222’nin 13’üncü maddesi de aynen şöyle: “12’nci maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamına giren alet veya maddeleri seyircilere temin etmek amacıyla spor alanına sokan veya spor alanında seyircilere temin eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
Yani Sayın Günay, 10 bin meşale sizi yakar. Onun yerine pankart, bayrak bütçesine katkıda bulunun ama onu da Altay’a, Kaf-Kaf’a, İzmirspor’a açıklamak güç olabilir. Benden söylemesi.
Su küçüğün, propaganda büyüğün
SÖZE “Eee, ne demiş atalarımız?” diye başlandığında ara sıra “Yine ne demişler abi!” tepkisi versem de, doğruluklarını kabul ederim, hürmet ederim, feyz alıyormuş gibi yaparak kafamı hafifçe sallarım. Yüksek Seçim Kurulu’nun “Radyo ve televizyonda propaganda” temalı kararını okurken “Su küçüğün, söz büyüğün” ne demekmiş bir daha anlamış oldum. Oh, çok şükür!
12 Haziran’da medyanın pompa mekanizmasına göre AKP, CHP, MHP yarışacak gibi dursa da, bağımsız adaylar hariç 15 siyasi parti var. Bu partilere TRT’den 5 ve 11 Haziran’da görüşlerini, projelerini, dertlerini aktarabilmeleri için süre tanınacak kanuna göre. Ne kadar süreleri var peki? 5 Haziran’da 10 dakika, 11 Haziran’da 10 dakika. Meclis’te grubu bulunan partilere (AKP, CHP, MHP) 10’ar dakika daha süre verilecek. Ana muhalefet partisi olarak CHP’ye bir 10 dakika daha tanınıyor. İktidar partisi AKP’nin de 20 dakikalık ek süresi var.
“Yahu zaten hangi kanalı açsan AKP var, CHP var, MHP var” efelenmesine geçmeden bir başka farklı uygulamayı da okuyun isterim. Meclis dışındaki partiler 10’ar dakikalık konuşmaları sırasında ekranda “Necefli Maşrapa” modeli, masanın arkasında konuşan bir adam/bir kadın olarak belirecek. AKP, CHP ve MHP’nin ise “ekstra görüntü” kullanma hakkı var. Mesela Erdoğan/Kılıçdaroğlu/Bahçeli konuşurken jetler uçabilir, duble yollar uzayıp gidebilir, tünellere girilip çıkılabilir, kavşaklarda dön baba dönülebilir, vatandaşla öpüşülebilir (çizgiyi geçmemek kaydıyla!), püskevit yenilebilir. “Büyüklere” böyle bir Hollywood açılımı sağlanabilirken, “küçükler” sade görüntüye tirit takılmak durumunda. Stüdyoda sinek uçmasına “Hareket oldu bari” diye sevinseler yeridir. 10 dakikada anlattın anlattın derdini yani; yoksa “yüz on sekiz abidik”i arayıp Marko Paşa’ya ulaşmaya çalışacaksın birader.
Söz hakkı, allı pullu-karanfilli güllü görüntü kullanma avantajı, propaganda imkânı büyüğünmüş; bir daha görmüş olduk. O zaman küçüğüm, senin payına da su düşüyor. Bu manzara üstüne soğuk soğuk içersin artık; afiyet olsun. Not: Şimdi bu yazıdan sonra bağımsızlardan mesela Sırrı Süreyya Önder arayıp “Yahu bize su bile yok” dese hakkıdır. Bir cevap veremem.