Paylaş
Bir basamak daha yükselmek, biraz daha yetki sahibi olmak için çabalayanlarla karşılaşırız sık sık.
* * *
* Umduğuna ulaşanlar vardır, ulaşamayanlar vardır.
* Oturduğu makama güç katanlar vardır, oturduğu makamdan güç alanlar vardır.
* “Ben neymişim meğer” diye düşünenler vardır, “Kısmet işte” diye karşılayanlar vardır.
* “Artık beni kimse durduramaz.” hayaline kapılanlar vardır, “Buralar emanettir, geçicidir, önemli olan emaneti yüzümüzün akıyla teslim etmektir.” diye bakanlar vardır.
* Durumun farkında olanlar vardır, hayal âlemine dalanlar vardır.
* Oturduğu koltuğun albenisine kapılanlar, taşıyamayanlar vardır; “Biraz da kendime zaman ayırayım, gitme zamanım geldi artık.” diyenler vardır.
* Kendisi oyunun dışında kaldığı için yapılanları acımasızca eleştirenler vardır; objektif olarak değerlendirenler vardır.
* Geldiği gün, er geç gideceğinin bilincinde olanlar vardır; artık ömür boyu bu koltuklarda oturacağını sananlar vardır.
* Yükseldikçe, etrafına tepeden bakanlar vardır; yükseldikçe nezaketi artanlar, tevazusu çoğalanlar, büyüdükçe “küçülenler” vardır.
* Gariban geçmişinden utananlar, saklayanlar vardır; geçmişinden, geldiği yerden onur duyanlar vardır.
* Arkadaşlarını, dostlarını, akrabalarını bile unutanlar vardır; varlığını onlara borçlu görenler vardır.
* Üstlerine aşırı, abartılı iltifatkâr; astlarına değer vermeyen, önemsemeyenler, onları yok sayanlar vardır.
* İşiyle ilgili düşüncelerini, nezaket sınırları içerisinde üstlerine çekinmeden söyleyerek, işlerin olumlu gitmesine katkı verenler vardır; sürekli olarak, “İsabetli düşünmüşsünüz efendim.” diyerek, bu dünyadan hiçbir iz bırakmadan gidecek olanlar vardır.
* Katlanılanlar, katlananlar vardır.
* İnsanların sırtında yük olanlar, insanları sırtında taşıyanlar vardır.
* Kurumların sırtında kambur olanlar vardır, kurumlarını sırtlayanlar vardır.
* Bir görevden gidince dünyası başına yıkılanlar, yer ile yeksan olduğunu sananlar; hayata, çevresine, topluma küsenler vardır; yoluna devam eden, hayatı anlamlı hâle getirenler vardır.
* Sadece hatıraları olanlar, geçmişte yaşadıklarından başka anlatacak hiçbir şeyi kalmayanlar vardır; hayallerinin, hedeflerinin ve planlarının peşinden gidenler vardır.
*
Hangisi daha fazladır, bilmiyorum.
AÇILAN KAPILAR, KAPANANDAN ÇOKTUR
Sık sık, “Gün, bir günden ibaret değildir.” derdi merhum Akif İnan.
*
Hayat, sayılı ama birçok gün barındırır içinde.
*
Ve ne çok kapı var:
Biri kapanınca diğeri açılan.
MEMURUN ÖLÜMÜ
Anton Çehov’un, Memurun Ölümü adlı bir öyküsü var.
Yazılalı yüz yıldan fazla oldu.
Küçük rütbeli, sıradan bir memur, mutlu bir şekilde gittiği tiyatroda hapşırır ve önünde oturan sivil general, sakince boynunu siler.
Bundan sonra hayatı kararır memurun.
Korku, kaygı, endişe küçük memur İvan Dimitriç Çerviakov’un yüreğine işlemiştir.
Gider, özür diler sivil paşadan ama yetinmez, bir türlü rahatlayamaz, tatmin olamaz.
Çünkü sivil General Brizjalov memuru rahatlatacak, içine su serpecek bir söz etmemiştir.
Başına geleceklerin korkusuyla olsa gerek Çerviakov, özür dileme biçimini ve sayısını abarttıkça abartır.
En sonunda da, “Defol!” diye kovulur.
Evine gelir, üniformasını bile çıkarmadan yatağına uzanır ve ölür.
*
İvan Dimitriç Çerviakov’un hayatını karartan, hatta ölümüne yol açan, aslında basit bir olaydır, hapşırıktır.
Talihsizliği ise, önündeki kişidir.
Kendisinin de aşırı endişeli, korku dolu olması; olayları ve kişileri fazla önemsemesi hayatının sonu olur.
*
Böyle bir iç dünyamız varsa şayet, her gün, şerrinden korktuğumuz birinin boynuna hapşırır ve her gün yatağımıza uzanır, ölürüz.
Paylaş