Paylaş
Bu dönüşüm sırasında, ne yazık ki kendi kültürel kaynaklarımıza dayalı yeni değerler üretemiyoruz.
İnsanı, toplumu, hayatı kendi ürettiğimiz yeni değerler üzerinden konumlayamıyor, açıklayamıyoruz.
Bize öğretilen ve bize ait olmayan değerlerle yaşamaya çalışıyoruz.
Bu nedenle de yaşamı, ilişkileri bir yere oturtamıyoruz.
Örneğin bireysellik, en başta başkalarına güvenmemizi engelliyor.
Kendi mutluluğumuzu, en yakınlarımızın bile mutluluğuna tercih ediyoruz.
Dolayısıyla kimseye güvenemiyor, kendimizi “korumanın” çabasıyla dolaşıyoruz ortalıkta.
*
Oysa bizim kültürümüzde kendimiz için istemediğimizi, başkaları için de istememek; kendimiz için istediğimizi, başkaları için de istemek anlayışı vardır.
Hatta başkalarının üzüntüsüyle bütünleşmek, başkalarının yerine kendimizi koymak gibi bir zorunluluğumuz da vardır kültürümüzde.
*
Bireyselleşme, bizi birbirimizden koparıyor. Yalnızlaştırıyor. Her birimizi ıssız bir tepeye atıyor.
Herkes yalnız, tek başına, kendi yapay mutluluğunun peşinde, mutsuzluk kayalarına çarpa çarpa yaşıyor.
Bizi peşinden sürükleyecek, sığınacağımız, yardım göreceğimiz; ruhumuzu, vicdanımızı onaracak, besleyecek, ferahlatacak, arıtacak, içimizdeki derin yüklerden kurtaracak büyüklerimiz de bir bir ortadan çekiliyor, bireysel dünyalarına kapanıyor.
“Gemisini kurtaran kaptan” oluyor herkes.
*
İnsanların etrafında birleştiği temel doğrular, ideolojik veya düşünsel damarlar da bir bir kuruyor, kayboluyor.
Bunun yerine herkese göre ayrı bir doğru, ayrı bir düşünsel damar çıkıyor ortaya.
Ve herkes kendi doğrularının dışındakileri yanlış görüyor, kaçıyor ondan.
*
Herkes yalnız, herkes öksüz, herkes tek başına kalıyor.
*
Neredeyse herkes “Tek doğru ben, tek iyi ben, tek düşünen ben; idare edilmesi, anlayış gösterilmesi, isteklerinin yerine getirilmesi, anlaşılması, desteklenmesi gereken yalnızca ben!” diye haykırıyor.
Ben, ben, ben!
Bireyselliğin getirdiği insan tipi!
*
Tarih, herhalde bugünün insanını böyle hatırlayacak.
Kafası karışık ve bencil!
ATASOY MÜFTÜOĞLU İLE YENİDEN
Geçtiğimiz günlerde Atasoy Müftüoğlu, Ankara Hamamönü’ndeki Kabakçı Konağı’nda “Yeni Bir Dil Oluşturmak” başlıklı bir konferans verdi.
Konferansa, entelektüel kaygısı yüksek bir dinleyici kitlesi katıldı. Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki ve belediye çalışanları da oradaydı.
*
Bilge insanlar gittikçe azalıyor.
Düşünce üreten, düşündüklerini paylaşan, toplumda karşılığı olan kişi sayısı çok fazla değil.
Popülizmin albenisine kendisini kaptırmadan, savrulmadan; temel değerlerimizin mücadelesini veren, doğru bildiğini tereddütsüz ortaya koyan insan sayısı da bir hayli sınırlı.
*
Atasoy Müftüoğlu; M. Akif Ersoy, Necip Fazıl Kısakürek, Sezai Karakoç çizgisinden geliyor.
Düşünce ve eylem adamı.
Yayımlanmış epeyce kitabı var.
İslam’ın temel öğretilerinden, İslamî değerlerden yola çıkarak insanın ve insanlığın sorunlarına çözüm öneriyor.
*
Atasoy Müftüoğlu ile uzun zamandır tanışıyoruz.
Birbirimizden uzak düştüğümüz, haberleşemediğimiz zamanlar oldu.
Ama onun diri, canlı, espri ve mesaj yüklü konuşmaları; aydınlık, berrak sözleri gibi, yüzü de aklımdan hiç uzak olmadı.
*
Konferansta yan yana oturduk, konuştuk.
“Zaman zaman uzak düştüğümüz” durumla ilgili kişisel değerlendirmelerde bulundu.
Daha sık bir araya gelmemiz gerektiğini söyledi.
Mutlu oldum.
*
Önümüzdeki günlerde Atasoy Müftüoğlu’nun düşünce ve yaklaşımları üzerine yazacağız.
Paylaş