Paylaş
Arkadaşım, “Çok heyecanlıyım. Bugün annemler gelecek.” dedi.
Bu sıradan, basit cümle, ben de yoğun çağrışımlar yaptı.
Demek ki bu arkadaşımın annesi hayattaydı ve ayrı bir kentte yaşıyordu. Belli ki, uzun zamandır görüşmemişlerdi.
Bugün arkadaşımın annesi bu kente gelecekti ve heyecanlıydı.
Bir insana, anneden daha yakın hiç kimse yoktur.
Herkesin bir dayanma, kırılma sınırı vardır.
Herkes birbirine, belli ölçüler içinde ve belli düzeyde katlanabilir.
Herkesin sevgisinin, özverisinin, küçük veya büyük bir karşılığı vardır. Herkes birbirinden bir şeyler bekler. Sevgisi de, dostluğu da, arkadaşlığı da, beklentileriyle ilgilidir herkesin.
Anne ise, salt duygudur.
Hiçbir hesabı, beklentisi, isteği olmaksızın, sadece sevgi vardır annenin yüreğinde.
Üzülür, kırılır, darılır belki bazen; unutuverir sonra da.
En kızgın anında bile, evladının tırnağına taş değse içi titrer annenin.
Bırakmaz, yüksünmez, yorulmaz, söz konusu evladıysa.
Sadece sever anne, karşılıksız.
Bu dünyada, karşılıksız sevmekten daha büyük hiçbir duygu yoktur.
Örter bütün kusurlarını, annenin bağrındaki derin sevgi.
Başkası büyütürken en küçük hatalarını; anne küçültür, küçültür, yok eder sonra da kendince, senin bile aklına gelmeyecek gerekçeler bularak.
İşte uzaktaysa, bir gün çıkar gelir.
Derin özlemiyle gelir.
Bütün yalnızlıklarını, kaygılarını, korkularını alıp götüren serin bir rüzgâr gibi gelir anne.
Kucaklayınca evladını, asırlık hasretin tutkusuyla ve büyük bir gururla, burcu burcu kokusuyla gelir.
Hangi konumda, hangi durumda olursan ol, seninle gurur duyan kaç kişi var bu dünyada?
* * *
Yaşayan bir annen varsa, başka bir desteğe ihtiyacın yok demektir.
SON ÇOCUK ÖLÜNCE
Suriye’de çocuklar öldürülüyor. Solmuş papatyalar gibi cansız bedenleri, yan yana diziliyor. Empati, en güçlü anlama yöntemidir. Bir an için, kendi çocuklarımız, torunlarımız yatıyor diye düşünelim o beyaz kefenlere sarılmış hâlde, toz toprak içinde. Ölümün yüzü soğuktur, kime uğrarsa, acıtır geride kalanlarının yüreğini. Ama benzemez çocuklarınki diğer ölümlere! Sadece zalimleri değil, katilleri değil; bu dünyada kim yaşıyorsa mutlu mesut, onları da sorumlu tutarlar bu akıbetten.
* * *
Bir çocuk ölünce; çiçekler kurur, gökyüzü solar, sular kirlenir. Bir çocuk, dünyanın zembereğidir, dünya ölür. Yüreğimizde kıvranan son umut, son aşk, son sevinç, son kıpırtı da, söner. Çocuklar öldü ve bütün dünya bunu gördü. Yarın sabaha, her zamanki canlılıkla nasıl uyanabiliriz. De ki, son çocuk öldü. Dünya, sessiz, kimsesiz, insansız yaşayabilir mi?
GÖZÜME TAKILANLAR
İnsanın doğasında, başkalarının başarısını kıskanma duygusu gizlidir.
Başarısızların, geride kalanların, “miskinler”in; atak, üreten, ortaya yeni şeyler koyan kişiler karşısında kıskanma duyguları uyanır.
Başkalarını değerlendirenlerin eleştirilerine baktığımızda, çoğunun kıskançlığa dayandığını görürüz.
Başarıyı destekleyen, teşvik eden, onore eden söz ve davranışlara çok az rastlarız.
Özellikle, insanların “gıyabında”, yaptığı işlerle ilgili olumlu sözler duymak neredeyse olanaksızdır.
Kuşkusuz bütün bunlar, toplumun genel kültür yapısıyla, kendini gerçekleştirme düzeyi ile yakından ilgilidir.
Birilerinin başarılarıyla ilgili olumlu, övücü sözler duyduğunda, içinde oluşan duygu, o kişinin kalitesini belirler.
Zor olan, kendisi ortada yokken, birilerinin hakkını teslim etmektir.
Erdemli davranışsa, kendisi yokken, bilmediğin, tanımadığın halde, yaptıklarından emin olduğun kişiyi savunmaktır.
Çoğu kez, şehvetle ve koro halinde yapılan eleştiriler, sadece eleştirenleri küçültür.
Ve kalite, er ya da geç kendini gösterir.
Paylaş