Eğitimde sonuç almak zaman ister

Eğitim konusu karmaşık, zor, çetrefil paydaşları olan, dinamik bir süreçtir. Dünyada, ‘biz eğitim sorunlarımızı çözdük, yapacağımızı yaptık, artık işler yoluna girdi’ diyebilen bir ülke yoktur. Böyle bir ülke, yarın da olmayacak.

Haberin Devamı

Sekiz yüz bin civarında çalışanı olan bir kurumda, kalıcı, adaletli ve herkesi mutlu edecek personel politikaları geliştirmek, zaman ister.
Yeniden şekillenmesi ve güçlenmesi beklenen ortaöğretimin, gelişen ve zenginleşen Türkiye’nin yapısına paralel hale getirilmesi, zaman ister.
Reformlar, büyük ve köklü değişimler, zaman ister.
Ve yaptığınız icraatların sonuçlarını görmek de, zaman ister.
Millî Eğitimde, son on yılda, alt yapı konusunda çok ciddi gelişmeler yaşandı.
Birçok alanda, seksen yılda yapılanlara eşit sayılacak verilere ulaşıldığı söylenebilir.
Derslik sayısındaki, bilgisayar ve ders araç gereçlerindeki artışlar, FATİH Projesi, bunu açıkça ortaya koymaktadır.

SAKİN, SAKİN, SAKİN OLUNUZ

Öyle anlatırlar. İki Kızılderili, atlarının üstünde şimşek hızıyla giderken, birisi ansızın duruvermiş. Öteki de az ilerde durarak yanına gelmiş:
‘Niye durduk, ne oldu?’ ‘O kadar hızlı gidiyoruz ki, ruhum geride kaldı, onu bekliyorum.’

Haberin Devamı

Hayat hızlı akıyor.
Arada bir durarak ‘ruhumuzu’ beklememiz gerekiyor.
Başarı, ne çılgınca çalışmaktır; ne çok para kazanmaktır; ne de yorulmuş ruhunu bir kenara atarak, ‘şu da olsun, bu da bitsin’ diye, kan ter içinde çabalayıp durmaktır.
Başarı; ruhunla, benliğinle, kişiliğinle; onurlu, doyumlu, huzurlu yaşamaktır.
Elinden geleni yapmaktır başarı.

Hayatı, bir oyun haline getirmek; ne kendine, ne de çevrendekilere eziyete dönüştürmeden, sükûnetle işlerini yapmaktır.
Başarmakla, hırs arasındaki; çalışkanlıkla, kendini kaybetmek; bir şeyi istemekle, çılgınca peşinden koşmak; bugünle, yarın; dünle, bugün; geçmişle, gelecek; aramakla, illâ da bulmak; işinin sahibi olmakla, hayatını işine kurban etmek arasındaki ‘mesafeyi’ koruyamayanlar, bir gün pişman olacaklardır.
Eşimiz, çocuklarımız, dostlarımız, yakınlarımızdır geriye kalacak olan.
Aslolan, hakkımızda kimin ne dediği, ne düşündüğü değil; hayatın kendisidir.
Bütün imkânlarımız, yetkilerimiz, yeteneklerimiz elimizden kayıp gittiğinde yanımızda kalacak olandır aslolan.
Birkaç dakika durarak, geride kalan ruhumuzu beklersek, ‘aslolanlarla’ karşılaşabiliriz.

Haberin Devamı

ONLAR DA HAYATA DAHİLDİR

İnsan, etkiye açık bir varlıktır.
İsteriz ki, hayatımızda hiçbir terslik olmasın; herkes, aklımızı, kalbimizi okusun, ona göre davransın.
Canımızı sıkan, bazen de uykularımızı kaçıran, bizi karamsar bir ruh iklimine sürükleyen konulara, olaylara baktığımızda; önemli bir kısmı sıradan, basit ve kısa zaman sonra asla gündemimizde olmayacak şeylerdir.
Başkalarında gördüğümüzde acımasızca eleştirdiğimiz birçok tutum ve davranışın aynısının, aslında kendimizde de mevcut olduğunu hep kaçırırız.
İnsan kendini görmez.
Çünkü, bakışı başkalarına odaklıdır.

Bizim için çok önemli olan bir konuyla ilgili, yakın dostlarımızın umursamazlığı, bizi derinden sarsabilir.
Aile içindeki ters giden bir durum; çocuğumuzun özgüvensizliği, başarısızlığı; ekonomik sıkıntılarımız; yüzde yüz haklıyken, haksız duruma düşmemiz; iş yerindeki kıskançlıkların, ikiyüzlülüklerin, gereksiz kaprislerin getirdiği yük; bunların hepsi canımızı sıkabilir.

Haberin Devamı

Unutulmamalı ki, bunların tamamı hayata dahildir ve hayatın bir parçasıdır.
Hayatın olağan, sıradan bir parçası.

Yazarın Tüm Yazıları