Paylaş
Görüşmek, buluşmak için de fedakârlık yapardık.
Çankırı’nın Orta ilçesinin Özlü köyünde öğretmenliğe başladığım 1981 yılında İhsan Solmaz ziyaretimize gelmişti.
Birkaç gün sonra Amerika’ya gidecekti ve vakti dardı.
Yol iz yoktu; Ankara’dan kalkıp da Özlü köyüne gitmek büyük bir maceraydı.
* * *
1977 yılında, Kahramanmaraş İmam Hatip Lisesi son sınıf öğrencisiyken Eskişehir’deki lise öğrencisi Şakir Kurtulmuş’la mektuplaşıyorduk.
Birbirimizi hiç görmemiştik ama paylaştığımız, savunduğumuz ortak değerler vardı.
Atasoy Müftüoğlu ise Eskişehir’deki bilgeydi.
Öğrenciydim ve olanaksızlıklar içindeydim. Ulaşım zordu, her yer uzaktı ama kalkıp Eskişehir’e gitmiştim.
İçimizde güçlü bir ateş yanıyordu.
Aynı ideallerin insanları uzak yakın tanımıyor, birbirine koşuyordu.
Ruhumuz, vicdanımız, her yanımız heyecandı.
Nuri Pakdil, Ankara’da Edebiyat Dergisini çıkarıyor, hepimizi bir bilinç ve inanç bağlamında yazı ve davranışlarıyla eğitiyordu.
Hepimiz, arkadaşlarımızın her birini, dünyayı kurtaracak insanlar olarak görüyorduk.
Büyük davayı omuzlamış büyük insanlar vardı ve biz onların vizyonlarının çılgın bir takipçisi, deli divane yolcusuyduk.
İnsanın bir davasının olması, peşinden gittiği bir idealinin olması büyük bir olaydır. Hayatın anlamıdır.
İnsanın, bir ideal ve inanç bağlamında sevdiği kimselerinin bulunması da büyük bir nimettir.
* * *
Yıllar geçti.
Çoluk çocuk, iş güç, hayaller, hırslar, mevkiler, makamlar, en azından bir kısmımızı kendi yalnız dünyalarımıza itti.
İlişkiler, derin bir bilinçle buluşma yerine kişisel düzeyde kalmaya mahkûm oldu.
İdealler, kırgın, mahzun ve masum bir çocuk gibi bir köşede beklemeye çekildi.
* * *
Geçenlerde bir akşam yemeğinde dostlarımızla buluştuk.
Nuri Pakdil, Rasim Özdenören, Atasoy Müftüoğlu, Musa Çağıl, Ali Karaçalı, Fatih Yurdakul, Necip Evlice, Yaşar Ölmez, Murat Aslan, Durali Somuncu, Mustafa Aydoğan, Sadık Yalsızuçanlar, Mehmet Durlu ve yazar, düşünür gibi nitelikli insanlardan oluşan elli kadar kişi bir araya gelmişti.
Uzun zamandır görüşemediğim birçok dostumla kucaklaşma imkânı buldum, mutlu oldum.
Yan yana oturduğumuz Atasoy Müftüoğlu “Uzun zamandır ortalarda görünmeyenler için bir yöntem öneriyorum” dedi. “Şimdi, sözlü olarak müracaat ediyorsun ‘mazeretimin kabulü’ diye, sonra durumun görüşülüyor ve sonuç sana bildiriliyor.”
Ben de “Müracaat ediyorum o zaman” dedim.
Sohbet eski günlerdeki gibiydi.
Nuri Pakdil az konuşur ama sözleri her zaman anlamlı, her zaman keskindir; insanın yüreğine işler. En sıradan bir konuya bile evrensel boyuttan, üst perdeden, entelektüel, devrimci perspektiften bakar.
Nuri Pakdil varlığı ve kısa esprileri ile yemeğin yıldızlarındandı.
Atasoy Müftüoğlu medeniyet ve inanç üzerine konuştu.
Rasim Özdenören daha çok dinlemedeydi.
* * *
Geç vakitlerde dağılırken Atasoy Müftüoğlu “Müracaatınız kabul edildi Kâmilciğim” dedi, sevindim.
Şakaydı ama 1977 yılında tanıdığım ve derin izler bırakan sözlerin devamı gibiydi.
Bir köşede masum ve kederli duran çocuk sevinmiş gibiydi.
ÜÇ OKUL, ÜÇ TEMA
Bahçeşehir Koleji’nde, “Güvenli Okul Konferansı”na katıldım.
Enver Yücel İstanbul’dan gelmişti, birçok şehirde açılan eğitim kampüsleri ile başka ülkelerde kurdukları ya da kurulma aşamasındaki üniversitelerinden söz etti.
Amaçlarının “ülkemizin önüne bir eğitim vizyonu koymak” olduğunu belirtti.
* * *
ASO Teknik Koleji öğrencileriyle yaptığımız söyleşiden epeyce başlık çıkabilir.
Burada okuyan çocuklarımız, sanayicilerimizin sağladığı olanakların ve yapılan fedakârlığın farkındalar.
Kantinde satış elemanı bulunmuyor.
Öğrenci istediğini alıyor, parasını da açıkta duran para kutusuna bırakıyor.
Şimdiye kadar hiçbir aksama olmamış.
“Erdemli olmak” bu okulun en önemli teması.
* * *
Sınav Koleji’nin, Ankara genelinde düzenlediği “Bana Sevgini Renklerle Anlat” konulu resim yarışmasının ödül töreninde de anlamlı sahneler vardı.
Sınav Koleji Kurucusu Metin Özer, yarışmanın amacının “çocukların yeteneklerinin ortaya çıkarılması” olduğunu belirtti.
Eğitimin en temel amaçlarından birisi de bu olmalı.
Paylaş