Kadının ince ayak bilekleri üzerine!

Güncelleme Tarihi:

Kadının ince ayak bilekleri üzerine
Oluşturulma Tarihi: Ekim 10, 1998 00:00

Yavuz GÖKMEN
Haberin Devamı

Bir panelde konuşmak üzere Kopenhag'a gitmiştim. Birkaç yıl önceydi. Zamanın Kopenhag Büyükelçisi Faruk Loğoğlu, zarif bir jest yaptı. Panelistleri sabah kahvaltısına davet etti.

Sabahın bir vaktinde, rezidansta arz-ı endam ettik. Paneli düzenleyenlerle birlikte sekiz-on kişi kadar vardık.

Hayatımda vazgeçemediğim şeylerden bir tanesi olan kahvaltıyı beklerken rezidansın duvarlarını inceledim. Enfes tablolar asılmıştı.

Tablolarda esmer ve sağlıklı kadınlar vardı. Hayal ve gerçek arası kadınlardılar. Hem orada ebediyete kadar mahkûm, hem de her an fırlayıp çıkacakmış gibiydiler.

Ama tablolarda bir noktaya takıldım. Kadınların ayak bileklerine...

Ne kalın, ne inceydiler. Bunlar bir başka tür ayak bilekleriydi.

Kadınların hayatlarının bütün yükü ayak bileklerine binmiş gibiydi.

Büküldüler, büküleceklerdi ama gene de inatla direniyorlardı.

Vaktinden evvel yaşlanan kadınlara benziyorlardı.

* * *

Bir şeye takılıp çözemezsem hafiften huysuzlanırım.

Bu yüzden kahvaltıda tozu dumana kattım ve omlet istedim.

Reçel çeşitlerini çoğalttım. Envai tür ekmeğe bodoslama daldım.

Ne var ki aklım hep kadınların ayak bileklerindeydi.

Gene de hayatımın en güzel kahvaltılarından birini yaptım.

Kahvaltı bitince yüzüm güldü ve ressamı sordum. Ressam Mevhibe Loğoğlu'ydu. Tabloları gerçek modellerden yapmıştı. Yanlış anımsamıyorsam, tablolar ya Pakistan, ya da Bangladeş menşeliydiler.

O zaman anladım ki, kadınların çileleri ayak bileklerine yansımaktadır. Yaşamın bütün yükü, ayak bileklerinde toplanmaktadır.

Bunu anlamak için de incecik zarif ayak bileklerine sahip bir kadın ressam olmak gerekmektedir.

O gün bugün Mevhibe ve Faruk Loğoğlu'nun haddeden geçmiş zarafetlerini hiç unutmadım.

* * *

Ben 75 kadın listesinin ikinci sırasına Tansu Çiller'i koymuştum. Ayak bilekleri yeterince ince olmamasına rağmen koymuştum.

Üstelik 75 yılda tek kadın başbakan olduğu için birinci sıraya koymam icap ediyordu. Ne var ki iyi sıhhatte olsunları kızdırmamak için bir sıra aşağı indirmiştim.

İyi ki böyle de yapmışım. Çünkü dün haber sırasında okuduğuma göre, Sarışın Güzel Kadın'ı TBMM'de Yüce Divan'a sevk edemeyeceklerini anlayınca, başka bir yol bulmuşlardı. ‘‘Acil yargı’’ yolu açıyorlardı.

Savcılığa suç duyurusunda bulunarak, onun işini bitirmeyi hesaplıyorlardı. ‘‘Üstünlüğün hukuku’’na başvuruyorlardı.

‘‘Erkekler imparatorluğu'' olarak çırpınıyorlardı.

Kendilerine başarılar dilemekten başka çare yoktu. Bence Tansu Çiller'i şu ya da bu şekilde aradan çıkarmak ve Fazilet Partisi'ni de kapatmaktan başka çare zaten yoktu.

O zaman ortada ne enflasyon kalacaktı; ne de gelir dağılımı adaletsizliği... Ne PKK ve ne de aç açıkta insan yığınları!..

Keşke bunları yapmak isterken ‘‘zarif’’ olmayı da becerebilselerdi.

Ama o zaman yapmazlardı ki...



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!