Paylaş
TÜRKİYE yıllardır markalaşma, dünya markaları yaratma konusunda konuşuyor, tartışıyor. Turquality gibi destekler veriyoruz, fuarlara çıkarma yapıyoruz, haftalar düzenliyoruz ama global anlamda marka sayımız hala çok az sayılır. Birçok sektörde olduğu gibi moda dünyasında da durum çok parlak değil. Tasarımlarıyla dünyada isim yapmış moda markası sayısı da yok denecek kadar az. Moda markası olmak tabii ki sabır isteyen ve yıllar süren bir iş. Christian Dior, Louis Vuitton gibi markaların tarihi 100 yılı aşıyor. Bunun için de sabır ve sermaye şart.
27 YILLIK MÜCADELE
Dice Kayek Türkiye’yi dünyada temsil eden az sayıda markadan biri. Markanın yaratıcıları Ayşe ve Ece Ege’nin tam 27 yıldır harcadığı çabayı bir gazeteci olarak yakından izledim. Bursa’da doğan Ayşe ve Ece Ege’nin babası işadamı, annesi ev hanımıydı. Ayşe Ege, Boğaziçi Üniversitesi Turizm ve Otelcilik Bölümü’nü bitiriyor, Ece Ege ise ortaokul ve lisede kendi kendine mücevher dizaynı yaparken liseden sonra Paris’te moda eğitimi alıyor. Ece Ege, 1992’de Paris’te okulu bitirince moda markası olma amacıyla bu kentte kalıyor. İlk tasarımları gömlek... Başarılı olunca kardeşi Ayşe ile birlikte Dice Kayek markasını yaratıyorlar. Aradan geçen süre içinde sanayici tasarımcı işbirliğinin güzel örneklerinden birini Ayaydın Grubu ile gerçekleştiren Ayşe ve Ece, bu grup için Machka markasını geliştiriyorlar.
Yıllardır ödüller olan Dice Kayek’in ünlü ressam Rachid Koraichi ile tasarladığı Bustier d’Amour, Victoria Albert Müzesi tarafından daimi koleksiyona alınıyor.
DÜŞTÜK, VAZGEÇMEDİK
Bugünlerde ise iki kardeşin heyecanı çok farklı. Kendi moda tarihlerinde yeni bir yola çıkmaya hazırlanıyorlar. Saint Germain, Paris’in en önemli semtlerinden biri. Bir sanat, moda, tasarım merkezi. Yıllar sonra bu bölgede bir mağaza açıyor Dice Kayek.
Ayşe Ege ile buluştuk. Bu mağazanın neden önemli olduğunu anlattı. Finansörü olmayan, kendi imkanları ile ayakta kalan bir moda markası için 27 yılın çok önemli olduğunu söylüyor öncelikle. “Çok düştük, kalktık. Ama vazgeçmedik” diyor.
Bugünlere gelene kadar farklı finansörlerle farklı mağazalarda yer aldıklarını söyleyen Ege, ancak kendi ruhlarını yansıtan bir mağaza açma isteğinin şimdi gerçekleştiğini belirtiyor. Ayşe Ege, “Osmanlı’dan beri gelen değerli bir kültürümüz var. Mağazamız tamamen bunu yansıtacak. Bu kültür modernize edilecek bir sentez olacak. Mağazanın dekorasyonundan sergilemesine, halılarından, kahvesine, lokumuna her şey ses getirecek. Bu mağaza Türkiye’nin tanıtımına da büyük katkı sağlayacak” diyor.
HİKÂYESİ ÖNEMLİ
Ayşe Ege, perakendedeki değişim için şu bilgileri veriyor: “Dijital dünyaya doğru gidilirken lüks perakendede büyük değişim yaşanıyor. Markalar dönüşüyor. Hikayesi olmayan markaların yaşaması artık çok güç. Yalnızca 3-4 kez giymek için alınan kıyafetler için yaratılan ekonominin dünyaya faturası çok büyük. Çocuk işçi çalıştıran, kimyasallar kullanan, etik olmayan markalar ve e-ticareti başaramayan markalar artık yaşayamayacak. Gelecek 5 yılda son 10 yılda olmayan bir moda akımı olacak. Değerli iş yapan öne çıkacak.”
MARKALAŞMA DEVLET POLİTİKASI OLMALI
AYŞE Ege global marka olmanın giderek zorlaştığını söylüyor. Bugün marka olmaya karar verip ilk adımı atmak için 50 milyon dolar sermayeye ihtiyaç olduğunu anlatan Ege, yeni moda merkezlerinin ise bu işi bir devlet politikası olarak gören Çin ve Güney Kore olduğunu ekliyor. Ege, “Lüks tüketimin neredeyse yarısını Çinliler gerçekleştiriyor. Japonya bile Çin’e oynuyor. Çin ve Güney Kore ise kendi milli markalarını çıkarıyorlar. Taklitle değil artık, 3 bin yıllık kültürlerinden esinlenen markalara destek veriyor. Türkiye de stratejilerini yeniden belirlemeli. Dünyanın 100 büyük zengini listesinde moda tasarımcısı şirketler ilk sıralarda. Yeni bir vizyon gerek” diyor.
Paylaş