Paylaş
Şimdi iş dünyasının gündeminde Beştepe’nin Ekonomik ve Dış Ticaret Konseyi ve bu konseye girmek için süren yarış var.
İŞ dünyası bir süredir geçmişe kıyasla daha sessiz. Eleştirilerin kamuoyu yerine, genelde dost sohbetlerinde dile getirilmesi dikkat çekiyor. Bu, ekonomiyi yönetenleri eleştirilerden somut öneri çıkartma, zamanında önlem alma gibi işlevsel imkanlardan mahrum bırakıyor.
İşçi, işveren ve hükümet arasında diyalog kuracak, önemli politikaların tartışılacağı bir yapının eksikliği bir süredir konuşuluyordu.
Başbakan Ahmet Davutoğlu hükümet programını açıkladığı kasım ayında, “Yasal düzenlemeyi gerçekleştirerek Ekonomik Sosyal Konsey’i etkin bir şekilde çalıştıracağız” demişti.
Davutoğlu’nun sözünü ettiği Konsey, 9 bakanın dışında Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu, Türk-İş, DİSK, Kamu-Sen, Hak-İş, esnaf ve ziraat odaları gibi kamu ve özel kesimden toplam 40 üyenin bir araya geldiği bir danışma organı. Başkanı ise başbakan. Yılda iki kez toplanarak tüm kesimleri bir araya getiriyor.
Amacı da ekonomik ve sosyal kararlar alınacağı zaman, önce bu konseyde tartışılması ve farklı kesimlerden ortak bir sesin çıkması. Konsey en son 2009’da toplanmış, 2010’a gelindiğinde ise zaten kullanılamayan yetkileri tırpanlanmıştı.
İKİ KONSEY BİRDEN
Tam da Başbakan bu konseyin yeniden canlanması ihtiyacından bahsetmişti ki geçtiğimiz günlerde Beştepe ilginç bir çıkışa sahne oldu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla beş ayrı konsey kurulacağı bunlardan birinin de Ekonomi ve Dış Ticaret Konseyi olacağı ortaya çıktı.
Açıklamalarda Konsey’in önümüzdeki haftalarda çalışmaya başlayacağı yer aldı. Bu bilgilere göre 50 üyeli Konsey’in 35’i reel sektörden seçilecek, bu grupta Koç, Sabancı, Ülker gibi büyük gruplardan da temsilciler yer alacak. Başkan işadamları arasından seçilirken, konseyde 6-7 bakan, TİM-Merkez Bankası, Eximbank gibi kurumların başkanları, iki vali ve belediye başkanları da bulunacak.
Farklı kesimlerin ülke sorunlarına ilişkin konuları görüşeceği Konsey üç ayda bir toplanacak, rapor hazırlayacak ve bunu Cumhurbaşkanı’na sunacak.
Detaylı açıklamalar olmasa da Konseyin yapısı Ekonomik ve Sosyal Konsey ile çok örtüşüyor. Tek fark aralarında işçi sendikalarının yer almaması.
GİRSEK Mİ, GİRMESEK Mİ?
Gelelim Beştepe’nin açıkladığı konseyin iş dünyasındaki yansımasına...
Duyduğuma göre konsey fikri genel olarak olumlu bulunmuş. Üstelik Beştepe’de hazırlanan konseye girebilmek için iş çevrelerinde gizli bir yarış söz konusu. Kulis çalışmalarının şimdiden başladığı belirtiliyor. Kulisler sürerken Saray’ın belirleyeceği isimler de merakla bekleniyor.
Bir taraftan Konsey’e girmek için yarış sürerken bir taraftan da bazı işadamlarının bu yapıda yer almak istemediği de konuşuluyor. Nedeni ise konseyde yapılabilecek olası eleştirilerin farklı anlamlara çekilerek daha sonradan kendilerine tavır alınabileceğini düşünmeleri.
Ancak Beştepe’ye ‘hayır’ demek de pek kolay olmasa gerek! Bu arada Davutoğlu’nun konseyi de etkinleşirse iki ayrı konsey, iki aynı yapı nasıl çalışacak, işte bu da büyük merak konusu...
Eczacıbaşı serumdan çıkıyor
1960’lı yıllar... Türkiye’nin ilaç alanındaki yeni sanayicilerinden birinin 3 yaşındaki oğlu bir hastalığa yakalanır. Ameliyat olması gerekmektedir. Ancak o günkü koşullarda üretilen serumlar kalite açısından sorunludur.
Küçük çocuğun doktoru, ilaç sanayicisi babaya dünyada daha gelişmiş olan serumlardan bulmasını önerir.
O sanayici de tam da a o günlerde dünyanın bu alanda liderlerinden Baxter’la görüşmektedir. Serumlar bulunur, ameliyat başarıyla gerçekleşir. 1961’de ise Baxter lisansıyla Türkiye’de üretim de başlar...
İşte o sanayici Nejat Eczacıbaşı, küçük oğlu ise Faruk Eczacıbaşı’dır...
Türkiye’nin ilk ilaç sanayi grubu Eczacıbaşı ile ABD’li ilaç devi Baxter arasında işbirliği lisanslı üretimden 1994’te yüzde 50-50 ortaklığa dönüşür ve 2015’e kadar başarıyla sürer...
ÜRETİMDE YENİ DÖNEM
Bugün dünyada ilaç sektöründe büyük bir yeniden yapılanma süreci yaşanıyor. Dünya devleri klasik üretimlerini gözden geçiriyor. Başarılı oldukları alanları kalın çizgilerle çiziyor. Katma değerli görmedikleri alanlardan ise uzaklaşıyorlar.
Eczacıbaşı’nın ortağı ABD’li ilaç devi Baxter da 2015 Temmuz ayında yeni yapılanmasını açıkladı. Ancak yaklaşık 15 milyar dolar cirolu, 60 bin çalışanlı Baxter ikiye bölündü. Nadir hastalıklar alanında uzmanlaşma kararı aldı ve biyoteknolojik ürünler konusunda Baxalta ismi ile yeni bir şirket kurdu.
Biyoteknolojik ürünler konusunda Eczacıbaşı ile Türkiye’de ortak hareket etme kararı alan Baxter, hastane ürünleri alanında ise ortaklıktan ayrılmış oldu.
FABRİKA KAPANIYOR
Bu gelişmenin doğal olarak Türkiye’ye olumsuz yansımaları var. Özellikle İstanbul Ayazağa Cendere Vadisi’nde faaliyet gösteren serum fabrikası için kötü bir haber bu.
Aldığım bilgilere göre 2015 sonu itibariyle 575 kişinin çalıştığı serum fabrikası, taahhütlerini gerçekleştirdikten sonra kapatılacak. İşçilere henüz tebliğ edilmese de en geç altı ay içinde fabrikaya kilit vurulacak.
Eczacıbaşı’nın ilaç sektörüne ilgisi ise sürüyor. Çünkü aynı grupla yeni projeler var.
Şubat 2016’da yüzde 50-50 ortaklık yapısıyla kurulan Eczacıbaşı-Baxalta Sağlık Ürünleri şirketi öncelikle kan hastalıkları, bağışıklık sistemi ve nadir hastalıklar konusunda geliştirilen son ürünleri Türkiye’de hastalara sunacak. Türkiye’de biyoteknolojik ürünlere yönelik teşvikler cazip hale gelirse üretim de düşünülüyor.
Kapatılacak serum fabrikanın bulunduğu Cendere Vadisi ise gayrimenkul yatırımlarının son dönemde en cazip alanlarından biri.
Kentsel dönüşüm alanı olarak ilan edilen bölgede Vadi İstanbul gibi büyük konut projeleri yapıldı, yapılıyor.
Fabrikanın kapatılmasından sonra, son yıllarda oldukça değerlenen fabrika arazisinin Eczacıbaşı Gayrimenkul tarafından değerlendirileceği belirtiliyor. Bölgenin uygulama imar planları hazır.
Bu arada “sanayi mi-inşaat mı” tartışması sıcakken hayatın zorladığı ilginç bir örnek daha yaşanıyor!
STFA CEO’suydu, şimdi Osmanlı’nın izini Beyrut’ta sürüyor
MEHMET Ali Neyzi... Türkiye’nin yetiştirdiği başarılı profesyonellerden biri. Princeton Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümü’nden mezun. CV’si kuvvetli... Koç Grubu’nda Arçelik Genel Müdür Yardımcılığı, Ram Dış Ticaret Genel Müdürlüğü, Tanı-Paro Genel Müdürlüğü ve son olarak Aygaz Genel Müdürlüğü görevlerinde bulundu.
Daha sonra Zorlu Enerji Grubu’nda Başkan Yardımcılığı görevini üstlendi. 2009-2011 yılları arasında Vestas şirketinde Türkiye ve Orta Doğu’dan sorumlu Başkan Yardımcısı olarak görev yaptı. Kasım 2011 itibarıyla da STFA İcra Kurulu Başkanı (CEO) oldu. STFA’da önemli projeler gerçekleştirdi. 2015 Ağustos ayı itibariyle ise birçok profesyonelin olmak istediği koltuğu bıraktı ve yıllardır düşündüğü hayali için yola çıktı.
Neyzi tarihe meraklı. 28 yıllık profesyonel hayatını zirvede bırakmasının gerekçesi de bu hayalini gerçekleştirmek istemesi.
Neyzi bu hayali için bir süredir Lübnan’da. Beyrut Amerikan Üniversitesi’nde yüksek lisans yapıyor. Konusu Osmanlı Tarihi. Yakın arkadaşlarından öğrendiğim kadarıyla çok mutlu. Yüksek lisans bittikten sonra da güçlü CV’sine rağmen profesyonelliğe dönmek istemiyor. Zaman ne gösterir bilinmez ama son yıllarda profesyonellerin istemedikleri işleri kolay bırakması, hayallerinin peşinden gitmesi yaygınlaşıyor. Neyzi gibi yüreğinin götürdüğü yere gidenlerin sayısı da artacak gibi görünüyor.
Paylaş