Yolcu taşımacılığında çok önemli bir marka tarihe gömüldü. Geçtiğimiz günlerde ise Ulusoy’un 20 otobüsüne haciz geldi. Basın Ekspres yolundaki büyük arsanın da satışa çıktığı konuşuluyor.
HACI Mehmet Bahattin Ulusoy, Türkiye’nin köklü şirketlerinden Ulusoy’un temelini 1937’de bir otobüsle atmıştı. Ulusoy’un bugünlere uzanan yolculuğunun ve servetinin kaynağı, Of ile Trabzon arasında yaptıkları yük ve yolcu taşımacılığına uzanır.
Cumhuriyetin erken dönemlerinde Karadeniz’de büyümeye başlayan bu ailenin beş erkek çocuğu vardı. Cemal, Saffet, Ali Osman, Yılmaz ve Sefer Ulusoy. Ulusoy’u büyüten, yolcu taşımacılığında liderliğe taşıyan Cemal Ulusoy, 50’li yaşlarında hayata veda etti. Ondan sonra, ailenin öncülüğünü Saffet Ulusoy üstlendi. Ulusoy Grubu büyüdükçe, bu kardeşler nüfuzlarını farklı çevrelerde arttırdılar.
Şimdi iş dünyasının gündeminde Beştepe’nin Ekonomik ve Dış Ticaret Konseyi ve bu konseye girmek için süren yarış var.
İŞ dünyası bir süredir geçmişe kıyasla daha sessiz. Eleştirilerin kamuoyu yerine, genelde dost sohbetlerinde dile getirilmesi dikkat çekiyor. Bu, ekonomiyi yönetenleri eleştirilerden somut öneri çıkartma, zamanında önlem alma gibi işlevsel imkanlardan mahrum bırakıyor.
İşçi, işveren ve hükümet arasında diyalog kuracak, önemli politikaların tartışılacağı bir yapının eksikliği bir süredir konuşuluyordu.
Başbakan Ahmet Davutoğlu hükümet programını açıkladığı kasım ayında, “Yasal düzenlemeyi gerçekleştirerek Ekonomik Sosyal Konsey’i etkin bir şekilde çalıştıracağız” demişti.
Buna yönelik önerilerden oluşan bir mektup, Ekonomi Bakanı Mustafa Elitaş’a gönderildi. Mektupta ilginç öneriler var.
TURİZMDE en ağır krizlerden biri yaşanıyor. Seyahat acentelerinden otellere, sektörün her kesimi ‘bu krizi en az hasarla nasıl atlatırız’ın yolunu arıyor.
Hükümet de durumun aciliyetinin farkında. Bu nedenle “Turizm Acil Eylem Planı” adı altında önlemler paketi açıklandı. Ancak sektörde pek de rahatlama olmadı.
Yaşanan kriz ne yazık ki ekonomik değil, siyasi. Çevremizdeki yangın bizi de içine çekmiş durumda. Patlayan bombalar, Suriye sınırı ve Güneydoğu’da yaşananlar, Türkiye’nin güvenli ülke algısını yerle bir etti.
Carrefoursa Genel Müdürü Mehmet Nane’den sonra Enerjisa Genel Müdürü Yetik Kadri Mert’in gruptan ayrılması kesinleşti.
SABANCI Grubu son günlerde yönetimde yaşanan değişimlerle gündemde. Önce Carrefoursa Genel Müdürü Mehmet Nane ayrıldı ve gruptan daha önce kopmuş olan Ali Sabancı’nın şirketi Pegasus’la el sıkıştı. Şimdi yönetici kademesinde ayrılık mı, kan kaybı mı ne derseniz, bir kopuş daha var. Henüz resmi olarak açıklanmasa da Enerjisa Genel Müdürü Yetik Kadri Mert’in de gruptan ayrılması kesinleşti.
HAREKETLİ DÖNEMLER
Aslında Sabancı Grubu’nda Sakıp Sabancı’nın ölümünden beri hem aile üyeleri hem de yöneticiler arasında hareketli dönemler yaşandı. Ailede 6 kardeşten sadece Erol ve Şevket Sabancı hayatta. Şevket Sabancı çocuklarıyla kendi yolunu seçti. Erol Sabancı ise 50 yıldır Akbank’ın yönetiminde. Bugün Akbank’ta yönetim kurulu şeref başkanı.
Sabancı Grubu, halen finans, enerji, perakende ve sanayi alanlarında faaliyet gösteriyor. Ağırlığı Akbank sayesinde finansta.
Şanghay Beşlisi’nde Rusya ile müttefik olan Çin, 15 Şubat’tan itibaren Türk vatandaşlarına yerel yönetimlerden davet olmadan vize vermeyecek.
RUSYA ile Türkiye arasında yaşanan kriz Çin’i de etkiliyor. Şanghay Beşlisi’nde Rusya ile müttefik olan Çin Halk Cumhuriyeti, Türk vatandaşlarına yönelik yeni vize uygulamasına başlıyor. Bu uygulamayla birlikte 15 Şubat itibariyle yerel yönetimlerden (belediyeler ve kamu kuruluşları) davet olmadan Çin vizesi alınamayacak.
SABANCI Holding’in 19 yıldır çalışan Mehmet Nane’yi Teknosa’da tanıdım. Uluslararası teknoloji perakende zincirlerinin teker teker ayrıldığı Türkiye’de, Teknosa’yı başarıyla yönetti. Daha sonra yönetimi Sabancı Grubu’na geçen Carrefoursa’nın genel müdürü oldu... Yıllardır zararda olan şirketi kâra geçirmesi, başarılı olduğunun kanıtı...
Kariyerinde başarıyla ilerlerken geçen hafta sürpriz bir kararla ortaya çıktı. Görevinden ayrıldığını açıkladı. Açıklamasında 6 yıllık hedefi üç yılda gerçekleştirdiğini ve Perakende Grup Başkanı Haluk Dinçer’den ayrılmak için izin istediğini söylüyordu.
BELEDİYE OTOBÜSÜNDE
Sohbetimiz, grubun üç oğlu tarafından nasıl yönetildiği, nasıl uyumlu çalıştıkları, profesyonellerle ilişkileri ve geleceğe ilişkin öngörülerine yoğunlaşmıştı.
O sohbeti referans alıp söyleyebilirim ki, yönetim kurulu başkanlığına ister Ali Koç ister Ömer Koç gelsin, grubun gelecek stratejileri, yani rotası zaten belli.
KOÇ Grubu’nun dümenini tutan Mustafa Koç’un apansız vefatının üzerinden on gün geçti. Acı çok büyük... Ancak söz konusu Türkiye’nin en büyük topluluğu, üstelik şirketlerinin büyük bölümü halka açık olan Koç Grubu olduğunda, rotasının bundan sonra hangi yönde olacağı ve dümene kimin geçeceği de merak ediliyor, tartışılıyor.
“Abdullah Lokantası’nda kurucularla birlikte son bir toplantı yaptık. Ayrılırken Vehbi Bey koluma girdi ve bana ‘Desene bugün fikir üreten bir fabrika kurmaya karar verdik, dedi...”
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD) 1971 yılındaki kuruluş öyküsünü bu şekilde anlatan Feyyaz Berker’in söz ettiği bu son toplantıdaki kurucular Nejat Eczacıbaşı, Sakıp Sabancı, Selçuk Yaşar, İbrahim Bodur, Osman Boyner ve Vehbi Koç’tu.
Ekonomik olaylara ilişkin önerilerde bulunmak amacıyla kurulan ve adı uzun yıllar “Patronlar Kulubü” olarak anılan TÜSİAD’ın Yüksek İstişare Konseyi Başkanlığı’nı, kurulduğu 1971 yılından 1979’a kadar Vehbi Koç yaptı... Ardından Rahmi Koç, 1986’dan sonra, önce İstişare Konseyi’nin başkan yardımcılığını, ardından da başkanlığını üstlendi. TÜSİAD’ın 2005 ile 2010 yılları arasındaki Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Mustafa Koç’tu...
Ali Koç ise TÜSİAD’da halen başkan yardımcısı...
Yani Koç Ailesi, TÜSİAD için özel bir anlam taşıyor.
İşte bu nedenle ilk kez genel kurulunu şubat ayına alan TÜSİAD’ın 11’inde yapılacak toplantısı en zor toplantılardan biri olacak.