TÜSİAD’a başkan olmak bir zamanlar her üyenin gönlünde yatan bir hayaldi. Başkanı TÜSİAD’ın kurucu üyeleri önceden belirler ve bu isim çoğunlukla bu ailelerden olurdu. Ancak Türkiye’de ekonomi ve siyasetin zorlaştığı yıllarda başkanlık çok kullanılan bir tabirle “ateşten gömlek” oldu.
Bir süredir TÜSİAD’ın seçimli genel kurulu yaklaşırken bir telaş başlıyor. Başkan olanlar bir an önce görevi bitirip işinin başına dönmek istiyor.
BİR DAHA TALİP DEĞİL
Patronlar kulübünde bugünlerde yine böyle bir telaş var. İddialara göre iki yıldır başkanlık yapan Cansen Başaran Symes, kazasız belasız bitirdiği başkanlığa bir daha talip değil. Her şey normal olsaydı başkanlık halen başkan yardımcısı olan Ali Koç ya da İzmirli işadamı Şükrü Ünlütürk’e geçecekti. Ancak Ali Koç, “Fenerbahçe” dedi, Ünlütürk ise değil başkanlık, yönetim kuruluna girmek bile istemiyor.
ÖZİLHAN’IN İŞİ ZOR
Bugünlerde özellikle Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan’ın işi zor. Çünkü yönetim kurulu ve başkanlık için isimleri belirlemek için görüşmeler yapıyor. Bir sohbetimizde Özilhan, TÜSİAD başkan bulamıyor yorumlarına son vermek istediklerini söylemiş ve bunu nasıl yapacaklarını şöyle anlatmıştı:
TÜSİAD’a başkan olmak bir zamanlar her üyenin gönlünde yatan bir hayaldi. Başkanı TÜSİAD’ın kurucu üyeleri önceden belirler ve bu isim çoğunlukla bu ailelerden olurdu. Ancak Türkiye’de ekonomi ve siyasetin zorlaştığı yıllarda başkanlık çok kullanılan bir tabirle “ateşten gömlek” oldu.
Bir süredir TÜSİAD’ın seçimli genel kurulu yaklaşırken bir telaş başlıyor. Başkan olanlar bir an önce görevi bitirip işinin başına dönmek istiyor.
BİR DAHA TALİP DEĞİL
Patronlar kulübünde bugünlerde yine böyle bir telaş var. İddialara göre iki yıldır başkanlık yapan Cansen Başaran Symes, kazasız belasız bitirdiği başkanlığa bir daha talip değil. Her şey normal olsaydı başkanlık halen başkan yardımcısı olan Ali Koç ya da İzmirli işadamı Şükrü Ünlütürk’e geçecekti. Ancak Ali Koç, “Fenerbahçe” dedi, Ünlütürk ise değil başkanlık, yönetim kuruluna girmek bile istemiyor.
ÖZİLHAN’IN İŞİ ZOR
Bugünlerde özellikle Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan’ın işi zor. Çünkü yönetim kurulu ve başkanlık için isimleri belirlemek için görüşmeler yapıyor. Bir sohbetimizde Özilhan, TÜSİAD başkan bulamıyor yorumlarına son vermek istediklerini söylemiş ve bunu nasıl yapacaklarını şöyle anlatmıştı:
“Bundan sonra yönetim kuruluna girenlere başkanlığı düşünüp düşünmediğini soracağız. Düşünmüyorsa yönetim kurulunda da yer alamayacak. Böylece TÜSİAD’ın başkanı o yönetim kurulu içinde hazırlanmış olacak. Tartışmaları da böylece bitirmiş olacağız.”
SON RÖTUŞLAR YAPILIYOR
Birleşmiş Markalar Derneği (BMD) Başkanı Sinan Öncel, “AVM’ler kötüdür demiyoruz ama durum vahim. Derdimiz çarşının yaşaması” dedi.
"Halden anlayan babacan, Hulusi Kentmen tarzında patron olan AVM’cilere lafımız yok. Bizim lafımız Yeşilçam’daki kötü adam figürlerinin benzerlerine.”
Türkiye’nin dövizde yaşadığı ralli nedeniyle çıkan kira kavgasında dertlerini anlatamamaktan yakınan ve “Yeşilçam’ın kötü adamlarına döndük” diyen AVM’cilere perakendecilerin yanıtı böyle.
ANKET YAPTILAR
Geçen hafta bu köşede görüşlerini anlatan AVM işletmecileri, kiraların TL’ye dönmesi, döviz artışları nedeniyle perakendecilere destek verilmesi gibi konularda ellerinden geleni yaptıklarını ancak kendilerini anlatamadıklarını söylüyordu.
Birleşmiş Markalar Derneği (BMD) Başkanı Sinan Öncel aradı ve bu kez durumu perakendecilerin bakışıyla anlattı. Perakendeciler ağustosta bir anket yaparak AVM’leri en çok şikayet edilen, kira-ciro oranı en yüksek olan gibi kriterlere göre sıralamış.
Öncel söze, “Biz burada topyekün bütün AVM’ler kötüdür demiyoruz. Durum vahim. Çare bulmamız lazım. Zaman geçiyor” diye başlıyor.
SÖZLEŞMELER TL OLMALI
Kendilerini perakendeciler kadar iyi anlatamadıklarını söyleyen yatırımcılar, “Türk filmlerindeki kötü fabrikatör gibi algılanıyoruz, artık bu alana yatırımın cazibesi kalmadı” diyor.
TÜRKİYE’de alışveriş merkezlerinin mazisi çok eskiye uzanmıyor. Ancak 2000’lerde başlayan ve büyük bir hızla artan yatırımlarla, Türkiye’de bugün alışveriş merkezi sayısı 372’ye ulaştı.
Bu AVM’lerin yüzde 21’i yani 79’u yabancı yatırımcılara ait. AVM’ler Türkiye’ye gelen doğrudan yabancı yatırımların yüzde 10’unu çekmiş ve Yabancı Sermaye Derneği verilerine göre, bugüne kadar gelen yabancı sermaye 10 milyar doları bulmuş. Bu yatırımlar istihdama da önemli katkı sağlıyor. Yaklaşık 13 milyon kişilik istihdamın yüzde 6.1’lik kısmı organize perakende çalışanlarından oluşuyor.
Bu rakamları AVM yatırımcılarının Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’ye hazırladıkları sunumdan aldım. AVM yatırımcıları bir süredir sıkıntılı. Sıkıntının nedeni dövizdeki hızlı artıştan kaynaklanıyor. AVM kiracısı olan perakendeciler bir süredir yatırımcılara tepkili. Hükümet de döviz bazında ödenen kiralara karşı perakendecinin yanında. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Kiralarda TL’ye dönün” talebi için çareler arayan AVM yatırımcıları, toplumda oluşan algıdan mutsuz.
TÜRKİYE ile Avrupa Birliği arasında en sıkıntılı dönemlerden biri yaşanıyor. İki tarafın da tam üyeliğe verdiği destek oranı yüzde 40’ların altında. Avrupa Parlamentosu’nun “Tam üyelik görüşmeleri dondurulsun” kararıyla ilişkiler neredeyse kopma noktasına gelmiş durumda. Durum kaotik görünse de önümüzdeki günlerde çok önemli görüşmeler başlayacak. Özellikle Türk iş dünyasından sık sık yükselen gümrük birliği eleştirileri hatırlanırsa bu görüşmeler hayati.
20 YIL GEÇTİ
Türkiye’nin 1963’te imzaladığı Ankara Anlaşması, 1996 itibariyle gümrük birliğinin tesis edilmesini öngörüyordu. Bu tam üyeliğe giden geçici bir süreçti. Gümrük Birliği’ne girişimizin üzerinden 20 yıl geçti. Türkiye tam üye olamadığı için karar mekanizmalarında yer alamadı. Ancak AB’nin 8 ülke ile imzaladığı ya da imzalamak için hazırlandığı ticaret anlaşmalarından da zarar gördü.
Siyasetin de olumsuz etkisi ile ilişkiler ekonomik olarak ilerleyemeyince AB arayışa girdi. Avrupa Birliği’nin ilk yıllarından beri gelişmeleri takip eden Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi’nin (EDAM) kurucusu Sinan Ülgen 21 Aralık’ta yapılacak toplantı ile çok önemli bir aşamanın başlayacağını söylüyor. Avrupa Konseyi’nin Avrupa Komisyonu’na yetki verdiğini söyleyen Ülgen, resmi müzakerelerin başlayacağını anlatıyor.
SPOR yapanlar yakından bilir. General Nutrition Center (GNC), vitamin ve bitkisel destek ürünleri üretiminde ABD’nin ünlü markalarından biri. 1935’te olan kurulan GNC’nin bugün 50 ülkede 5 bine yakın mağazası var. GNC Türkiye’nin macerası ise ilginç. Türkiye’ye 1994’de işadamı Kamuran Çörtük’e ait Bayındır Holding’in bir şirketi olan Bakara İlaç firması ile girmişti. Lisans alan Bakara, ilk mağazayı da 1998’de açmıştı.
5 KİŞİLİK YÖNETİM KURULU
Çörtük’ün şirketleri batık bankalar arasında yer alan Bayındır Bank nedeniyle 2000’lerin başında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) devredildi. Ancak bu süreçte sahibi Eren Kale olarak görünen Bakara’nın Bayındır’la bağlantısı uzun süre kurulamadı.
Ancak TMSF uzun araştırmalar sonucu Bakara’nın Bayındır Grubu’na ait olduğunu 2013’te tespit etti. Şirkete el koyarak, 5 kişilik yönetim kurulu atadı. El konduğunda 70 civarında mağazası olan GNC Türkiye’nin TMSF tarafından atanan yönetiminde Mehmet Köklü Yönetim Kurulu Başkanı olurken, İsmail Hakkı Karacaoğlu, Cengiz Çendeoğlu, Mustafa Ertaş ve Ali Göçer Gelebeki ise, yönetim kurulu üyesi oldu.
"Ülkenizde savaş varken neden buraya geldiniz?"
Geçen hafta Şangay’a Gıda Fuarı için giden Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği’nin 52 firma temsilcisi sabaha karşı otel odalarına gelen polislerin bu tuhaf sorusuyla karşı karşıya kaldı.
Olayı yaşayanlardan Birliğin Başkan Yardımcısı Hidayet Kadiroğlu, ülkeye girerken pasaport kontrolünde “Neden geldiniz, ne kadar kalacaksınız” gibi sorularla uzun uzun sorgulanmalarına rağmen bir saat sonra otel odasına gelen polislerin bu soruyu yönelttiklerini söylüyor.
Aslında biraz araştırma yapınca olayın bir süredir rutin olarak yaşandığı ortaya çıkıyor. Bu yılın başından beri tekstil ve mobilya fuarlarına giden ihracatçıların da otel odalarına nazik de olsa “polis baskınları” yapılmış.
1964’te 13 metrekare bir dükkandan doğan Mudo, 52 yıldır Türkiye’nin önemli perakende markalarından biri. 117 mağazasında 1600 kişi çalışıyor, 400 milyon TL cirosu var.
Mudo, cari açığın azaltılması için 2015 sonlarında getirilen ithal vergileri nedeniyle bir süredir sıkıntılı bir süreç yaşıyordu. Geçen haftaki Ekonomi Fısıltıları köşesinin konularından biri de Mudo’nun bankalarla masada olduğu haberiydi.
Mustafa Taviloğlu ve işlerin başındaki oğlu Ömer Taviloğlu, yaşadıklarını anlatmak için aradılar, bir araya geldik. Baba oğul ilk kez bir arada röportaj verirken, sorunlarını da açık yüreklilikle anlattılar.