PERAKENDE sektöründe son dönemlerde açılan mağazalardan çok kapanan mağazalar gündemde. Büyük kentlerin ünlü caddelerinde, alışveriş merkezlerinde (AVM) verimsiz kalan mağazalar birer birer kapanıyor. Gerekçeler kentsel dönüşüm, perakende cirolarındaki düşüş ve en önemlisi de döviz kurlarının artışıyla patlayan kiralar.
Kiralar düşmeye başlasa da giden mağazaların yerine yeni kiracı bulmak kolay olmuyor. Hem perakendeciyi hem de alışveriş merkezi yatırımcılarını etkileyen krizde iki taraf arasındaki çelişkiler ise derinleşerek sürüyor.
TALEPLER BİTMİYOR
Neler oluyor diye önce AVM yatırımcılarına sordum. Sektörün sorunlarını kabul ediyorlar ancak yaşanan sıkıntıları perakendecilerin fırsata çevirdiği iddiasını ortaya atıyorlar. Bir yatırımcı “Perakendecilerin talepleri bitmiyor” diyor.
Mağaza kapatmanın açmaktan daha övünülür hale geldiğini söyleyen AVM sahipleri ve işletmecileri, “Perakendeciler artık çok kolay mağaza kapatma kararı alıyor. Bu bir tehdide dönüşüyor. Yeni açılmak zorunda kalan AVM’lerde ise dekorasyon giderleri tamamen yatırımcıya ait hale geldi. Yeni bir AVM’de dekorasyon gideri 25 milyon TL’yi buldu. Sıkıntı büyüyor” diyor.
Dövizle kiralama konusunda AVM’lerin yüzde 80’inde anlaşma olmuş. Yabancı işletmeciler ise bu konuya daha mesafeli yaklaşıyor. Yine AVM yatırımcıları, var olan yatırımların devreye girmesinden sonra 2019’dan sonra yeni AVM açmaya kimsenin yanaşmayacağı görüşünde. Çünkü yatırımların geri dönüş süresi 10 yıldan 15 yıla çıkmış.
Bir yatırımcı AVM’deki her bir kiracının ayrı ayrı desteklendiğini, ciro sorunu yaşamaya başladığında ortak çare arandığını, ciroya göre kira konusunun yaygınlaştığını anlatıyor.
KAPADOKYA
Şimdi de Koç, Sabancı gibi kadınların çalışma hayatında daha fazla yer almasını hedefleyen bir sosyal sorumluluk projesi açıkladı. Kadın istihdamına yönelik DOKU adı verilen projede üretilen ürünler grubun otel, restoran ve şirketlerinin ihtiyaçlarını da karşılıyor. Bugüne kadar satın alınan ürün miktarının 200 bine yaklaştığı belirtiliyor.
Orta Anadolu kentlerinden Niğdeli olan Ferit Şahenk’in memleketine bir destek vermek amacıyla desteklediği proje Kapadokya’da aslında iki yıldır sürüyor. Uçhisar Belediye Başkanı Ali Karaaslan’ın öncülüğü, Şahenk’in de desteğiyle başlayan projeyi Doğuş’un 2013’te ortak olduğu Argos in Cappadocia Oteli’nde önce Kurumsal İletişim Bölüm Başkanı Bahar Erbengi’den dinledik, sonra kadınlarla tarlada kabak çiçeği toplayarak, onları dolmaya dönüştürerek çalışmalarına tanıklık ettik.
Uçhisar’daki DOKU Projesi’yle daha önce evden çıkmayan kadınların birer girişimci haline geldiğini ekleyen Erbengi, “Bugün Didim ve Uçhisar’daki 120 kadın 198 bin adet ürün üretti ve 270 bin TL’lik satış yaptılar” diyor. Proje Doğuş Grubu’nun restore ettiği tarihi bir binada sürüyor. Merkezde uzman eğitmenlerin verdiği derslerle çoğu ev hanımı olan bölge kadınları birer girişimci haline geliyor. Üretilen el emeği tekstil ve gıda ürünlerine ise alım garantisi var. Merkezde açılan Kadıneli Restaurant’ta yerli yabancı turistlere yemek hizmeti veriyor. Bu merkezde satılan kabak çiçeği dolması ise sabah saatlerinde yine kadınlar tarafından tarladan toplanıyor.
Doku Projesi’nin fikir babası Argos in Cappadocia Kurucu Ortağı Gökşin Ilıcalı da projenin bölgeye ciddi katkı sağladığını söylüyor. Projenin ikinci ayağı Didim olduğunu söyleyen Ilıcalı, “Doku projesini başta Urfa olmak üzere Doğuş Grubu’nun yatırımlarının olduğu diğer bölgelere de götürmeyi planlıyoruz” diye konuşuyor.
TÜRKİYE İhracatçılar Meclisi’ni karıştıran “sektör sayısının arttırılması” hazırlığına Başkan Mehmet Büyükekşi’den yanıt geldi: “Kötü niyet değil ihracatta gücü artan yeni sektörlerin ihtiyacı nedeniyle bu hazırlık yapıldı.”
Geçen hafta yer alan “Ekonomi Fısıltıları” köşesinde “İhraçatçıların sektör kavgası” başlığı ile yer alan yeni düzenlemenin detaylarını TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi anlattı. Türkiye’de ilk ihracatçı birliğinin tek ihraç konusu canlı hayvan için düzenleme yapmak amacıyla Canlı Hayvan İhracatçıları Birliği olarak 1937’de kurulduğunu söyleyen Büyükekşi, ihracat çeşitlendikçe birlik sayısının arttığını vurguluyor. Öncelikli olarak tarım ürünlerine yönelik kurulan birliklerin daha sonra tekstil, ağaç-orman ürünleri, iplik ham bez gibi sanayi ürünleriyle çeşitlendiğini anlatan Büyükekşi, 1980 sonrası ihracata dayalı büyüme modeli ile ihracatın arttığını hatırlatıyor.
Daha sonra 1986, 1991, 1993’de yapılan yenilemelerin ardından 2009’dan sonra TİM’in kurulduğunu anlatan Büyükekşi, bu tarihte 19 olan sektör sayısının önce 23’e, 2011’de ise 26’ya çıkarıldığını söylüyor.
Büyükekşi, gelişen ekonomi ve yeni ihtiyaçlara uygun olarak Ekonomi Bakanlığı’nın da kabulü ile yeni birlik ve sektörlerin kurulmasının bu nedenle şaşırtıcı olmadığını da anlatarak şunları söylüyor:
“Burada şaşıracak, telaşlanacak bir durum söz konusu değil. İhtiyaç oldukça sektörler de birlikler de gözden geçirilerek yenilenir. Yıllardır yapılmış bir uygulama bu. Mesela savunma makine sektörünün içinden çıktı. Gemi sektörü ağaç ve mamulleri sektöründen. Birbirinden farklı bu sektörlerin aynı çatı altında pazarlama yapması, kendini anlatması mümkün mü? Hizmetler hiç yoktu. Lojistik de dizi film de, THY de aynı birliğin içindeydi. Şimdi bunu yeni bir birlik kapsamında ele alıyoruz.”
Yapılanın bir hazırlık olduğunu ve ihracatçıya danışılmadan karar verilmesinin mümkün olmadığını da anlatan Büyükekşi, “Henüz çalışma yapıyoruz. Taslağı sektörlere sunuyoruz. Konsensüs sağlanmadan kabul edilmesi mümkün değil. Anadolu’daki arkadaşlarımızın telaşlanmasına da gerek yok. Birlik sayılarının azalması mümkün değil. Sektör sayısı 42’ye kadar çıkabilir, bu da yeni birliklere ihtiyaç doğurur.”
Büyükekşi, yapılanın kötü niyetten değil ihracatçıların ihtiyacından kaynaklandığını da vurguluyor ve bunun bir seçim aracı olmasının da mümkün olmadığını vurguluyor. Sadece sektörleri yeniden tasnif ediyoruz. Sektör oluşturmanın da kriteri var, en az 1 milyar dolar ihracat yapıyor olması gerekiyor. Yani gelişi güzel değişiklik yapılmıyor” diyor.
HÜKÜMET değişikliği ile yeni Kültür ve Turizm Bakanlığı görevine Numan Kurtulmuş oldu. Böylece 54’üncü yılını kutl
ayan Turizm Bakanlığı’nda 51’inci bakan olarak koltuğa oturdu. Turizmci Süha Uyar bugüne kadar görev alan Turizm Bakanları’nın görev sürelerini hesaplamış ortalama altı ay. Türkiye’ye net döviz getiren bir sektöre ne kadar ilgi gösteriyoruz belli. Şimdi turizm sektörünün temsilcileri yeni bakana önce sektörü tanıtacaklar, sonra yapılması gerekenleri sıralayacaklar.
Turizm sektörü yeni bakandan randevu kuyruğuna girerken otelciler de Çin konusunda taleplerini iletmek istiyor yeni bakana... Biliyorsunuz Çin ile bir Varyag adlı uçak gemisi olayımız vardı. Çin’in bu gemiyi boğazlardan geçirme iznini 1 milyon turist getirmesi koşuluyla kabul etmiştik. Ancak bu kadar turist gelmediği gibi gelen turist sayısı da 2016’da gerilemeye başladı.
Çin’den dünyaya 122 milyon turist gidiyor. 110 milyar dolar harcanıyor. Türkiye’ye gelenlerin sayısı 300 binlerden 160 binlere gerilemiş.
Türkiye Otelciler Birliği Başkanı Timur Bayındır’ın iletmek istediği konu ise şöyle. Bayındır 2018 yılının Çin’de ‘Türkiye Turizm Yılı’ ilan edildiğini hatırlatarak çok ciddi bir fırsatın ele geçtiğini söylüyor. Bu konuda bir komite oluşturmaya karar verdiklerini anlatan Bayındır, “Çin’le iş yapmak için ülke olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı başta olmak üzere tüm sektör kuruluşları ortak çalışmalar yapmalı. Şu anda hiçbir faaliyetimiz yok” diyor.
TÜROB’un Çin turizm pazarını incelediği araştırmasından satır başları ise şöyle:
KADINLAR ÇOK GEZİYOR
SON günlerde ihracatçıların WhatsApp grupları çok hareketli. Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) yeni bir hazırlığı Türkiye’nin her yerinden ihracatçıyı huzursuz etmiş durumda.
Türkiye’de ihracatın arttırılması, ihracatçının desteklenmesi için 1993 yılında kuruldu Türkiye İhracatçılar Meclisi...
Çeşitli sektörlerden 67 bin ihracatçıyı bir araya getiren bir çatı örgütü. Toplam 26 sektörden gelen 60 ihracatçı birliğinden oluşuyor, bu birlikler 13 genel sekreterlik çatısı altında toplanıyor.
TİM yönetimini belirleyen seçilen bu 26 sektörden gelen temsilcilerin oluşturduğu Sektörler Konseyi.
ANA BİRLİKLE DAĞILABİLİR
Bugünlerde işte bu yönetimi belirleme konusunda önemli olan konseyle ilgili yeni bir çalışma gündemde. İhracatçıları rahatsız eden çalışmaya göre konseyi belirleyen 26 sektörün sayısı 40’a çıkarılacakmış.
Hazırlığı öğrenen bazı ihracatçılar bu hazırlığı “iyi niyetli” bulmuyor. İhracatçıların böyle bir ihtiyacının olmadığını, bugünkü yapıyla işlerin yürüdüğünü söylüyorlar.
Aslında hazırlığa karşı çıkan ihracatçılar, amacın ne olduğunu da tam anlayamamış. Kimi ihracatçıya göre ihracatçı birliklerinin sayısı artacak, kimine göre ise birleştirilerek azaltılacak. Özellikle Anadolu’daki birlikler sektör sayısının artmasıyla bu sektörleri bir çatı altında toplayan ana birliklerin dağılacağını düşünüyor.
YIL 1989... Doğu Bloku’nun çöktüğü yıllar. Romanya’da rejim değişikliği diğer ülkelerden daha sert oluyor. Diktatör Nikolay Çavuşesku ve eşi açlık ve yoksulluk nedeniyle sokaklara dökülen halk tarafından korkunç bir şekilde infaz ediliyor.
Ardından Romanya’nın dışa açılma günleri başlıyor. Yatırım için araştırmaya başlayan işadamları arasında ise ilk sırada Türkler var. 1990’da çantasını kapıp gelen bu işadamı heyetlerinden birinde gazeteci olarak ben de varım. Çavuşesku’nun 1100 odalı görkemli saray inşaatına tezat, bomboş dükkanlar, işsiz insanlarla ülkenin yoksulluğu insanın suratına hemen çarpıyor.
Yıl 2017... Türkiye Genç İşadamları Derneği’nin (TÜGİAD) Bükreş’te temsilcilik açmak için geldiği heyetle 23 yıl sonra Bükreş’e tekrar geliyorum. 2007’den beri Avrupa Birliği üyesi olan ülkede değişim hemen göze çarpıyor.
Dünyanın en büyük şirketleri yatırım yapmış. 500 büyük kuruluşun 495’i yabancı sermayeli. Türkiye’den gelen yabancı sermaye miktarı ise 6.5 milyar dolar civarında. Arçelik kısa süre önce yeni bir fabrika açmış, Şişecam, Kastamonu Kereste önemli yatırımcılar arasında. Praktiker zincirinin sahibi Ömer Süsli de en büyük yatırımcılardan biri. LC Waikiki, Koton pazarın önemli markaları arasında.
Romanya’da 15 bine yakın Türk şirketi var. 15 bine yakın Türk vatandaşı bu ülkeyi mesken tutmuş.
Yani Romanya bugün Türkiye’de yaşanan krizi yurtdışına açılarak aşmak isteyen Türk yatırımcılarının en fazla ilgi gösterdikleri ülkelerden biri olmuş. TÜGİAD da bu nedenle temsilcilik açıyor. Yücelen “Romanya AB’ye açılan kapı. Avrupa hedefine inanıyoruz. Yerimizin Avrupa olduğunu düşünüyoruz. Bu yüzden buradayız ” diyor.
Romanya’da beş yıldan az hüküm giyen veya cezası kalanların serbest kalmasını öngören kararnamelerin yolsuzluğu “yasallaştıracağını” savunan onbinlerce eylemci, bu yıl 22 Ocak’tan itibaren başta başkent Bükreş olmak üzere, ülkenin diğer büyük kentlerinde de hükümet karşıtı protestolar düzenleyip kararnamelerin iptal edilmesini istemişti.
TÜRKİYE tarımda büyük bir kriz yaşıyor. Kendi kendine yetmek şöyle dursun, etinden sebzesine meyvesine ithalatçı ülke olduk. Enflasyonun ana nedenlerinden biri de gıda fiyatları.
Türkiye neden bu noktaya geldi?
Neden çok ama ben bir kooperatif hikayesiyle bir örnek vereceğim.
Tariş Türkiye’nin az sayıdaki asırlık kurumlarından biri. 100 yıl önce yabancı tüccarlara karşı çiftçiyi korumak için kurulan Türkiye’nin ilk çiftçi kooperatifi. İncirle başlıyor, yıllar içinde Ege’nin en önemli ticaret ürünleri kuru üzüm, pamuk, zeytin ve zeytinyağı ile üreticileri kooperatif çatısı altında bir araya getiriyor.
BİRLİKLER İFLAS NOKTASINDA
Yıllar içinde üretici kooperatiflerinin sayısı fındıktan, kayısıya, gülden ayçiçek yağına 17’ye çıkıyor. Ancak politikacılar fiyat belirleme politikalarını seçim vaadi haline getirince de 2000 yılında “kara delik” suçlamalarıyla Dünya Bankası’nın ellerine düşüyor. “Reform” yapalım derken de 17 birliğin büyük bölümü bugün iflas noktasına geliyor. Üretici desteğinden oluyor. Üreticiye güç veren kooperatifçilik ise korkulan bir sisteme dönüşüyor.
Ancak üretici kooperatifleri arasında bu süreci başarıyla yöneten birliklerden biri Zeytin ve Zeytinyağı Birliği. 80 bine yakın üreticiyi bir araya getiren Zeytinyağı Birliği, özel sektörden büyük sermaye desteği alan Komili, Kristal, Kırlangıç gibi markalara karşı kendi markalarıyla mücadele ediyor. Kısa süre önce Türkiye’ye gelen ve Komili’yi satın alan ABD’li gıda devi Bunge en büyük rakibi.
30 BİNİN ÜZERİNDE
KIBRIS’ta iki gün önce önemli bir karar açıklandı. Rum Kesimi de artık casino (kumarhane) turizmine girme kararı alıyor ve ilk adımı da 2020’de açılacak büyük bir yatırımla atıyordu. Aslında söylentisi yıllardır sürüyordu ancak kilisenin karşı olması, Rum yönetiminin önünü kesiyordu. Ancak Rum Enerji, Ticaret, Sanayi ve Turizm Bakanı Yorgos Lakkotripis tarafından açıklanan Avrupa’nın en büyük kumarhanesi olacak dev yatırımla, Rus kesimi de kumarhane turizmine güçlü bir şekilde gireceğini ilan etti.
300 MİLYON DOLAR
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) için bu karar gerçekten önemli bir gelişme. Çünkü KKTC ekonomisinin temelini turizm, turizmin temelini ise casino turizmi oluşturuyor. KKTC’de bulunan 26 casinoda yan sektörlerle birlikte 10 bin kişi çalışıyor. 90’a yakın otelin bulunduğu Kuzey Kıbrıs’ta bu otellerin yaklaşık 30’u casinoya sahip. KKTC’nin 1 milyar dolarlık turizm gelirlerinin 300 milyon doları casinolardan geliyor.
KKTC hükümetleri uzun bir süredir bu soruna karşı hazırlık yapmak gerektiğinin farkındaydı. KKTC’de turizmi 12 aya çıkarmak, temalı turizme yönelerek öncelikli yatırım alanlarını sağlık, eğitim gibi alanlara kaydırmak istiyorlardı. Hatta Hürriyet’le Keşfet programımız için geldiğimiz de KKTC Turizm Bakanı Fikri Ataoğlu, bu konuya dikkat çekmişti.
Ayrıca aldığım bilgilere göre barış görüşmelerinin devam ettiği adada anlaşma olmazsa uygulanması beklenen Tayvan modeli de bir umut oluşturuyordu. Beklentiye göre Rusya ve İsrail KKTC’yi tanımasa da Tayvan gibi ticari ilişkiler hareketlenecek ve direkt uçuşlar başlayacaktı.
300 BİN TURİST
Bu beklentiler arasında Rum Kesimi’nin kararı çıktı. Rus kesimi ekonomik krizi aşmak için 2018’in ilk çeyreğinde geçici olarak açacağı kumarhanelerle sektöre giriyor. 2020’de ise Limasol’daki en büyük yatırım tamamlanacak. 300 bin turist, 500 milyon dolar gelir hedefliyor. Peki şimdi ne olacak? Aldığım yorumlar farklı. KKTC’li otelciler, seyahat acente temsilcilerine göre Rum Kesimi’nin güçlü bir şekilde kumarhane turizmine girmesi Kuzey’i etkileyecek. KKTC’ye gelen İsrailli, Rus ve Lübnanlı turistlerin güneyi tercih etmesi de büyük olasılık.