Sülün Osman şimdilerde yaşasaydı ‘en iyi girişimci işadamı’ ödülü alırdı

“Oğlum Galata Kulesi’ni satmaya utanmadın mı?” diye bağırdı komiser öfkeyle...

Haberin Devamı

Uzun burunlu, keskin bakışlı adamsa, bıyık altından gülen bir ifadeyle cevap verdi: “Komiserim, bu ülkede Galata Kulesi’ni alacak eşekler olduğu sürece hiç kusuruma bakmayın, ben de o kuleyi satarım!”
Bu cevabı veren nev-i şahsına münhasır karakter, adını “dolandırıcılar tarihine” Sülün Osman olarak altın harflerle yazdırmış Osman Ziya Sülün’den başkası değildi...
Rahmetli babam daha nice hikayeler anlatırdı Sülün Osman’la ilgili...
Hepsine adeta birer Nasreddin Hoca fıkrası dinlermiş gibi kulak kabartırdım.
İşin şaka olmadığını anladığım yaşa geldiğimde, bu “duayen dolandırıcı” çoktan Beyoğlu’nda kaldığı otelde bir kalp krizi sonucu vefat edip kimsesizler mezarlığına defnedilmişti.
Devrimizin dolandırıcılarının yanında esamesi bile okunmazdı Sülün Osman’ın. Bugünlerde yaşasaydı belki de “en iyi girişimci işadamı” ödülünü alıp, cemiyet hayatının aranan isimlerinden biri olurdu...
Şöhretini Galata Kulesi’ni, Boğaz Köprüsü’nü, elektrikli tramvayı ve Dolmabahçe’deki saat kulesini satarak ya da kiralayarak yapmış bu “kolpa mühendisin” en önemli özelliği, ava gideni avlamasıymış. Anlayacağınız Osman’ın asıl mağdurları, zaten niyeti bozuk olanlarmış...
Düşünsenize, Dolmabahçe Saat Kulesi etrafında saate her bakandan para alan bir adam görüyorsunuz. “Aaa ne güzel iş, keşke ben yapsam” deyip bu adamın yanına yaklaşıyorsunuz.
Sonra da gelen geçenden “akrep ve yelkovan haracı” kesmek üzere parasını bastırıp bu adamdan o saati kiralıyorsunuz... Şimdi sorarım size, asıl kötü niyetli saati satarmış gibi yapan Sülün Osman mı, yoksa onunla anlaşıp saati almaya heveslenen enayi mi?
Yine Dolmabahçe sahiline demirlemiş Amerikan 6. Filosu’na ait uçak gemisini uyanığın tekine satan Osman’dan mı korkmalıyız, yoksa o gemiyi satın alıp kim bilir nerelere kendince savaş açacak “zat-ı muhteremden” mi?
1962 yılında hapishanedeyken muazzam bir ironi örneği olarak “Alınteri ile Yaşamak” konulu bir konferans veren Sülün Osman konuşmasına, “Benim dolandırdığım insanlar dolandırıcıydı aslında. Yani bana yaklaşma sebepleri beni dolandırmaktı” diye başlamış...
Haksız mıydı dersiniz?
Taksim Meydanı’nın başına paspas atıp, gelen geçenden “giriş parası” alan bu adamın hikayelerini okudukça, onun “mesleğini” bugün saygın konumlarda icra edenleri düşünüp, “Dolandırıcı olacaksa bari Sülün Osman gibisi olsun” diye geçirdim içimden...
En azından bu abimiz, şimdikiler gibi masum mağdurları katmıyordu tokatladıklarının listesine...
Garibanları değil, garibanları kandırmaya niyetlenenleri çarpıyordu.
Şimdiki türevlerine bakınca, insan ister istemez “Ah Sülün Osman ah, kıymetini bilememişiz” diyor...

Haberin Devamı

Best of Tuğçe Kazaz

Haberin Devamı

Malumunuz son zamanlarda medyada bir Tuğçe Kazaz fırtınası esiyor. Tescilli güzelimiz her gün ya bir televizyon kanalına ya da gazeteye verdiği demeçle “yeni sürüm Tuğçe” söylemleriyle arz-ı endam ediyor.
Maksadım sözlerini tartışmak değil. Zaten onun zihinsel evriminin süratine yetişmek de imkansız. O yüzden noktasına virgülüne dokunmadan son günlerde attığı tweet’lerden bir “Best of Tuğçe Kazaz” hazırladım.
Seneye bu zamanlarda kim bilir hangi ufuklara yelken açacak Tuğçe kızımız... Biz de bu yazıyı, onun 80 günde fikr-i alem serüveninin bir hatırası olarak saklarız.
Bir- İstanbul’da çok güzel kar yağıyor. Karın mikropları temizlediği malumumuz. Keşke paralelcilerin ve anti demokratik laiklerin üzerine de yağsa.
İki- Boş boş konuşmayın, sizin yandaş kanallarınız olan Halk TV ya da Bugün TV’de Kılıçdaroğlu; kendine güvenip karşıma çıkabiliyor mu onu söyleyin.
Üç- Birçok arkadaşımız; imla hataları yaptığım için beni eleştirmiş. Bir gecede Osmanlıca’yı katlettiklerinde bu kadar dokunmadı da birkaç imla hatası yapmam mı dokundu?
Dört- Yine Haçlı zihniyetinin Twitter ve Facebook gibi araçları icat ederek, bizi birbirimize düşürmeye ve kendi gerçekliğimizden uzaklaştırmaya çalıştığının farkında değil miyiz?
Beş- Ey Kılıçdaroğlu sen Pensilvanya ile birleşmediysen açıkla. Yok birleştiysen git kendine Pensilvanya’da çiftlik kur. En azından dizinin dibinde otur.
Altı- Artık sıkılmadınız mı insan zihinlerinin putlaştırdığı Atatürk’ü, kendi çıkarlarınıza alet etmekten? Yaşasaydı önce sizi yok ederdi herhâlde.
Yedi- Yolsuzluk adı altında yapılan eylemler sonucu ekonomimiz darbe alıyor ve yoksulluğa doğru gidiyoruz.

Haberin Devamı

Bu hafta...
OKUDUM

Hafta sonu yeni bir kitaba başladım, “Apple’ın Ardındaki Deha: Jony Ive”. Ürünleriyle dünyayı değiştiren Apple’ın “spotlar altındaki” yüzü Steve Jobs’tı. Leander Kahney’nin yazdığı bu kitap ise “karanlıkta kalmayı” seven endüstriyel ürün tasarımcısı Ive’yi yakından tanıtıyor. Pek çoğumuzun elindeki o telefonu, tableti veya kucağımızdaki bilgisayarı tasarlayan kişi Jony Ive’den başkası değil. Ekibinin yaratıcı gücünü azaltmamak için bütçe ve masraflar gibi “dikkat dağıtan” etkenlerden uzak durmalarını sağlayan bu dehanın yaşamı gerçekten ilham verici cinsten. Fırsatınız olursa, okuyun derim.

GİTTİM
Layka, dünya mutfağından herkesin damak zevkine uyacak lezzetler sunmak üzere Etiler’de kapılarını açtı. Elshan İbrahimov’un sahibi olduğu mekanın menüsünde Pekin ördeğinden yoğurtlu kebaba, sushiden pizzaya kadar ne ararsanız var. Laykacılar’ın bir başka silahı da restoranın yönetici ortağı Cihan Şensözlü. İstanbul gece hayatına yön veren gençlerden biri olan Şensözlü, adını uzaya gönderilen ilk köpekten alan Layka’yı “havalara uçuracak” gibi görünüyor. Bu arada içerideki lüks ambiyans gözünüzü korkutmasın, fiyatlar ve kalite ters orantılı...

Haberin Devamı

İZLEDİM
Son takıntım “How To Get Away With Murder”... Bir dizi düşünün, hukuk fakültesinde öğretmenlik yapan ünlü bir avukat, özel olarak seçtiği öğrencilerden davalarına yardım etmesi için bir ekip kuruyor. Genç “yetenekler”, öğretmenlerinin gözüne girmek için her türlü entrikaya başvuruyor. Bu arada hanımefendi ve kocası birbirlerini aldatıyor. Kocasının en son birlikte olduğu genç kadın ölü bulunuyor. Üstüne üstlük öğrencilerden oluşan ekipten bazıları cinayet işleyip, delilleri ortadan kaldırmaya çalışıyor. Tüm bu anlattıklarım daha ilk bölümde yaşanıyor. Bizde olsa üçüncü sezon sonunda ancak başroldeki kadının kocasını aldattığını öğrenebilirdik. İki kere Oscar’a aday olmuş Viola Davis’in oyunculuğuyla büyülediği bu diziyi kaçırmayın derim.

Yazarın Tüm Yazıları