Paylaş
O güne kadar gerçekleşen en büyük protesto gösterisiydi bu. Sadece Amerika değil, dünya kamuoyu da günlerdir idamları durdurmaya çalışıyordu. Avrupa’da yüzbinlerce kişinin katıldığı mitingler düzenleniyor, radyolar sürekli olarak Rosenbergler'in masumluğunu yineleyip duruyordu. Beyaz Saray'a gelen onbinlerce mektup arasında Papa XII. Pius’un af talebi bile vardı.
Olayın dünya çapında yankıları infazları durdurmaya yetmiyordu. Çünkü dönem; McCarthy dönemiydi. Wisconsin Senatörü Joseph McCarthy komünizme karşı ölümcül bir cadı avı başlatmıştı. ABD politikalarına muhalif olan bütün sesler komünist ve vatan haini ilan ediliyordu. İşçiler ve aydınlar üzerinde müthiş bir terör estiriliyor, işçi önderleri komünist oldukları gerekçesiyle hapse atılıyordu.
İşte bu kaos günlerinde Julius ve Ethel Rosenberg çifti, Sovyetler Birliği adına casusluk yapmaktan ve atom bombası yapımının sırlarını düşmana teslim etmekten ötürü yargılandı ve ölümle cezalandırıldı. Julius ve Ethel Rosenberg Yahudi kökenli Amerikalılardı. Her ikisi de çeşitli işçi eylemlerine katılmış, Komünist Partisi’yle ilişkiler kurmuş, sınıf mücadelesiyle ilgilenmiş insanlardı.
Rosenbergler'in yargılanma süreci ise aslında tam bir kara mizahtı. FBI muhbiri David Greenglass kendini kurtarmak için onları suçlamış, çift taraflı bir Sovyet ajanı olan ‘kızıl İspiyoncu’ Elizabeth Terrill Bentley isimli bir kadın Rosenbergler aleyhine ifade vermişti. Hiçbir zaman doğrulanamayan bu suçlamalar Ethel ve Julius Rosenberg’ü idama kadar götürecekti.
İnfaz günü yaklaşırken Truman Hükümeti uluslararası baskılara dayanamadı ve Rosenbergler'le birkaç kez pazarlık yapmaya girişti. İlk teklif; ‘Suçlarınızı itiraf edin 30 yıl hapis cezasıyla kurtulursunuz’ şeklindeydi. Aracılarının aldığı cevap ‘hayır’ oldu.
Hükümetin ikinci teklifi Ethel Rosenberg’e geldi: “Kocanın suçlu olduğunu itiraf et, seni hemen serbest bırakalım!” Ethel bu iğrenç öneriyi hiç düşünmeden reddetti.
Sonunda o meş'um gece geldi. Ethel ve Julius, gardiyanların arasında hücrelerinden alındılar ve cezaevinin karanlık koridorlarında kaderlerinin çizdiği yolda yürümeye başladılar. Ama elektrikli sandalyenin bulunduğu odanın kapısında onları elinde telefonla Devlet Bakanı William Carroll bekliyordu. Rosenbergler'i özgürlüğe kavuşturacak son teklif, son anda gelmişti.
"Başkan Truman hattın öbür ucunda” dedi Bakan Carroll; “Suçlu olduğunuzu itiraf ederseniz affedileceksiniz ve çocuklarınıza kavuşacaksınız...”
Ethel ve Julius birbirlerine baktılar. Cezaevinin önündeki onbinlerce insanın söylediği özgürlük şarkıları duvar ve sınır tanımıyor, bulundukları yere kadar geliyordu.
“Evet mi, hayır mı... Başkan cevap bekliyor” diye yineledi William Carroll...
Ethel Rosenberg onun gözlerinin içine bakarak şu tarihi yanıtı verdi: “Ya dışarıdakiler ?... Suçsuzluğumuza inanan onca insan... Onlar da bizim çocuklarımız değil mi? Nasıl bakarız onların yüzlerine...”
İşte Rosenbergler'i efsane yapan, şarkılara, filmlere, tiyatro oyunlarına konu edip ölümsüzlüklerini sağlayan cevap buydu.
Birkaç dakika sonra 'cellat' şalterleri indiriyordu. Elektrikli sandalyede can vermeleri 57 saniye sürdü. Ölüme gittikleri 1953 yılının 19 Haziran günü aynı zamanda onların evlilik yıl dönümüydü.
Melih Cevdet Anday’ın onlar için yazdığı ‘Rosenbergler Unutulmamalı/Anı’ adlı şiiri ile selamlayalım bu onurlarını ölüme tercih eden yürekli çifti...
Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil bu anılacak şey değil
Apansız geliyor aklıma.
Neredeyse gün doğacaktı
Herkes gibi kalkacaktınız
Belki daha uykunuz vardı
Geceniz geliyor aklıma.
Sevdiğim çiçek adları gibi
Sevdiğim sokak adları gibi
Bütün sevdiklerimin adları gibi
Adınız geliyor aklıma.
Rahat döşeklerin utanması bundan
Öpüşürken o dalgınlık bundan
Tel örgünün deliğinden buluşan
Parmaklarınız geliyor aklıma.
Nice arkadaşlar gördüm
Kahramanlıklar okudum tarihte
Çağımıza yakışan vakur sade
Davranışınız geliyor aklıma.
Bir çift güvercin havalansın
Yanık yanık koksa karanfil
Değil unutulacak şey değil
Çaresiz geliyor aklıma.
Paylaş