Kadın ve erkek kimliği olmadan evlilik yaşayan çok insan var

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Klinik Psikoloji Bölümü’nü bitirdikten sonra İstanbul Belediye Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nde soluğu alan, 1991 yılından beri de kendi kliniğinde psikolog, terapist ve eğitmen olarak hizmet veren Ayşe Kayhan’la toplumsal “ruh halimizden” cinselliğe kadar pek çok konuyu masaya yatırdık. Kim bilir belki de tiyatro eğitiminin verdiği etkiyle bazen bir oratör, bazen de bir komedyen edasıyla bilgilendirirken ince mesajlar verdi. Çok net fikirleri olan bir kadın Kayhan, bana da o fikirleri aynı netlikte sizlere aktarmak düştü. Katılıp katılmamak size kalmış, ancak durup bir düşüneceğiniz kesin...

Haberin Devamı

* Klinik psikolog, bildiğimiz psikoloğun daha “havalı” versiyonu mu?

- (Gülüyor) Yok canım, olur mu öyle şey?

* Nedir peki sizin farkınız?

- Genel psikoloji mezunlarından en bariz farkımız, psikiyatrinin baktığı hastaların terapisini yürütmemiz. İleri vakalardan sıradan uykusuzluk, kaygı gibi kolay halledilebilir sorunları olanlara kadar herkesle ilgileniyoruz. Yatarak değil, ayakta tedavi ediyoruz. Çalıştığım üç dal var; bireysel terapi, çift terapisi ve seks terapisi. En çok çift ve seks terapisiyle adımı duyurdum.

Kadın ve erkek kimliği olmadan evlilik yaşayan çok insan var

* Sana evlilik terapisti diyebiliriz o zaman...

- Çift derken kastım yalnızca evli çiftler değil. Evlilik bana göre kontratlar üzerinden yürüyen, dogma olarak bakmadığım bir kurum. Ayrıca bu kurumun toplumsal düzenin dahilinde ama insan doğasına aykırı olduğuna inanıyorum. Doğanın içindeki yerimiz hayvan statüsünde ve biz de onlar gibi çok eşliyiz.

Haberin Devamı

* Dakika 1 gol 1! Hemen başladın akıntının tersine yüzmeye...

- Daha böyle pek çok alışılagelmiş inanışlarımızın “gerçek yüzleri” var. Mesela eşcinsel olunmaz, doğulur. Tüm dünyada psikolog ve psikiyatrlar artık 3 yaşından itibaren çocuklarda eşcinselliği tanımlayabiliyor ve bu konuda psikolojik eğitim veriyorlar. Onlara cinsel kimliklerini nasıl yaşayıp, kendilerini nasıl koruyacaklarını öğretiyorlar.

* Bizde durum nedir?

- Ülkemizde aile içi şiddetin önemli nedenlerinden biri de bastırılmış eşcinsellik. Kendimizi keşfetmeden toplumun bize verdiği “elbiseleri” giymek zorunda bırakılıyoruz. Bu toplumsal normlar nedeniyle “eşcinselliğimle nasıl yaşarım” korkusu yüzünden kendimizi evliliğin kollarına atıyoruz. Ama cinselliğin bastırılamayacağı da büyük bir gerçek. Eşine, çalışanına kötü davranan kişilerin birçoğunda bastırılmış cinsel duygular yatar. Türk toplumunu ikiyüzlü olarak değerlendiriyorum. Tam bir ahlak çöküşü yaşıyoruz. Ne yazık ki dünyanın ensestte birinci ülkesiyiz ve bu birinciliği yıllardır kimseye bırakmadık.

Haberin Devamı

* Kime göre, neye göre birinciyiz?

- Uluslararası Çocuk İstismarını Önleme Örgütü’nün araştırmasına göre... İkinci sırada ise Almanya var. Niye biliyor musun; çünkü oradaki Türkler nüfusun büyük bir kısmını oluşturuyor. Çocuk gelinler konusunda da halimiz içler acısı. Bunu engellemeye çalışırken, bir yandan da magazin programlarında bazı adamların çocuğu yaşındaki kızlarla evlendiğini görüyoruz. Bizim o magazin başlığı altında izlediklerimiz, kadına bakışımızı ve ikiyüzlülüğümüzü açıkça ortaya koyuyor aslında.

* O zaman bazı ünlüler, çocuk gelinler konusunda suçladıkları gruplardan daha çok önderlik ediyorlar bu iğrenç duruma...

- Hem de nasıl. Eskiden Amerika’da her üç dakikada bir tecavüz haberleri patlak verirdi. Şimdi dön de bak yaşadığımız ülkedeki cinayet, tecavüz, çocuk gelin ve ensest verilerine. Dedim ya namus kavramını, ahlakı, dini işimize geldiği gibi yorumluyoruz. Kapalı kapılar arkasında neler olduğunu bilmeden ahkam kesiyoruz.

Haberin Devamı

* Nasıl çıkacağız bu “çarpıklığın” içinden?

- Bu konuda ailelere büyük görev düşüyor... Çocuğumuz bir soru soruyorsa onun cevabına hazırdır. “3 yaşında bu soru sorulur mu hiç” diye kızacağımıza, oturup o yaşa uygun makul cevaplar vermemiz gerekir.

* Senin mesleğini icra edenlere ne görev düşüyor peki?

- Biz evlilikteki tıkanık noktayı arıyoruz. Diyelim ki kadın ve erkek arasındaki kontratta sosyal ya da hukuksal bir güvensizlik yok, her şey sağlam görünüyor, araya üçüncü kişiler girmemiş... O zaman bu evliliğin ve cinsel yaşamın bitmesine sebep olan durumlara bakıyoruz. Çiftleri tek tek görüşmeye aldığımızda erkekten “Ben çocukluğumda Ahmet’e aşıktım!” açıklamasıyla karşılaşabiliyoruz.

Haberin Devamı

* Hadi buyur buradan yak...

- Daha önce söylediğim gibi eşcinsellik doğuştan gelen bir durum ve kişi sadece erkek olarak doğduğu için kadınla evlenmek mecburiyetinde kalacak şekilde büyütülüyor. Beni mesleki olarak bu konuları araştırmaya iten bir diğer sebep ise eşcinsellerin ve trans bireylerin genellikle fuhuş sektöründe çalışması ve öldürülmeleri oldu. Mesela Türkiye’de ve yurtdışındaki bazı ülkelerde eşcinseller için açılan kuaför, terapist ve diğer hizmet gruplarının normalden üç kat fazla para alması da kapitalizmin bir oyunudur. Bu insanları toplumdan sözde dışlamadığını gösteren ülkeler, üzerlerinden üç kat fazla kazanmayı amaçlıyor. Bu da başka bir ikiyüzlülük...

Haberin Devamı

BAMBAŞKA BİR KOMÜNİZMDEN SÖZ ETMELİYİZ ARTIK

* Dünya görüşü komünizm olan birinin kapitalizme saydırmaları mı bunlar?

- Tabii ki komünizmi de eleştireceğim... Şu ana kadar yazılanların uygulanabilirliği yeniden gözden geçirilmeli... Üretim ve paylaşımın yanı sıra insan psikolojisi de ele alınmalı. Eşitlik ve adalet kavramları, insan egosu ve arızaları göz önünde tutularak tanımlanmalı. Güncel dünya sorunlarına cevap üretebilen bambaşka bir komünizmden söz etmek zorundayız artık. Her şeyde olduğu gibi devlet yönetmek de gerçekten emek ister. Kocaman hamaset cümleler yerine pratik cümleler söyleyeceksiniz kardeşim. Bugünün dünyasının sorunlarına ve çözümlerine dair cevaplar vereceksiniz... Çözüm üretmeyen cümle benim için bir şey ifade etmiyor, gerçekliği olması lazım.

* Sana “Haydar Dümen’in dişisi” diyenler var...

- Bunu asla kabul etmiyorum ve hakaret addediyorum. Sözlükçülerin icadı bu yakıştırma. İnsana, emeğe, toplumsal dinamiğe ve sevdaya inanan biriyim. Bu tür konuların bilimin oyuncağı olup, manipüle edilip kullanılmasına da karşı ve öfkeliyim.

KIZSAN DÜZGÜN OTUR ERKEKSEN OYNAMA

* Her bireyin aslında biseksüel olduğundan dem vuruyorsun. Kusura bakma ama saçmalamıyor musun?

- İnsanın kendini keşfetmeye başladığı 10’lu yaşlarda toplum baskısı ve dayatma kurallarla büyütülüyoruz. Kız isen düzgün oturacak, erkeksen düşer diye korkuttukları için pipinle oynamayacaksın. Bütün tek tanrılı dinlerde, çocuklar darbeyle büyütülür. Kızlar evlenip çocuk doğurma ve aileye bakma, erkekler de maddi olarak ailenin yükünü üstlenme zorunluluğu içinde yetiştirilir.

* Sen nasıl yetiştirildin peki?

- Ben de her çocuk gibi benzer durumlara maruz kaldım, hatta tokat yediğim de oldu. Babaannem Türkan Şoray hayranı olduğu için beni sık sık sinemaya götürürdü. Filmlerde başroldekiler öpüşür, kapılar kapanır, sonra o kapılar açılınca esas kız hamile olarak çıkardı karşımıza. Ben de çocuk aklımla biriyle öpüşünce hamile kalacağımı zanneder, çok korkardım. Kimseye de soramıyorsun ki! İlk regl olduğumda, babaannem bana ped uzatıp nasıl davranacağımı göstereceğine okkalı bir tokat yapıştırdı suratıma.

* Kadınlığa adım atmanın ilk “cezası” desene...

- Sorma yaa, nereden bileyim, meğer adet buymuş. Benim başıma gelmedi ama göğüsleri yeni çıkan genç kızlara da düzgün olsunlar diye fincan ya da tas kapatılır. Memelerinin nasıl olacağına, sözde aile büyükleri karar verir. Yetişme döneminde biz kendimizi tanıyamazken ailelerin yönlendirmesiyle başlıyoruz hayatı yaşamaya. Erkekler için kıllarının çıkması önemli bir adımken kızların onları yok etmesi gerekiyor. 16 yaşındaki erkeğe babası ya da abisi cinselliği öğretmek için çabalarken, kadın korkutulup geri çekiliyor.

* 14 yaşındaki oğluna ilk cinsel deneyimini yaşaması için para karşılığı bir kadın ayarlayan baba, son dönemde gündemi oldukça meşgul etti...

- Ne yazık ki Türkiye topraklarında “mektep” adı altında, erkekliğe geçişi güya temsil eden son derece yaygın gayri ahlaki bir tutum bu. Bir yandan fuhuş sektöründe çalışan seks işçisini ezip yok sayarken, diğer taraftan da o seks işçisini oğullarımızın cinsel deneyimini ilk kez yaşayacak insan olarak görüp, ona emanet etmek ikiyüzlülük değil de nedir Allah aşkına! Ortada his ya da sevişme değil, sadece cinsel birleşme olduğu için erkeğin ne kendi ne de kadının bedenini tanıma şansı var. Dolayısıyla bu olumsuz “deneyimsizlik” çocuğun tüm gelecek cinsel yaşamını işgal altına alıyor. Asıl amaç, oğullarının erkek olduğunu ispatlamak... Ama kime?

* “Göster pipini amcalara” sendromu...

- Afrika’da bizden daha beter toplumlar var. İşi kadının cinsellikten zevk almasını önlemek için kadın sünnetine kadar götürüyorlar. Göster pipini amcalara sözü tam bir iktidar söylemidir. Erkek adamın erkek çocuğu olur sözü ise kadın cinayetlerinin, kumalığın bir numaralı sebebidir. Halbuki Peygamber Efendimiz’in karısı Hz. Ayşe doğduğunda, babası 40 deve kesmiş. Dinimiz tam tersini söylüyor ama uygulamada sıkıntı var... Din, hayatımızda çok belirleyici bir unsurdur. Kutsal kitaplarda yazanlar kaotik toplumu düzene sokmak için kaleme alınmıştır. Zaman içinde kulaktan dolma bilgilerle anlatılmak istenenler yanlış yere gider, bu yüzden de topyekün arıza olarak büyüyoruz. Sanatçımız da, politikacımız da, gencimiz ve yaşlımız da yanlış yetiştirilmenin eserleri.

Kadın ve erkek kimliği olmadan evlilik yaşayan çok insan var

VİCDANSAL SORGULAMAMIZDA BİRPROBLEM VAR

* Türkiye senin hastan olsa, ona ne teşhis koyardın?

- Haddimi aşmış olmayayım ama şizofrenik bir yapı içine iyi monte olduk. Çok kimliklilik diye bir laf koydular ortaya, algılarımız yanlış şekillendiriliyor. Olmadığımız şeyler yaşamaya başlayınca bir korku zincirinin ortasına düştük. Kendimizi savunmak adına birine şiddet göstermeye ya da görmeye yatkınız artık. Ölmüş bir çocuğa bakıp, arka odada yatan evladım hayatta diye şükrediyorsak, vicdansal sorgulamamızda bir problem var demektir.

BENİM NASIL SEVİŞECEĞİMİ DEVLET Mİ BELİRLEYECEK!

* Giderek yerinden çıkan çiviyi yerine takacak bir çözümün var mı?

- Benim bir iddiam var; toplumu bir günlüğüne serbest bırakalım, herkes istediği kişiyle, rızasını alarak sevişsin. Aman yanlış anlaşılmasın, tecavüzden değil, onaylanmış bir cinsel deneyimden bahsediyorum. Emin ol ekonomi de, toplumsal hayat da, şiddet de her şey bir anda olumlu yönde değişir. Bana ahlak cümleleriyle gelenler, benim cinselliğimi milli cinsellik kalıbı içine sokmaya çalışıyor. Tutucu Museviler’in İsrail’deki tek delikli çarşaflarıyla mı sevişeceğiz? Devlet mi belirleyecek benim nasıl sevişeceğimi...

* Cinsellikte bile söz dönüp dolaşıp devlet babaya mı gelmek zorunda?

- (Gülüyor) Devletin cinselliğe bakışı her dönemde uzak ve frenleyici olmuştur. Hiçbir zaman cinselliği, eşcinselliği konuşan bir kurum yapısı olmadılar. Bütün devlet sistemleri böyle çünkü “beni ilgilendirmez” diyorlardı. Ama artık devir değişti, devlet büyükleri kendi pencerelerinden gördükleri, bilime, fikre ya da ilme dayanmayan sözler söylemeye başladı. Kendileri ne yaptıysa toplumdan da aynısını yapmasını bekliyorlar.

* Konuşsalar kabahat, konuşmasalar kabahat...

- Ağızlarını açıp doğru bir şey söyleyeceklerse konuşsunlar tabii ama nerede? “Karı gibi gülme” diyen kişinin kendisinin doyasıya kahkaha atmadığından emin olabilirsin. Keşke gülebilseler ve bütün önyargılarını kaldırıp eşleriyle sevişebilseler. “Hoşuna gitti mi?” diye eşlerine sorabilseler... İşte o zaman biz çok daha rahat bir devlet sistemiyle karşı karşıya kalırız.

* Şeffaf devlet, şeffaf cinsellik mi diyorsun?

- (Gülüyor) Bir kere cinsellik iyi öğretilmeli. Soru sormalar, meraklar cinselliğin içinde var. Bunları biz yapmıyoruz. Bodoslama giriyoruz, sonra da sıkılıyoruz. Türk insanı sevişmeyi bilmiyor. Hoş, dünya da bilmiyor ama onların öğrenme şansı bizden yüksek.

* Sence bu kadar kavgacı olmamızın arkasında cinsellik mi yatıyor?

- Kesinlikle önemli nedenlerinden biri de bu... Kimliğimizde gazeteci, polis, asker, mühendis, terörist, birinin oğlu, kızı, eşi gibi onlarca tanım var... Cinsellik de bu kimliğin bir parçası; onu çıkarırsan kimliği çökertmiş olursun. Bugün ahlakı bacak aramızla ilişkilendirenler yanlış yapıyor. Asıl kıyıya vurmuş çocuk cesetlerini izlemek bizi pornonun göbeğine itiyor. Her gün gördüğümüz bu manzaraya alışmaya başlıyoruz. İnsanların fantezilerinin pornolarla belirlenmemesi gerekir, asıl bir olayın veriliş biçimi bunu belirler.

* Bana sorarsan da kıyıya vuran bir çocuğun fotoğrafını basmak pornodan çok daha tehlikeli...

- Bizim akli dengelerimizle oynuyorlar. Kendi atlarını rahat koşturmak için bizi ölümlere, tecavüzlere alıştırıyorlar. Bir yandan normal hayatımıza devam ediyoruz, diğer yandan korku ve endişelere kapılıyoruz.

KADIN CİNAYETLERİ YAZILI KANUNLARLA ÖNLENEMEZ

* Kadın cinayetleri toplumun kanayan yaralarından biri. Nasıl önüne geçeceğiz bu kabusun?

- Alınan önlemlerin hepsi göstermelik. Yazılı kanunlarla kadın cinayetleri önlenemez. Gerçekten toplumsal, tam oturmuş bir tepki ortaya koymalıyız. Toplumsal adalete ihtiyaç var. Cinayeti işleyen kişi, hukuk karşısında gereken cezayı, toplum karşısında da yeterli tepkiyi almalı.

* Buraya nasıl geliriz?

- Kadını güçlendirerek, kadının da erkekler kadar hakları olduğunu kadına hissettirerek... Kadın dik durmak zorunda. O yüzden de kadın dayanışması çok kıymetli. Gelişmiş ve her şeyi konuşan, hukuku da ona göre belirlenmiş bir toplumda erkeğin feminist olmasında, feminizme sempati duymasında sakınca yok. Ama bizim gibi toplumlarda bu ancak kadının kadına sahip çıkmasıyla mümkün.

* Türk kadınları bu dik duruşu bir gün gösterebilecek mi?

- Eninde sonunda göstermek zorundalar çünkü bedelini canlarıyla ödüyorlar. Erkek egemen düşünceyi değiştirmeliyiz. Bu arada çocuk gelini eliyle teslim eden kişinin bir anne olduğunu unutmayalım.

* Bu kadar farkında olup çözüm bulamamamız normal mi?

- Normal çünkü biz her gün korku ve kaygıyla karşı karşıya bırakılıp, yeni duruş almak zorunda kalıyoruz. Bunun adı algı yönetimi, psikolojik baskı ve psikolojik faşizmdir. Kendi sorunlarımızla mı, çocuk taciziyle mi, cinayetlerle mi, şehit haberleriyle mi uğraşalım? O kadar çok korku ve kaygıyla yaşıyoruz ki, bu da bizi çözüm üretmekten uzaklaştırıyor.

* Yavaş yavaş umudumuzu da mı yitiriyoruz dersin?

- Umut güçlüdür, insanı dik ve devrimci tutar. Umudu elinden alındı mı 40 derece sıcakta, yüzde 80 nemle yaşıyormuş gibi olur insan. Herkes bir kahraman beklentisi içinde. Kahramanlar toplumun kendi iç dinamiğinden ürer. Hepimiz kendi bölgemizin kahramanı olabiliriz.

Kadın ve erkek kimliği olmadan evlilik yaşayan çok insan var

BEDENİNİZ KADAR RUHUNUZ DA ORGAZM OLMALI

* Etraftaki skor sevdalısı erkeklerin alt benliklerinde yatan gerçek ne?

- Güçlü ve yüksek olma sevdası... Fit, iyi giyinen, güzel yemek ve içkiden anlayan, adabı muaşereti bilen adam olmanın yanında skorer bir adam olmak statü getirecek zannediliyor. “Beş kez götürdüm, orgazm oldum” lafları yalan çünkü bu durum yaşa göre değişir. Eski fotoromanlar gibi bir kurgunun içinde kendisine senaryolar yazıyor şehir insanları.

* Her yaşın ayrı bir skoru vardır mı diyorsun?

- Elbette. 50-60 yaş arasında bir adamın, 8-9 saat içinde beş kez erekte olup boşalması ilaçsız mümkün değil. 25 yaşında biri de 1,5 saat arayla boşalabilir ama o sevişme değil, iştir. Bedenler ve ruhlar iyi kullanılmalı, yoksa ileride arıza çıkar. Önemli olan skor değil, kalite. Bedeniniz kadar ruhunuz da orgazm olmalı.

* İnsanımızdaki en büyük paranoyalardan biri aldatma ve aldatılma... Sana bunun için başvuran çok mu?

- Çok ama aldatma diye bir şey yok ki. Alan razı veren razı, ne aldatması?

* Hoppala nasıl yani?

- Aldatmayı trafik kazası gibi pek çok nedene bağlayabiliriz. İnsanın gönlü, bedeni, cinselliği başka tarafa kayabilir... Bunlardan biri oldu diyelim, eğer kadınsa sonu cinayetle bitebilir. Ben de giden gitmiş, geri çağırdığın aynı halde gelmeyecek diyorum. Aldatmanın önüne geçilemez. İlişkiler bir tarafın başkasına aşık olması nedeniyle değil, biriyle yatmak istemesi nedeniyle de bitebilir. Bizim kabul etmediğimiz durum; ilişkilerin bitme ihtimali...

* “Tak sepeti koluna” demeyi öğrenmemiz mi gerek yani?

- Aynen öyle. Mesela Anadolu’da “ben nikahımı vermem” lafı çok yaygındır. Nikahını versen ne, vermesen ne... Adam gitmiş kuma ile yaşıyor, sen de bunu biliyorsun ama nikahını vermiyorsun. Hukuk karşısında o adam borca girse, ölse, nikahlı karısı sorumlu olacak. Cinayet işlese, “katil adamın karısı” diye nikahlı taraftan bahsedecekler. Kadın vermediği nikahla nelerin altına imza attığının farkında değil.

* Beyinde başlayan aldatma yatağa gider mi?

- Hayır, her erkek bu kadar cesur olamayabilir. İnsanın kendine dürüst olması gerçekten çok zor. Kişi 40 yıllık eşiyle oturup yemek yerken aklında başka şeyler dolanıyorsa, bunu kendine itiraf etmekte ve elini masaya koyup “Ben bu ilişkiden galiba gittim” demekte zorlanır.

* İtiraf edemezse inkar mekanizması mı devreye girer?

- Bunu silikon iplere benzetiyorum, çeker uzatırsın ve bir yerde kopar. 80 yaşına geldiğinde de olabilir, bir yıllık evliyken de... Bir ilişkiyi hem kendimiz hem karşı taraf için bir kerede bitirmek daha az acıdır, daha ahlaklıdır ve daha sevecen bir duruştur. Bitmiş bir ilişkiyi yara bandına sarıp iyileşmesini beklemek can yakmaktan öteye geçmez.

ASEKSÜELLİĞİ TANIMLAMAKTA EN ÇOK KORKTUĞUMUZ ALAN EVLİLİK

* İnsanlar hiç cinsellik düşünmeden de yaşayabilir mi?

- Aseksüellik dönem dönem değişik nedenlerle yaşanabilir. Bundan sonra benim için bu hikaye bitmiştir deyip ömrünün sonuna kadar aseksüel kalanlar da var, travmatik bir ilişki sonrası bir süreliğine aseksüel olanlar da... Bu bir seçim, cinsel isteksizlik değil.

* Evlilikte aseksüellik yaşanır mı?

- Aseksüelliği tanımlamakta en çok korktuğumuz alan evlilik zaten. Çiftler önce sevişme sayılarını azaltıyorlar, ardından da az ve kalitesiz seks başlıyor. Çok iyi dost olduklarına karar verip sevişmeden bir ömür evlilik sürdürenler de var. Etrafımızda kadın ve erkek kimliği olmadan evlilik yaşayan çok insan var.

* Mastürbasyonun evlilikte yeri?

- Mastürbasyon kadın ve erkek için ömür boyu devam etmesi gereken bir konu. Hatta biz çiftlere karşılıklı mastürbasyon yapmalarını öneriyoruz. İki taraf da rıza gösteriyorsa, çiftler birlikte porno da izlemeli.

* Kocası başka bir erkeğe aşık olan hastalar kapını çok çalıyor mu?

- Çalmaz olur mu? Bir danışanım “Karşımdaki kadın olsa rekabet edeceğim ama erkek. Ne yapacağımı bilmiyorum” dedi. Kadın boşanmak istiyordu, eşi ise bu durumu düzeltebileceğine inanıyordu. Kadın için hayal kırıklığı yaşatan çok zor bir durum bu.

* Bu röportajı okuyanlar size “Sapık” yaftası yapıştırırlar mı?

- Sanmam. Hepimiz her gün cinsel şiddet suçu, kadın cinayetleri, küçük gelinler, tecavüz ve tacizlerle karşılaşıyoruz. Bu olaylara karşı çıkamamamız suç değil ancak zayıflığımız olabilir.

Kadın ve erkek kimliği olmadan evlilik yaşayan çok insan var

BOYU DEĞİL İŞLEVİ! ÖNCE NASIL KULLANILACAĞINI ÖĞRENSİNLER

* Türkiye’de gerçek cinsel kimliğini saklayan çok insan var mıdır sence?

- Kesin bir sayı veremem ama nüfusun üçte birine yakını LGBTİ’li diyebilirim. Hemen hemen her bireyin büyürken bir eşcinsel deneyimi olmuştur.

* Abartmayı da abarttın artık!

- Cinsel deneyim diyorum, sevişme değil... İkisi birbirinden farklı şeyler. Mesela kadınlar hamamda toplandığında, göbek taşında şarkı söyleyerek birbirlerine ağda yaparlar. Biri diğerinin memesine, öteki poposuna tokat atar. Bu da bir deneyimdir.

* Baskı altında yetişen Türk kadını cinselliğini tam olarak yaşayabiliyor mu?

- Bırak cinselliğini, kadınlığını bile yaşayamıyor. İstediği kadar kahkaha atıp konuşamıyor, istediği saatte sokakta dolaşamıyor, istediği adamı seçip aşık olamıyor. Diyelim aşık oldu evlendi, eşine “Ben şurama dokununca çok hoşlanıyorum” dese bu sefer adam “Benden önce kaç kişiyle birlikte oldun da biliyorsun” diyecek.

- Peki ya erkeklerde durum?


- Erkeğin cinselliği de kadınlar kadar hassas. Erkeklerden sürekli iyi para kazanması, oynarken bile adam gibi oynaması, güçlü olmaları bekleniyor. İş hayatındaki düşüş otomatikman cinsel yaşamı vuruyor. İlk olarak cinsel isteksizlik, ikinci olarak da ereksiyon problemi olarak karşımıza çıkıyor bu sorun.

* Klişe soruyu sormadan olmaz; boyu mu işlevi mi?

- Tabii ki işlevi. Boy hadisesine takan sadece erkekler, bu çok komik bir durum. Önce nasıl çalıştığını ve nasıl kullanılacağını öğrensinler.

* Ne demek o? Kullanma kılavuzu mu var?

- Kendi bedenine ait bir uzvun nasıl kullanılacağını bilmek çok önemli. Onu bildiğin zaman performans, zevk alıp verme zaten artar. Ayrıca seks penisle bitmiyor, bilmem kaç santimetrekare bedenimiz var. Her bir noktasından erotik alan çıkarabiliriz.
Hazzı hazırlık evresinden sonra öyle mükemmel yaşarsınız ki 1001 boşalmaya bedel olur. Öte yandan boy meselesi kadınlara sorulmalı çünkü sizi belirleyen en önemli unsur partnerinizdir.

* En çok merak edilen konulardan biri de penis boyunun ortalamasının ne olduğu?

- Gerçekten de en sık aldığımız telefonlar bu konuda... Penis boyu ortalaması ırklara göre değişen bir durum. Türkiye için de bir ortalama var ama ben rakam söylemenin doğru olduğunu düşünmüyorum. Arap, Kürt, Çerkez, Laz, Rum, Ermeni gibi pek çok ırkın birleşiminden dünyaya gelmiş insan var ülkemizde. Bu durumda kimin ortalamasını alacaksınız? O penise iyi bakmayı, güzel kullanmayı ve şefkat göstermeyi öneririm.

Yazarın Tüm Yazıları