“Işık Sarsın Sizi” diyorlar ve kötü enerjileri temizliyorlar

Vay, vay, vay, vay...
İlk görüşte aşk misali ilk cümlede “tavlandım”.
İki sene önceydi... “Meleklerle Yaşamak” kitabının yazarı Beki İkala Erikli’yle röportaj yapmaya gitmiştim. Ofis, bir işyerinden çok sıcak bir aile ortamı gibiydi. Mesude Evliyazade ve Zişan Durma da o “ailenin” birer ferdiydi.
Geçtiğimiz günlerde bu iki genç kadının “Işık Sarsın Sizi” adıyla kendi “şifa atölyelerini” kurduklarını duyduğumda “Haydi yürü dedim” içimdeki Kobay İzzet’e. Yeni görev seni bekliyor...
Mesude ve Zişan, meleklerin bize rehberlik etmelerini, şifa enerjisi sağlamalarını ve hayatımızda pozitif değişiklikler yapabilmemiz için güç vermelerini sağlayacaklarını söylüyor. “Doğuştan gelen iyi halde olma hakkımızı” melekler aracılığıyla elimizde tutabileceğimizi savunuyor.
İlk bakışta sanki olayda biraz “hokus pokus” durumları varmış gibi görünüyordu. Ancak her zamanki gibi önyargılarımı vestiyerde bırakmam gerektiğini de biliyordum.
Sizlerden de ricam bu iki kadının hikayesine önyargısız bir şekilde bakmanız. Dediklerine inanmak zorunda değilsiniz. Bunları saçma bulabilir ya da hayatın farklı bir rengi olarak kabul edebilirsiniz. Sonuçta ben ilginç bulduğum için sizlerle paylaşıyorum. Elçiye zeval olmaz...

MESUDE EVLİYAZADE: “SULTAN VAHDETTİN DE MENDERES DE AKRABAM”
“Evliyazade” soyadı bana hiç yabancı gelmiyor. İzmirli o meşhur aileden misin yoksa?
- (Gülüyor) Çok özel aynı zamanda da çok ağır karması olan bir aileyi seçmiş benim ruhum. Hayatımda bambaşka bir yeri olan anneannem, Sultan Vahdettin’in torunu Suade Hümeyra Hanım Sultan. Babamın babaannesi aynı zamanda “isimdaşım” Mesude Evliyazade, Adnan Menderes’in dayısının kızı. Berin Menderes de babamın halası. Kısaca bizim ailenin karmasında olmayan enerji yok, sürgünden tutun da idama kadar...

Seni bu işi yapman için yetiştirmediler herhalde...
- Çok güzel ve refah içinde geçen bir çocukluğum oldu. İzmir Amerikan Koleji’nden sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdim. Yurtdışı eğitimimin ardından uzun yıllar Türkiye’deki uluslararası hukuk bürolarından birinde çalıştım.

“Ferrari’sini satan bilge” olmaya nasıl karar verdin peki?
- Babamın vefatı ve boşanmamla birlikte yalnız bir anne olarak yaşadığım o sıkıntılı süreç, kendi küçüklüğümde annemin ve babamın boşanmasıyla birlikte bastırdığım duyguları tekrar hatırlattı. Bir kısır döngüdeydim ve varlığı için her gün şükrettiğim kızıma ruhsal olarak yetebilmek adına bir şeyler yapmam gerekiyordu. Bir gece sabaha kadar ağlayarak var olan öz’e ruhumun geri dönmesi için dua ettim. Ve şükürler olsun ki Allah, yürümem gereken yolu önüme çıkardı. O dönem pek çok spiritüel kitap okudum. Beki Erikli’nin “Meleklerle Yaşamak”ını okur okumaz çok etkilendim ve hemen bir randevu aldım. Ofisine gittiğimde Beki Hanım bana bakıp “Ben de uzun zamandır seni bekliyordum Mesude” dedi.

Hayrola? Randevuya geç mi kaldın?
- (Gülüyor) Yok canım. Beki Hanım benim geleceğimin melekler tarafından ona bildirildiğini, çok kuvvetli bir şifacı olduğumu söyledi. Ve birlikte çalışmayı teklif etti. Bunları duyar duymaz gözlerimden yaşlar dökülmeye başladı.

Şimdi biri bana gelip bunları söylese inanmam, sen niye inandın Beki Hanım’ın dediklerine?
- Çünkü aslına bakarsan küçüklüğümden beri tanımlayamadığım bazı psişik “yeteneklerim” vardı. Ellerimle dokunduğumda ağrısı geçen aile büyüklerinden tut, benimle dertleşince rahatlayan dostlarımın pek çok “mucizevi hallerine” tanık olmuştum. Beki Hanım’ın teklifini hiç düşünmeden kabul ettim.

Bir günde “şifacı” olmadın herhalde?
- Amerika, Avusturya ve İngiltere’de bunun eğitimini aldım. Annem avukatlığı bırakıp spiritüel kariyere adım atacağımı duyunca ilk uçağa atlayıp İzmir’den İstanbul’a geldi. Düşünsene biricik kızı hukuk kariyerini bırakıp şifacı olmaya karar vermişti. “Kimmiş, neymiş bunlar?” diye evimin kapısından bir içeri girişi vardı ki sorma. Beni, ailemi araştırdıkları, bu teklifin planlı olarak yapıldığı ve hayatımın tehlikede olduğu senaryolarını yazdı hemen oracıkta.

Zaten annelerin çoğu Oscar’lık kurguya sahip değil mi?
- (Gülüyor) Özümü bulduğumu tüm çevremdekiler gördü zamanla. Benim şifalanmam etrafımdakileri ikna etti diyebilirim. Hepimizin içindeki her şeye kadir Yüce Allah’ın parçasını keşfetmiştim. Dostum, ortağım, mucizelerin insanı Zişan’la bu atölyeyi kurmamızın sebebi de bizi olduğu gibi, herkesi ışık sarmasını istememiz. Tek amacımız insanların özlerini hatırlamaları, mutluluğu, huzuru, mükemmel sağlığı, bereketi ve koşulsuz sevgiyi kucaklamalarını sağlamak.

ZİŞAN DURMA: “DOKTORLAR ‘İKİ AYLIK ÖMRÜN KALDI’ DEDİ”
Mesude sana “mucizelerin insanı” diyor. Haydi kısaca Zişan’ı da tanıyalım...
- TED Koleji’ni bitirdikten sonra Gazi Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler eğitimi aldım. Ardından İngiltere’ye gittim. İnsan kaynakları alanında çalışmaya başladım. Ancak hayatımda hep bir eksiklik olduğunu hissediyordum. İnsanları güldürmek, yaşamlarında pozitif değişikliklere sebep olmak istiyordum.

Stand-up yapsaydın...
- (Gülüyor) Öyle bir yeteneğim yok maalesef. Ancak yaşam koçluğu konusunda eğitim almaya başladım. İşte o sırada hayatımda bir dönüm noktası yaşandı. Çok hastalandım, yürüyemiyordum bile. Doktorlar “organ nakli olsa bile iki aylık ömrün var” dediklerinde içim buz kesmişti.

Ama şu an turp gibisin maşallah...
- Şimdi birkaç cümlenin içine sığan ama o zaman benim canımı fazlasıyla sıkan anlar... Anjiyo için odanın kapısı kapandığında biliyordum ki sadece Allah yanımdaydı. Karşımda bir ekran, ekranda kalbim duruyordu. Doğduğumdan beri içimde olan bu organıma hiç bu kadar yakın olmamıştım. İçimden “Allah’ım lütfen beni iyileştir, söz veriyorum bir daha kalbimi üzmeyeceğim. Lütfen damarlarımdan meleklerim girsin, beni şifalandırsınlar” dedim. Hiç olmadığım kadar teslimiyet içindeydim.

Doktorlar ne dedi bu duruma?
- Herkes şaşırdı tabii. Bir mucize yaşanıyordu. Hayatıma bitti gözüyle bakılırken yeniden doğmuştum. Hastane çıkışı herkese karşı olan öfkemi, gelecek korkumu bir kenara bırakıp hayatımdaki en önemli kişiye, kendime odaklandım. Aradan bir süre geçti ve aşık oldum. Derken evlendim. Bunların hepsi arka arkaya gerçekleşti. Akabinde İstanbul’a taşındım ve bir gün Beki Erikli’den randevu aldım.

Bütün bu yaşadıklarının ardından herkese söylemek istediğin bir şey var mı?
- Sahip olduklarının kıymetini o anda bilmeleri çok önemli... Çünkü insan olarak sadece üzüntü ya da mutsuzluk sırasında anlıyoruz elimizdekinin kıymetini.

Peki burada tam olarak ne hizmet verdiğinizi anlatır mısın bana?
- Spiritüel danışmanlık hizmetleri veriyoruz. Fakat tabii bu pek çok şeyi kapsıyor. Meleklerle Şifa seanslarında, günlük hayatımızda bizi desteklemek için var olan melekler, başmelekler, rehberler ve yükselmiş üstadlarla daha kişisel bir seviyede bağlantı kurabilmeyi öğretiyoruz. Fiziksel dünyanın gerçekleriyle ilahi olandan gelen enerjinin dengesini yaşıyor ve anlatıyoruz.

Bildiğim kadarıyla yalnız insanları değil mekanları da temizliyorsunuz...
- Bir binada yaşanan her şey o alanda bulunan duvarlar, zemin, mobilyalar ve nesneler tarafından kaydedilir. Bu şekilde katmanlar oluşur ve içinde bulunanları yoğun bir şekilde etkiler. Bu enerjisel kalıntılar tekrar eden sıkıntılar, ilişkide sorunlar, hastalık illüzyonları ve berekette tıkanıklık olarak yansır. Gerçekleştirdiğimiz şifa meditasyonlarıyla mekanın enerjisi pozitif hale gelir.

Bu manevi temizliği ne zaman yapmak lazım?
- Boşanma gibi yoğun bir negatif olay sonrası veya hacizli bir eve taşınmadan önce yapılmasını öneriyoruz.

Mekan temizleme dışında size kimler geliyor?
- 7’den 77’ye danışanımız var. Kimi kendisi anlatıyor derdini, kimine de birisi aracı oluyor. Bazen sadece tek bir cümle tertemiz kocaman bir kapı açıyor danışanlarımızın hayatında, bazen şifa seanslarıyla geliyor ilahi olanın desteği... Ama kesinlikle ilişkiler düzeliyor, bakış açıları değişiyor, herkes için olması gereken en hayırlı şey yaşanıyor.
Dipnot: Peki bunca şeyden sonra bu iki kadının anlattıklarını Kobay İzzet kendi üzerinde denemedi mi? Tabii ki denedim. Merak edenler için nazar temizliği, kötü enerji blokajları ve daha fazlası yarın Hürriyet Sosyal’de...