Paylaş
Gel, gel yine her neysen, kimsen yine gel;
Kâfirsen, ateş ve put seversen yine gel;
Girmez ki, umutsuzluk dergâhımıza...
Yüz tövbeni bozsan bile gel, sen yine gel.
Şeb-i Aruz’un yani Hz. Mevlana’nın Yaradan’a vuslatının 742. yılında Galata Mevlevihanesi’nde Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’ın organize ettiği etkinlikte çeşitli dinlerden kanaat önderleri ve pek çok sanatsever bir araya geldi.
Naçizane ben fakiri de davet etmişler...
Hem arkadaşım İsmail Acar’ın sergisini gezmek hem de muazzam sema gösterisini izlemek için geceye koştura koştura katıldım.
Evliya Çelebi’nin Seyahatnâme’sinde bahsi geçen, 5 asrı aşan tarihiyle kelimenin tam anlamıyla büyülü bir mekan Galata Mevlevihanesi. İnsanı hem bir zaman yolculuğuna davet ediyor hem de uhrevi atmosferiyle sizi alıp başka, bambaşka diyarlara götürüyor.
İSMAİL ACAR: “200’DEN SONRA SAYMAYI BIRAKTIM”
Bu uzun süre konuşulacak etkinlik, Acar’ın Mevlana ve Mevlevilik’i anlatan resim sergisiyle başladı. Ayaküstü sohbet ederken “Bu kaçıncı sergin?” diye sordum İsmail’e; “İzzet 47 ülkede sergi açtım. Ama ‘Kaç?’ soruna cevap veremeyeceğim çünkü 200’den sonra saymayı bıraktım” dedi. Aklım ister istemez Çetin Altan’ın zihnime pelesenk olmuş o cümlesine gitti; “Sen eğer yaptığın işi dünyanın herhangi bir başka ülkesinde aynı şekilde başarabiliyorsan, işte o zaman gerçek bir aydın ve sanatçısın.” İsmail onlardan biriydi...
Acar’ın fırçasından çıkan şaheserleri izleyip hayaller aleminde bir tur attıktan sonra hep birlikte Galata Mevlevihanesi’ne geçtik. Girişte bütün konuklara Mevlevi Pilavı ikram edildi.
Efendim hikayesini ben pek bilmiyordum ama eve dönünce biraz kitap karıştırdım, Mevlevi tekkelerinde pilav pişirilmesine meğer “lokma basmak” deniliyormuş. Rahmetli babaannemin ben çocukken kandillerde pişirdiği bu pilavın hikmetinden anlamazdım ama tadına da doyamazdım. 40 yıl sonra aynı lezzeti tatmak burada bir kez daha nasip oldu. Nurlar içinde yat Hamoş’um...
YUSUF SAĞ: “ALLAH’IM BİZE YENİ BİR MEVLANA GÖNDER”
Bu pilavı üstat Abdülbaki Gölpınarlı (Murat Bardakçı’nın da hocasıdır), “İçinde kestane, fıstık, kuşüzümü, havuç, soğan, et bulunan ve Mevlevilerin özel tören günlerinde yaptığı” pilav olarak tarif etmiş.
Gecede bu kadar din adamını bir arada bulmuşken, yakalayabildiklerime “Bu dünya nereye gidiyor?” diye sordum.
Konuşmasını Kuran’dan ayetlerle süsleyip hepimizi hayrete düşüren Süryani Katolik Kilisesi Patrik Vekili Yusuf Sağ’la fırsatını bulup bir araya geldim. Yusuf Sağ; “Dünyaya bir an önce barış, huzur, kardeşlik gelsin. Analar ağlamasın, kadınlar dul, çocuklar yetim kalmasın.
Artık şehitlerimizi gömmekten yorulduk, insanlar kardeşçe yaşasın. Hiçbirimiz dünyaya ırkımızı, milliyetimizi, şeklimizi, şemalimizi seçerek gelmiyoruz, unutmayın ne olursa olsun hepimiz Allah’ın ruhunu taşıyoruz. O yüzden de Allah’ım bize yeni bir Mevlana gönder diye dua edelim” dedi.
Dinlerken tüylerim diken diken oldu, gözlerim doldu. Başka dinden bir kanaat önderi duygularıma tercüman oluyordu; yürekten bir “Amin” döküldü ağzımdan.
DEMİRCAN: “BUGÜN İHTİYACIMIZ OLAN ŞEY MEVLANA’NIN DURUŞUDUR”
Tam o sırada Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’ın babası Ali Rıza Bey’i gördüm. Söz sırası şimdi ondaydı. Her zamanki nazik üslubuyla “Hoşgeldin kardeşim” diye selamladı beni. “Beyoğlu, Müslümanlar, gayrimüslimler ve ateistlerin beraberce ve kardeşçe birbirlerine hiç müdahale etmeden yaşadıkları bir yerdir.
Ne mutlu ki bu buluşma vesilesiyle Galata Mevlevihanesi’nde şimdi de aynı havayı soluyabiliyoruz, yine hep birlikte” dedi.
Demircan Hoca şu sıralar harıl harıl anılarını derlediği bir kitap üstünde çalışıyormuş. “İçinde neler var hocam?” diye sorduğumda “Sadece yargılandığım davalardan ciltlerce kitap çıkar be kardeşim” deyip kibarca beni başından savıyordu ki karşıma oğlu Ahmet Misbah çıktı.
“Başkan, elinize-emeğinize sağlık, şahane bir akşam” dedim. Ben daha bir şey soramadan sağ olsun yazının başlığını verdi Demircan: “Hz. Mevlana bu coğrafyanın vicdanıdır.” Ve o her zamanki coşkusuyla devam etti anlatmaya: “Varlığıyla halen gönülleri fetheden Mevlana’ya bin selam olsun. Bugün ihtiyacımız olan şey Mevlana’nın duruşudur. Bizim aktığımız güzergah da O’nun güzergahı olsun inşallah.”
Sema gösterisinin ardından ruhumun “kontrast ayarını” yapmak için kendimi Beyoğlu’nun sokaklarına vurdum.
Bu kaldırımlarda yıllardır yürürüm ama ilk defa Sezen’in “Bugün dua ettim hepimiz için/Yüce Tanrı bizleri affetsin” şarkısının sözlerini mırıldanıyordum...
Paylaş